Yazarlar

The Cemaat (2)

post-img
Cumhurbaşkanı Turgut Özal 1993 yılında geçirdiği kalp krizi sonucu öldükten sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve İstanbul’da devlet törenleri düzenlenecek ve bu toplantılardan birine Gülen Cemaati’nin lideri Fethullah Gülen de katılacaktır. Gülen’in cenaze törenine katılma isteği Abdulkadir Aksu tarafından önce Meclis İdare Amirliği’ne iletilmiş, bu haber oradan da Anavatan Partisi Genel Başkanı Mesut Yılmaz’a sunulmuştu. Yılmaz’ın “olur” demesi üzerine Fethullah Gülen İstanbul’daki merasime katılmış, oraya gelişi sırasında da bazı ANAP’lı milletvekilleri kendisine nezaket göstermişlerdi. Aradan tam 6 yıl geçip de takvimler 1998’i gösterdiğinde, Türk Ticaret Bankası’nın özelleştirilmesi sırasında yaşanan bir skandal patlak verecek ancak, Mesut Yılmaz başkanlığındaki 55’nci Hükümetin düşmesine neden olan bu skandalın ardında “cemaat parmağı” olduğu o vakit henüz bilinemeyecekti. Konu, organize suç örgütü lideri olarak aranan Alaattin Çakıcı’yla, bankayı almak isteyen işadamı Korkmaz Yiğit arasında geçen, rüşvet ve şantaj konuşmalarının bulunduğu ses kaydıydı. İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü’nün elinde bulunan bu kayıt cemaatçi bir emniyet amiri tarafından kopyalanarak, Ankara’da görevli bir başka cemaatçi amire ulaştırılıyor, oradan da CHP’li Milletvekili Fikri Sağlar’ın eline geçmesi sağlanıyordu. Burada asıl önemli ve çarpıcı noktaysa Gülen’in 1993’te Özal’ın cenaze törenine katılmasına izin veren Mesut Yılmaz’ın 1998’de başında olduğu hükümetin  Gülen Cemaati şakirtlerinin bir komplosuyla düşürülmüş olmasıydı! O yıl Fikri Sağlar’ın bu kaseti basın önünde kamu oyuyla da paylaşıp yayınlamasına izin veren kişiyse CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’dı. Aradan bu kez de 5 yıl geçer… Cemaate bağlı Samanyolu Televizyonu’nun Ankara Temsilcisi Haluk Örgün, soğuk bir Şubat gününün akşamında İstanbul Beylerbeyi’nde, Seaport Restaurant’ta düzenlediği özel bir yemekte CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’la, o sıra henüz milletvekili olamayan AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı buluşturur! O toplantı sonrasında Erdoğan’ın önü açılacak ve Baykal’ın başında bulunduğu CHP’nin  itiraz etmemesi sonucu Erdoğan, yapılacak bir ara seçimle Siirt’ten milletvekili yapılacaktı. Şimdi de biraz daha geriye, 1995 yılına dönüyoruz… Cemaate şirin gözükmek isteyen dönemin Başbakan Tansu Çiller, matematik olimpiyatlarında elde edilen başarılar üzerine Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’la birlikte Ankara’dan, İzmir’e giderek Yamanlar Koleji Spor Salonu’nda öğrencilere ödüllerini verir. Çiller o gün salonun giriş tribününde bulunan bir odada basına kapalı olarak Fethullah Gülen’le de görüştürülmüştü. Aradan zaman geçti ve 28 Şubat 1997 tarihinde Milli Güvenlik Kurulu kararlarıyla Çiller ve Erbakan’ın birlikte kurdukları Refah-Yol Hükümeti zor durumda kaldı. İşte tam o sıra destek vermek ya da susmak yerine Fethullah Gülen’in “hükümetin derhal istifa etmesi gerektiğine dair” beyanatını  okudu herkes gazete sayfalarından. Bunun da ötesinde 28 Şubat sürecinin o bunalımlı günlerinde cemaate yakın iki kişi Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir’e giderek “Biz cemaate bağlı tüm okulların anahtarlarını Milli Eğitim Bakanlığı’na vermeye hazırız” demişlerdi! Özal’ın cenazesini vesile kılıp o dönemin ANAP’lı yöneticileriyle temas kurmaya çalışan ancak, daha sonra ANAP Hükümeti’ni bir komployla düşüren cemaat, ardından bu kez Başbakan Tansu Çiller’i Yamanlar Koleji’nde konuk edecek ve 28 Şubat döneminde Refah-Yol Hükümeti’nin “istifa etmesini” isteyip, daha da ötesi darbeci generallerin yanında yer alacaktı!.. O dönemde Orgeneral Çevik Bir’e giderek masaya cemaat okullarının anahtarlarını koyan zihniyet,  gücün artık ellerine geçtiği düşünüldüğü zamansa 2007 yılında komplocu ihbarlarla sahte deliller üretecek, kendine bağlı polis, hakim ve savcıların marifetiyle Ergenekon operasyonları düzenleyip, haksız yere çok sayıda komutanı yıllarca zindanlarda yatırıp çürütecekti. Çelişkiler, yalanlar ve haksızlıklar üzerineydi tuttukları yol, takıyyenin,  ikiyüzlülüğün dik alâsını yapıyorlardı. Deniz Baykal’la, Recep Tayyip Erdoğan’ı uzlaştırabilmek için 2003 yılında gizli bir yemek programı düzenlemişler ancak, 2010 senesindeyse Ankara’daki cemaatçi istihbarat polislerinin kayıt altına aldığı özel yaşama dair görüntüleri İnternet’te yayınlayarak Baykal’ı CHP Genel Başkanlığı’ndan etmişlerdi. AKP’lilere de göz dağı veriyordu The Cemaat. Bunun için Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in, Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştiren sözlerini dinleyip kaydettikten sonra yine İnternet’te yayınlayarak bu partiye mensup olan tepeden tırnağa herkese “Bakın, sizin hakkınızda da bilgi toplayıp, arşiv oluşturduk. Bize tâbi olun, bizimle iyi geçinin yoksa…” mesajı vermek istemişlerdi. Dünkü “The Cemaat” başlıklı yazımda da belirttiğim gibi, “İstanbul’da sıfırlanan yüzlerce milyon doların vahameti bile, AKP Hükümeti tarafından devlette girişilen Fethullahçı avı ve temizliğinin yarattığı sevincin yanında gölgede kaldı!” Yoksa sonsuza dek hiç kimse söküp atamazdı bürokrasinin derin hücreleri arasından bu komplocu ve çirkin yapıyı. Emniyet Genel Müdürlüğü Eski İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun’ın yazdığı ve “devletteki Gülenci çeteleşmeyi” ele aldığı kitabı “İn’le” başladık dünkü yazımıza ve bu gün yine aynı kitaptan alıntılayıp içine biraz da biz bir şeyler kattığımız yukarıdaki kronolojiyle tamamladık. Evet… Çok dostunu kaybetti cemaat. Ama görünen o ki ilk önce çoktan kendini kaybetmiş!                  

Diğer Haberler