Biliyorsunuz kısa adı CERN olan İsviçre’deki Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi, dünyanın en büyük ve önemli parçacık fiziği laboratuvarıdır.
Bundan tam 61 yıl önce yani 1954 yılında 12 ülkenin katılımıyla kurulan CERN'in günümüzde 21 tam üyesi ve 2 tam üyelik adayına ilaveten aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 3 ortak üyesi daha vardır.
İsviçre ve Fransa sınırındaki yer altı tünellerinde bulunan dev makinalarda dünyanın her tarafından gelmiş 3 bin kadar bilim adamı, adına proton denilen atom altı parçacıklarını eksi 271 derecede bir birleriyle çok yüksek hızlarda çarpıştırarak deneyler yapmaktadır.
Buna hadron çarpıştırması da deniyor.
Amaçlanan asıl şeyse fizikçilerin evrenin oluşumu için hipotez olarak sundukları Bing Bang yani “büyük patlamadan” hemen sonra ortaya çıkıp, daha sonra kaybolan “karanlık maddeyi” tespit edebilmek.
Kimileri bu karanlık maddeye “tanrı parçacığı” da diyor.
Geçen gün aralarında Kemalist çizgide yayın yapan Cumhuriyet ve Yurt Gazetelerinin İnternet siteleriyle, sol.org gibi sosyalist çizgideki portallar da dahil olmak üzere pek çok yerde son derece ilginç ve çarpıcı bir haber yayınlandı.
Fotoğrafıyla birlikte verilen haberde, “Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nde düzenlenen “Kuantum Paradigması ve Parçacık Fiziği Hakikati” konulu bir panelde söz alan Gazi Üniversitesi Nükleer Fizik Bölümü üyesi Prof. Dr. Selahattin Ermenek’in, Cern’de devam eden büyük hadron çarpıştırması deneyini Allah’a şirk koşmak olarak nitelediği” yazıyordu.
Bilim camiasında da çok büyük tepki topladığı bildirilen Ermenek şunları söylemişti:
“Modern bilim, kuantum alemi yüzünden büyük bir bunalımda. Bilimin temel amacı değişmez ve kesin kaideler bulmaktır. Yani aynı ortamlarda, aynı şartlarda aynı sonuçlar veren değişmezleri arama gayesindedir. Amma velakin iş atom altı alemine indiğimiz zaman, bütün bilim yasaları bir anda yok oluyor. Çünkü kuantum alemi bilinmezlik, ölçülemezlik ve hesaplanamazlık üzerine yaratılmıştır. Nitekim bu hakikat karşısında Alman ilim adamı Einstein “Cenab-ı Allah zar atmaz” demiştir. Aslında zarı da oyunu da yaratan O dur. “Atom altı alemdeki fotonları, kurakların aynı anda her yerde olabilmelerini sağlayan şey, yine Cenab-ı Allah’ın üstün kudretidir. İbrahim suresi 49. ayette şöyle der:
“Ve yevmeizin (dikkat edilen, kulak verilen, izin verilen gün) mücrimini (cisimleri, tenleri, renkleri, sesleri, semavi varlıkları) iplerin içinde birbirlerine bağlantılı, bağlanmış olarak görürsün”
işte bu ilimin yıllar sonra keşfettiği, kuantum alemindeki dolanıklık denilen hadisedir”
Gazi Üniversitesi Nükleer Fizik Bölümü üyesi Prof. Dr. Selahattin Ermenek öyle alelade bir fizik profesörü de değildir üstelik, aynı zamanda Türkiye Bilimsel Araştırma Kurumu yani, TÜBİTAK Genel Kurulu başkanlığını da yürütmektedir.
Ve TÜBİTAK’ın başındaki bir bilim adamı bilimsel deneylere karşı çıkmakta, proton çarpıştırmayı Allah’a şirk koşmak şeklinde değerlendirmektedir.
Devamında şöyle konuşuyor Ermenek:
“Kutsal kitabımız, daha ilim ortaya çıkarmadan yıllar önce fotonların, kuarkların, protonların ve maddenin içindeki parçacıkların müjdesini vermiştir. Bugün tutturmuşlar bir Higgs Bozonu diye bir şey, neymiş kütleyi yaratan şeyi bulacaklarmış. Kütleyi yaratan şey Cenab-ı Allah’ın kudretidir. CERN’deki hadron çarpıştırıcısının yaptığı şey Allaha şirk koşmaktır. İlim adamları Higgs bozonunun peşinden koşacağına, imanın peşinde koşmalıdırlar.”
Bu skandal açıklamaya ilişkin olarak Jeoloji Profesörü, eski TÜBİTAK Bilim Kurulu Üyesi Celal Şengör’den de görüş alınıyor. Şengör de “kurumdaki kadrolaşmanın felaket durumda olduğunu, okullarda fen bilimine ayrılan ders saatlerinin acilen arttırılması gerektiğini” söylüyor.
Haberi gören özellikle solcu medya öyle bir atılıyor ki üzerine martıların balığa daldıkları gibi, kısa bir süre içerisinde yüzlerce İnternet sitesinde birden kopyalanıp yayınlanıyor.
Merhum 9’ncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in o ünlü gafında “Ege bir Yunan gölü değildir. Ege bir Türk gölü de değildir. Binaenaleyh, Ege bir göl değildir” dediği gibi son derece komik bir şekilde, Türkiye’de Selahattin Ermenek diye bir fizik profesörü de yoktur!
