Yazarlar

Türkiye’nin sınır güvenliği için kesin çözüm bulundu!

post-img
2014 yılından önce kullanılan ismi İŞİD ya da şimdiki adıyla DAEŞ, ikisi de aynı terör örgütü, Suriye ve Irak’ta bir İslam devleti kurup, hilafeti de yeniden tesis etmek istiyorlar sözde. Daha başka benzer 10 kadar isimle de anılıyor dünyada. Bölgedeki petrol kaynaklarına yakınlığı nedeniyle dünyanın en zengin yasa dışı silahlı terör örgütü sayılıyor. Yaklaşık 2 milyar dolar kadar da serveti olduğu düşünülüyor. Örgüt tamamı Sünnî topluluklar olan Mücahidîn Şûra Konseyi, el-Kaide, Ceyş el-Fatihin, Cund es-Sahaba, Katbiyan Ensar el-TevhidvelSünne, Ceyş el-Tayife el-Mansuregibi farklı isyancı gruplardan oluşuyor ve onların desteğini alıyor. Irak Savaşı'nın yoğun olarak yaşandığı dönemlerde, Irak'ın Anbar, Nineve, Diyala, Babil, Kerkük, Selahaddin ve Musul illerinde çok büyük bir etkinlik gösterdi. Bakuba'yı da başkent ilan ettiler. Halen devam eden Suriye İç Savaşı'nda Humus, Rakka ve Halep, Libya'daysa Bingazi ve Sirte bölgelerinde varlar. Irak Savaşı'nın son evrelerine doğru örgüt gerilemeye başladıysa da, Amerika’nın Irak'tan çekilmesiyle 2012'deki eski gücünü en az ikiye katlayarak büyüttü. Başında Ebu Bekir el-Bağdadi diye bir adam var. Aynen Barzani gibi bu adamın da gerçekte Yahudi kökenli biri olduğu ve aslında ileride oluşturulması planlanan “Büyük İsrail” devletine zemin hazırladığı da konuşuluyor. Suriye İnsan Hakları Gözleme örgütünün raporuna göre Ağustos 2014'te örgütün militan sayısının Suriye'de 50 bin, Irak'ta ise 30 bin civarında olduğu bildirilmişti. DAEŞ, güçlü olduğu bölgelerdeki Suriye halkını sigara içme, zina, örgüt kanunlarına karşı gelme veya düşman birliklerine mensup olma gibi suçlamalarla alıkoyuyor, hapsedip işkence ediyor ya da öldürüyor. Bugüne dek sahip olduğu silahlı güçle Irak ve Suriye’de devlete ait ne kadar silah ve mühimmat, ne kadar para ve altın varsa el koydu bunlar. Sadece Musul’daki Merkez Bankası şubesinden 420 milyon dolar arakladılar. IŞİD rutin olarak rehin alma eylemleri gerçekleştirir. Bunların çoğunluğunu tır şoförleri oluşturur. Banka soygunu başka bir gelir kaynağıdır. Örgütün Körfez ülkelerinden yüksek miktarlarda bağış topladığı da iddia edilir. Türkiye ancak o da çok gecikmiş olarak 24 Ağustos 2016’da harekete geçebildi ve önce Halep’e bağlı Cerablus bölgesini temizleyerek başladı işe. Peki, neden ve nasıl oluşmuştu bu İŞİD belası? İşin açıkçası bunda işe zamanında el koymayan Türkiye’nin de kabahat ve eksikliği vardı. Ortadoğu’da Amerika ve İran “Şiilik kartı” üzerinden oynadılar. Tüm planlarını bu mezhebe göre yürüttüler. Peki Şiiler ne yaptı? Başta sünni Araplar ve yöreyi yüzlerce yıldır yurt edinmiş Türkmenler olmak üzere başladılar insanları çoluk çocuk demeden bombalayıp katletmeye! Müslümanlar göz göre göre yine birbirlerini kıyıyordu! Sünniler çok büyük zulüm gördüler Irak’ta o dönemde de. Eğer “birinci teskere” iktidar partisinin meclis grubundan da fire verilerek reddedilmeseydi yani, Türkiye daha işte o tarihte Irak’a girmiş olacak, milyonlarca insan da ölmeyecekti! Biliyor musunuz, mesela