Yazarlar

Toplum nefessiz kalırsa!

post-img
Nizâmülmülk ya da gerçek adıyla “Ebu Ali Kıvamuddin Hasan bin Ali bin İshak et-Tûsî”, Büyük Selçuklu Devleti'nin büyük veziri ve Siyâsetnâme adlı kitabın yazarı olan Fars devlet adamı ve siyaset bilimcisidir. Siyasetname veya Siyeru'l-mülk, Nizamülmülk tarafından kaleme alınmış bu eserde “devletin nasıl yönetilmesi gerektiğine” ve sultanlar için  “hükmetmeye” dair pek çok sır anlatılmıştır. Siyaset, devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatı olarak bilinse de bu kitapta yazılanlar, nice taktik ve oyunların anlatıldığı 900 yıllık bir başucu rehberidir aslında... Bundan çok, çok uzun yıllar önce Heykel’deki Sönmez İş Sarayı’nda bulunan Kültür Bakanlığı Yayınevi teşhir ve satış ofisinden almıştım. Kim bilir kimlere verdim de bulamadım bir türlü kütüphanemde. Selçuklu sultanları Alparslan ve Melikşah döneminde tam 29 yıl boyunca vezirlik yapan Nizamülmülk'ün, Sultan Melikşah'ın isteği üzerine Farsça kaleme aldığı Siyasetname, her fasılda ayrı bir konuyu işleyen, konuları hikâyelerle süsleyen bir eserdir. Bir devletin olması gereken idari, mali, siyasi, askeri, sosyal ve kültürel yapısı hakkında başka hiçbir yerde bulamayacağınız türden  yaşanmış örnekler sunar okurlarına. Kadınların hiç hoşuna gitmeyecek ama örneğin kendileriyle ilgili “büyük vezirin” fikirleri aynen şöyle: "Her zaman kendi iradeleri ile hareket eden padişah ve erkekler kalplerindeki sırları kadınlara açmadan yaşayarak doğru yolu bulmuşlardır. İskender’in yaptığı gibi hayatlarını onların arzu ve emirlerine boyun eğmeden devam ettirmişlerdir." "İşlerinizde kadınlarla meşveret ediniz. Onlar bir iş hakkında 'böyle olmalı' dedikleri zaman, doğru olması için aksini yapınız!.." İşitmeyi ne kadar becerebiliyoruz orası tam bir muamma ama doğadaki her şey, canlı ya da cansız, sürekli konuşurlar diğerleriyle! Evrendeki her varlık bir “lisana” sahiptir aslında. Tabii, anlamayı başaranlar için! Arkadaşım Zülfikar Yüksel anlatmıştı bir gün, eskiden oturdukları apartmanın çatısı bir gün “güm” diye çökmüş! Neden böyle bir şey gerçekleştiğini bir türlü anlayamayan bina yöneticisi hemen başka çatıcıları çağırarak yenilenmesi için bu kez onlarla anlaşmış? Adamlar çelik konstrüksiyondan iskeleti kaynatmışlar ve söz verdikleri gibi inşaatı kısa sürede tamamlamışlar. Aradan 3-5 sene geçmemiş ki, apartmanın çatısı yine “güm” diye çökmesin mi?!. Bu kez işi bilen başka ustalar çağrılınca asıl gerçek çıkmış ortaya! Meğerse çatı yapılırken belli yerlere havalandırma menfezleri açmak gerekirmiş ki, tüm katlardan yükselen ısı sonucu orada oluşan aşırı nem her yeri kısa süre içinde paslandırıp çürütmesin! O günden beri hep çatıların tepesine ve devletlerin yapısına bakarım, acaba havalandırma delikleri var mı diye? “Fado, futbol, fiesta… Rakı, roka, balık… Votka, tekila, Ayvalık!..” Toplumlar da öyledir, eğer nefes alamazlar, kendilerine havalanabilecek bir sibop bulamazlarsa ya çürüyüp her şeyin üzerine çökerler günün birinde… Ya da zamanı geldiğinde “güm” diye patlayıp, bendini aşmış sel misali önlerine ne çıkarsa sürükleyip götürürler! Bakıyorum, insanlar sigaralarını bile kredi kartlarıyla alıyorlar. Zaten kaç lira olacak ki o kartların limiti? Peki, para bitti, kredi bitti… Evde çocuklar aç, yemek bekler, hanım aş pişirecek malzeme bekler, yağ bekler… Marketler ağzına kadar dolu, müşteri bekler… Ne yapacak milyonlarca dar gelirli insan bu durumda, hadi siz söyleyin bakalım, ne yapacak?

Diğer Haberler