Ve dahi TÜBİTAK’ın başında “Genel Kurul Başkanlığı” diye bir birim de mevcut değildir!
Dolayısıyla TÜBİTAK Genel Kurul Başkanlığı’nın başında Selahattin Ermenek diye bir adam da bulunmamaktadır!
Durun, daha bitmedi!
İbrahim Suresi’nin 49’ncu ayetinde de öyle yazılmamaktadır.
Kuantum fiziğinin zerresi yoktur ayette.
Arapçası, “ve terel mucrimîne yevme izin mukarrenîne fil asfâd” olan metin şunu demektedir sadece:
“O gün -yani kıyamet günü- bütün suçluları, zincirlere vurulmuş görürsün.”
Celal Şengör’ün de “açıklama yapmadığını” söylememe gerek yok herhalde bu saatten sonra?
Dinci basın haklı olarak hiç atlamaz bu durumu. Sol veya ulusalcı çizgide yayın yapan gazeteleri “sazanlıkla” suçlarlar. Son derecede haklıdırlar aslında.
Haberi yayınlayanlar, buna onay veren yazı işleri sorumluları gazeteciliğin en temel kuralı olan “haberi doğrulama/doğrulatma” ilkesini görmezden gelmiş, asparagas bir metin ve fotoğrafı kopyalayıp yapıştırarak bir “yayıncılık skandalına” imza atmışlardır.
Olay, gazetecilik okullarında ders olarak okutulacak kadar güzel bir örnektir.
Bu arada bilmeyenler için söyleyeyim, Türkiye’deki diğer pek çok okulda olduğu gibi İletişim fakültelerinin müfredatında sıra dışı pek bir şey yoktur ve mezun olanlar fotoğraf çekmek de dahil haber yazmayı daha sonra çalışacakları gazetelerde, meslek büyüklerinden öğrenirler.
Hatta geçmişte Marmara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nun müdürü şöyle demiştir okula yeni başlayan öğrencilerine:
“Buraya eşeği bağlasanız mezun olur! Merak etmeyin, sizlerde mutlaka mezun olacaksınız. Ancak önemli olan asıl şey mesleğinizi ne kadar çok sevdiğiniz ve sahip olduğunuz şahsiyet yani, kişiliğinizdir!..”
(Kaynak: Sevgili meslektaşım Özlem Yağmur Buğday.)
Şahsiyeti, kişiliği bozuk bireylerden değil gazeteci, insan da olmaz zaten.
On tane de okul bitirse “eşeklik” baki kalır.
Peki, nereden çıkıyor bu haber?
Zaytung benzeri gerçek dışı ama esprili haberler üretilen kirpice.com adresindeki siteden!
En sonunda durum ortaya çıktığı vakit Cumhuriyet Gazetesi de dahil olmak üzere pek çok yayın kuruluşu bu haberi sitelerinden derin bir utanç içinde silerlerken, tümünü kahkahalarla izleyen kirpice.com’un editörleri silmiyorlar sadece.
Unutmadan, dört konuşmacının yer aldığı habere konan fotoğraf da Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin, Sivas Cem Vakfı’yla birlikte bu yıl ortak düzenledikleri “Kerbela matemi” konulu panelden alınmış; oradaki insanların da konuyla hiçbir alakaları yok yani!
Yine unutmadan, dinlerin hiç istisnasız hepsi Tanrı’nın dünyayı ve evreni sadece 6 günde yarattığını, 7’nci günde de mola verdiğini anlatır.
Açık bir şekilde ilk 6 günde önce yeryüzü, sonra diğer mahlukat ve en sonunda da insan yaratılmış, ardından da geceleri kandil olsunlar diye ay ve yıldızlar, son olarak da ışık ve ısı versin diye Güneş meydana getirilmiştir.
Oysa bu gün bilim çok net ve yüzde yüz kesin bilgilerle ortaya koymuştur ki, Güneş de dahil olmak üzere trilyonlarca yıldız dünyadan milyarlarca yıl önce oluşmuştur ve çok daha yaşlıdır.
Peki ya bilim adamlarının çalışmaları Allah’a şirk koşmak anlamını taşır mı?
Tarih bize din adamlarının kışkırttığı krallar ya da halkın zulmü neticesinde binlerce bilim adamının katledildiğini, işkenceye ya da sürgünlere uğradığını gösteriyor.
En ünlülerinden biri “Güneş’in evrenin merkezinde olduğunu ve dünyanın kendi etrafında döndüğünü” söyleyen Galilei’dir ve Engizisyon mahkemesinde yargılanmıştır.
Peki dünyada kendi icat ettiği kanatlarla uçmayı başaran ilk insan olan Türk bilgini Hazarfen Ahmet Çelebi, sırf tehlikeli bulup korktuğu için mi padişah IV. Murat tarafından Cezayir’e sürgüne gönderilmiş ve ardından da orada ölmüştür sanıyorsunuz?
Burada dönemin şeyhülislamı Yahya efendinin padişaha yaptığı telkinlerini ve etkisini göz ardı etmemek gerek.
“Eğer isteseydi Allah’ın insanlara da kuşlar gibi kanat takacağı, aksini yapmanın çok büyük ve affedilmez günah olacağı” fısıldanmıştır sultan IV. Murat’ın kulağına.
Bu gün geldiğimiz noktaysa gün gibi ortada.