Eski Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır, WhatsApp’tan yolladığı bir mesajla anımsattı.
Türkiye siyasetinin bembeyaz kalmış, lekesiz, dürüstlük timsali abidelerinden biridir Ertuğrul Yalçınbayır.
İsveç Sosyal Demokrat Partisi mensubu Mona Sahlin, devletin kendisine tahsis ettiği kredi kartıyla Toblerone marka bir çikolata alıyor ve hakkında yaptığı bu harcama nedeniyle soruşturma başlatılıyor.
Yıl 1982…
Mona Sahlin, o dönem ülkenin en genç millletvekili olarak İsveç Parlamentosu’na girmeyi başaran bir isim.
Kısa bir süre içerisinde partide yükselen Sahlin’in kariyeri, 1995 yılında dönemin başbakanı ve Sosyal Demokrat Parti Genel Başkanı Ingvar Carlsson’un istifasıyla birlikte daha farklı bir noktaya ulaşacak, adı O’nun koltuğu için anılmaya başlanacaktı.
İşte skandal tam da o noktada patladı.
Ekim 1995’te Expressen gazetesi, Sahlin’in devletin kendisine tahsis ettiği kredi kartıyla özel harcamalar yaptığını ve aynı zamanda Sahlin’in bu kartı ATM’den para çekmek için kullandığını yazdı.
İsveç’te kredi kartı kullanımının yaygın olması nedeniyle normalde devletin tahsis ettiği kredi kartı üzerinden yapılan özel harcamaların kısa bir süre içerisinde geriye ödenmesi halinde bu durum büyük bir sorun teşkil etmiyordu.
Aradan bir hafta geçmedi ki, Expressen bir haber daha yayınladı ve Sahlin’in bu kredi kartıyla kendisine kıyafet aldığını, araba kiraladığını ve bu kredi kartını kendi özel yurt dışı seyahatlerinde kullandığını yazdı.
Haberde milletvekilinin kendisine tahsis edilen kartla “Toblerone çikolata” gibi ufak tefek atıştırmalıklar da aldığı belirtiliyordu.
Gelişmeler üzerine soruşturma başlatıldı.
Toblerone Vakası, Sahlin’e pahalıya patladı.
Parti başkanlığı yarışından çekilmek zorunda kalan Sahlin, kabinedeki görevlerini de bırakarak siyasi kariyerine bir süre ara verdi.
Konuya dair soruşturma 1996 yılının Ocak ayına değin sürdü.
Sonuç olarak soruşturmayı yürüten Başsavcı Jan Danielson, herhangi bir suçun işlenmediğine kanaat getirmişti.
Sahlin, devletin kendisine tahsis ettiği kredi kartıyla yaptığı tüm özel harcamaların tutarını hazineye geri ödemiş ve hatta fazladan 15000 kron da ödeme yapmıştı.
Aklanan Sahlin, 1998 yılında siyasete döndü ve 2006 yılına değin kurulan kabinelerde çeşitli bakanlık görevleri üstlendi.
2006 yılında ise Sosyal Demokrat Parti’nin yapılan genel seçim neticesinde hükümet dışı kalmasının hemen ardından parti başkanı Persson’un istifasıyla birlikte genel başkan seçildi.
Bu sürecin sonunda parti tarihindeki ilk kadın genel başkan olmuştu.
Devletin sağladığı imkanı kişisel menfaatleri için kullanmış olmanın bir sonucuydu Toblerone davası.
Siyasi etik örneğiydi.
Şimdi…
CHP’li Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nu bilirsiniz.
Milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kendisine tahsis ettiği kadroları yıllardan beri kendisinin ve eşinin yakınlarına kullandırdığını zaten yazmıştım.
Bu iddiaya en ufak bir yalanlama gelmedi!
Nurhayat ayrıca muhalefet kontenjanından Meclis Divan Katibi.
Muharrem İnce’nin ifade ettiği gibi CHP Genel Merkezini bir sarmaşık gibi sarmış olan hizbin koruyup kolladığı isimlerden biri.
Meclis, divan katiplerine çalışmalarında kullansınlar diye son model “kırmızı plakalı” araçlar tahsis ediyor.
Yakıtı devletten, yanında bonusu da bedava şoför.
Şimdi soruyoruz:
Nurhayat devletin tahsis ettiği bu araçla Bursa’ya gelip, partisinin siyasi çalışmalarına katılıyor mu?
Konaklamaydı, yemekti derken, masraftan kaçıp, şoförü Ankara’da bırakıyor mu?
Bursa’ya gelirken kullandığı son model lüks Audi aracın kırmızı plakasını söktürüp, yerine sivil plaka takıyor mu?
Bu arabayı eşi Yusuf Kayışoğlu da zaman zaman kullanıyor mu?
Devletin tahsis ettiği bu araçla Yusuf Kayışoğlu, orada doğurmak suretiyle Amerikan vatandaşı yaptıkları çocuklarını okuluna hiç bırakıp almış mı?
Dürüst ve ilkeli siyaset adına:
Kestane kebap, acele cevap!