bundan çok değil 150 sene önce Selanik’te yaşayan Türklerin oranı yüzde 80’den fazlaydı! Bugünkü İstanbul’dan neredeyse hiç farkı yoktu Selanik’in. Batı, Balkanlar’daki kozunu destekleyip silah verdikleri Bulgar ve Yunan çeteleriyle oynadı ve bunlara kıyım yaptırarak önce sivil halkın kaçıp göç etmesini sağladılar. Ortadoğu’da da yapılmak istenen aynı şeydir. Bu kez terör örgütleri vasıtasıyla bölgedeki Türkmen nüfus öldürülüp, göç ettirilmeye çalışılıyor. Peki, Türkiye gidemeyince ilkin Irak’a ne oldu? Şiilerden büyük zulüm gören Sünni Araplar yeraltına çekilmek durumunda kaldılar! Ve işte daha sonra da tümünün birleşmesiyle adına DAEŞ ya da İŞİD denilen bu örgüt doğdu. İşin açıkçası, hatırlayınız durdurulan tırları, Türkiye bir ara “acaba bu grupları kontrol edebilir miyiz” diye destek de oldu bunlara?!. Ancak çok geç kalınmıştı, çünkü artık ipleri başkalarındaydı! Amerika ve İran’ın “Şii kartına” karşılık, Suudi Arabistan ve Katar’sa kıyıcı, acımasız, kafa kesen, insan yakan “Sünni Müslüman kartını” öne sürerek oyuna girdiler birden bire. Örgütü destekleyip para verenlerin bunlar olduğunu tüm dünya biliyor. Biliyorsunuz 24 Ağustos günü sabaha karşı Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait tanklardaki askerlerimiz Fırat'ı geçerek yüzlerce Özgür Suriye Ordusu mensubu Türkmenlerle ve bazı Araplarla bir araya geldi. Operasyonlar sırasında Araplar kırmızı, Türkler Turkuaz kol bandı takıyorlar. Darmadağın etti İŞİD’i Mehmetçik orada, etmeyi de sürdürüyor. Ne var İŞİD’in elinde silah olarak? Otomatik piyade tüfeklerinin yanı sıra pikaplara monte edilebilen DŞK ağır makineli tüfekler, M198 tipi havan topları, alçak irtifadaki helikopter ya da uçaklara karşı kullanılabilen FIM-92 Stinger tipi füzeler ve en az 1 adet, hani geçmişte Saddam Hüseyin’in İsrail’e atıp durduklarından Scud füzesi… Dayanabilir mi Avrupa’da İngiltere’nin ardından en güçlü ikinci orduya sahip olan Türkiye’ye karşı? Bu örgüt Haziran 2014'te Musul Havalimanı'na girdiği zaman, Sikorsky UH-60 Black Hawk askeri taşıma ve saldırı helikopterleri ve kargo uçakları da ele geçirdi ancak, uzmanlar IŞİD'in bu araçları kullanabilme gücünün henüz olmadığını bildiriyorlar. Diğer taraftan, askerlik mesleğinde “idari zayiat” olarak geçen, halk arasında da “eğitim zayiatı” şeklinde tanımlanan kabul edilebilir bir oran vardır. Acemi birliğinde eğitimleri sürerken her 100 kişiden 5’i kazayla işte ne bileyim, dağdan düştü, kasatura battı, kendini merminin önüne attı gibi nedenlerle ölsün, bu sayının yüksekliğinden ötürü hiçbir komutan hakkında tahkikat başlatılmaz! Literatüre göre kabul edilebilir bir orandır, normaldir yani! Bırakın eğitim yapmayı, Ortadoğu’da resmen ateş çemberi içine giren Türk ordusu çok şükür ve de kırk bin kere maşallah ki, yok denecek kadar az bir zayiat vererek muharebe ediyor! Irak’ta 9 yıl kalan Amerikan ordusu kaç askerini kaybetti biliyor musunuz? Tam 4 bin 747 Coni öldü orada! Aman, dilimizi ısıralım da böyle gitsin! Sadece Ortadoğu’dakiler değil, dünyanın dört bir yanından sözde cihat için her yıl binlerce militan gidiyor Irak ve