1980 öncesi…
Rahmetli Yılmaz abi (Akkılıç) CHP’nin Bursa İl Başkanı o sıralar…
Merkez İlçe Başkanı da emekli Albay Kemal Ünsal.
Yılmaz Akkılıç da askerlikten emekli ama o binbaşılıktan ayrılma.
Aralarında bir ast-üst çatışması var zaten.
Üstüne üstlük rahmetli Kemal albay bir de Akkılıç’ın girişimleriyle ilçe başkanlığından alınınca feci bir şekilde bileniyor.
Hemen alt taraftaki birahanelerden birinde kafayı çekiyor önce iyice.
Akşamın o saatinde CHP İl yönetim kurulu toplantısı vardır.
İçeridekiler kapının aralığından içeri doğru gittikçe genişleyerek yayılan buğusu üzerinde sarı sıcak o sıvıya pek bir anlam veremezler önce.
Ta ki dışarıdan birinin CHP’nin kapısına işediğini fark edene kadar öylece baka kalırlar.
Kemal albay dona son damlayı düşürdükten sonra carcuru çekecek ve merdivenlerden hızla inerek Çatal Fırın’dan aşağı doğru kendisini kovalayan partilileri atlatarak, Altıparmak’ın ara sokaklarından birinde izini kaybettirmeyi başaracaktır!
Ardından bir “sidik komisyonu” kurulur CHP’de!
Öyle ya, salonda göl olan sıvı sidik midir yoksa, başka bir şey midir?
Yapılan inceleme sonucu “Sidik Komisyonu” raporunu İl yönetimine yazılı olarak verecek ve orada şunlar yazılacaktır:
“El yordamıyla yapılan analiz sonucu, sıvının sidik olduğuna oy birliğiyle karar verilmiştir!..”
Neler geldi, kimler geçti bu partiden, kimler kimler…
Bu kez 1980 sonrası…
CHP askerler tarafından kapatılmış ama bu durum o sıra hiç kimsenin umurunda bile değil, herkes kendi sakalına bakıyor.
Kemal Ekinci SHP İl Başkanı o sıralar.
Bir de müzmin milletvekili adayı Melahat İşcan ve onun kocası Muallim Hüseyin öğretmen var popüler, göz önünde duran.
Bu Melahat İşcan daha sonra yapılan önseçimde birinci bölgenin birinci sırasına Avukat Asude Şenol gelince bunu hazmedemeyerek küt diye bayılacak, partilileri tarafından güç bela ayıltılabilecektir.
Hüseyin öğretmen karısının milletvekili olamamasının en büyük nedenini Kemal Ekinci olarak görür.
Onun hakkında sağda solda ileri geri konuşmaya başlar.
Bunun üzerine Kemal Ekinci arar onu:
“Sen şimdi nerdesin lan?!.”
-Burdayım lan!
“Erkeksen nerde olduğunu söyle, geliyorum oraya?!.”
Hüseyin İşcan da söyler nerede olduğunu.
Kemal Ekinci gelip bulunduğu yerden alır arabasıyla onu.
Alır ve dağ yoluna götürerek oralarda bir yerde aracından dışarıya atıverir.
Elinde bir çomakla, bulabildiği en yakın köye sığınır Hüseyin İşcan.
Oradan da gazetecileri arar.
Haber ertesi günün gazetelerinde manşet olmuştu, “CHP Bursa İl Başkanı Dağa Adam Kaldırdı” diye!
Bu partide komedi ve tutarsızlıklar hiç bitmedi.
Hani, şimdinin üstelik de Örgütten Sorumlu İl Başkan Yardımcısı Ahmet Özdemir, referandum öncesi “Evet oyu vereceğini” açıklayan CHP’nin Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Necati Şahin’le ilgili olarak Olay Gazetesi’nden Mustafa Özdal’a bir açıklama yapıp, “Adamın biri çıkıp, utanmadan evet oyu vereceğini açıklıyor. İlk yönetim kurulu toplantısında Necati Şahin'in atılması için öneri getireceğim. Ve hiç kimsenin şüphesi olmasın Necati Şahin atılacak. Necati Şahin'i CHP'ye önerenler de, O'nu Balıkesir'e götürüp Genel Başkan'la görüştürenler de utansınlar!” gibi boyundan büyük laflar etmişti ya?
Ona göre güya Necati Şahin aslında başka bir partidendi, onu CHP’ye getirenler utanmalılardı.
Şimdikilerin ne yaşanmışlıkları var ne de geriye dönük hafızaları!
Şimdi bu adam kim biliyor musunuz?
Geçmişte SHP’de bir dönem Mithat Kırayoğlu’yla, Eczacı Erkan Mutman yarışmıştı.
Bu Ahmet Özdemir de Mutman’ın listesinde yedeklerde, bilmem kaçıncı sıradaydı.
Çalıştığı fabrikadan atılmıştı.
İşsiz güçsüz, parasız pulsuz bir herifti.
Ayağındaki ayakkabılarının dibi delik, çoraplarının baş parmak bölgesi açıktı.
O vakitler SHP-DYP Koalisyonu vardı hükümette.
İki parti bakanlıkları aralarında paylaşmışlar, kendi adamlarını doldurmanın peşine düşmüşlerdi.
Sağlık Bakanlığı SHP’deydi o vakit.
Sosyal Sigortalar Kurumu Çekirge Hastanesi’nin Başhekimi Murat Kaçar’dı.
Kurumun başında da Kemal Kılıçdaroğlu’nun olduğunu söylememe gerek yok her halde?
Bu Ahmet Özdemir ne yapıyor, ne ediyor, 38 yaşındayken rahmetli oldu, ortağı Saffet’le birlikte SSK Çekirge Hastanesi’nin kantinini almayı başarıyor!
Bu ne demek biliyor musunuz?
Tam 24 saat boyunca arı kovanı gibi işleyen bir dükkan sahibi olmak, resmen köşeyi dönmek demek!
Oradan yıllarca parayı buldu bu Ahmet Özdemir.
Ortağı ölünce de yine ne yaptı ne etti, kantini kendi üzerine aldı.
Peki ya sonra?
Doğru Yol Partisi’yle, ANAP koalisyon kurunca büfeyi elinden almasınlar diye ANAP’a geçti!
Yanlış okumadınız, ANAP’a geçti!
Bu tür adamların siyasi bir duruşları yoktur, ticaret için girerler politikaya.
Hatta ve hatta Refah-Yol Hükümeti döneminde de bu kez Refah Partisi’ne geçtiği konuşuldu Ahmet Özdemir’in.
HDP iktidara gelse hiç şüpheniz olmasın, mutlaka oraya da kayıt yaptırır böyle tipler.
Ardından biti artık iyice kanlanınca o büfeyi astronomik rakamlarla devredip kapağı Nilüfer’e attı Ahmet Özdemir.
Kemal Ekinci veli nimetiydi.
O da aday olduğu vakit Ekinci’ye arka çıkıyordu.
Onu devreye sokarak belediyeden bu kez de “Cadde Kafeyi” aldı.
Ayağında giyecek doğru dürüst ayakkabısı olmayan bu adam döndü dolaştı, yine CHP’ye attı kapağı, şimdilerde onlarca daire sahibi, havuzlu villalarda oturuyor, milyoner, kimin sayesinde?
SHP ve CHP sayesinde!
Üstelik de partide kendisine yer bulmuş, bir de ahkam kesiyor “Necati Şahin’i getirenler, götürenler utansın” falan diye!
Şimdi, asıl kimin utanması gerekiyor?
Siyasetten namlanıp nemalananlar mı yoksa Necati Şahin gibi elinin emeği, alnının teriyle bu topluma bir şeyler katmaya çalışanlar mı?
CHP’de halen ucundan köşesinden iktidara tutunmayı bekleyen çulsuz, aç o kadar çok insan var ki, korkarsınız görseniz!
Atatürk’le, Cumhuriyet’le, laiklikle filan öyle hiç ilgileri filan da yok; verin kantini, bir saniye duruyorlar mı bakıverin yerlerinde!