Suriye’ye. Ve bunların tamamı da Türkiye üzerinden, sınırdan kaçak geçişlerle yapılıyor. Mesela Rus istihbaratı sadece 2015 yılında Türkiye’den El Nusra ve İŞİD saflarına toplam 2 bin militan, 120 tonun üzerinde askeri mühimmatla patlayıcı ve 250 adet de motorlu taşıt ulaştırıldığını rapor etmişti, düşünebiliyor musunuz?!. Tam 911 kilometre Suriye’yle, 378 kilometre de Irak’la aramızda sınır boyu var. Toplamı 1289 kilometre. Son zamanlarda arkadaşlığımızın artık çeyrek yüzyıla yaklaştığı Vedat’la (Kantar)sohbet edip birlikte vakit geçirmekten büyük keyif alıyorum. Vedat işinde parayı buldu ama piyasada hala sırıtarak gezen bazı söğüşçüler gibi kendini asla bozmadı. Tek bir kusuru var, o da İlhan Parseker’i tavlada hala bir türlü yenememesi! Sürekli Kantar’ın kesesinden yemek yemekten, çorba içmekten, habire beleş kahvaltı etmekten dolayı iyice semirdi artık Parseker! Böyle giderse yakında gardrobunu değiştirmek zorunda kalacak. “Nam, nam, nam” habire yiyiyor, masada ne var ne yoksa acıkmış bir kuş yavrusu kıvamında sürekli götürüyor! Vedat’ın dünya güzeli aynı zamanda da akıllı mı akıllı iki kızı var; Beste ve Doğa. Bundan 7 yıl kadar öncesi… Doğa Kantar bir gün okuldan eve gelince babasına soruyor, “Öğretmenimiz, ‘terörün nasıl önlenebileceği’ konusunda bir makale yazmamızı istedi, sen ne dersin bu konuda babacığım” diye? Şimdi geliyoruz zurnanın “zırt” dediği yere… Yıllardan beri kaçakçısı girer, eşkıyası girer, teröristi girer… İşte o an Kantar’ın beyninde bir şimşek çakıyor! Türkiye son 30 yılda terörle mücadele etmek için 300 milyar gibi deli bir para harcamış! Bu işe harcanan kaynaklarla, 16 Sinop Nükleer Santrali, 11 GAP, 87 Atatürk Barajı, 70 Marmaray ve 100 Yavuz Sultan Selim Köprüsü yapılabileceğini biliyor musunuz? Bu rakamın makro ekonomiye dolaylı etkisiyse 1,2 trilyon! “Duvar örelim güzel kızım” diyor Kantar, Doğa’ya!.. Şaka değil gerçek! Sözünü ettiği işi bundan tam 2 bin 237 sene önce atalarımızdan yılan Çinliler başlatmış ve tam 8851,8 kilometre uzunluğundaki “Çin Seddini” yapmışlar! Bugün ayakta kalan kısmı 2 bin 500 kilometredir ama Çinlilerin taştan ördüğü duvarın gerçek uzunluğu budur. Ortada doğru dürüst makine yok, demir yok, çimento yok… Müthiş bir girişim. Bizim Irak ve Suriye’yle toplam sınırımız onların yanında devede kulak, sadece 1289 kilometre. Bugün yine aynı fikirde Kantar, diyor ki,“içinde çelik hasır bulunan 1 metre genişliğinde, 3 metresi yeraltında olmak üzere 10 metre yükseklikte beton bir duvar yapalım. Her 1 kilometrede bir Çin Seddi’ndekiler gibi ama kapalı kuleleri yani “kalekolları” olsun, o kulelerin içinde nöbet bekleyen askerleri bulunsun. Şimdi teknoloji o kadar gelişip ucuzladı ki. TUBİTAK’ın elinde fazlasıyla her türlü bilgi var. Sınırın öte yakasına gece görüş sistemleri, aydınlatıcılar ve kameralar yerleştirelim. Yaklaşanlar olduğunu hemen görecek olan kuledeki askerler elindeki joistikle dışarıdaki makineli tüfekleri düşmana doğru yöneltip kontrol edebilsin. Şu anda tam 50 bin korucu besliyoruz.  Sınırdaysa ayrıca yüzbinlerce askerimiz nöbette bekliyor. Bu duvar sayesinde en fazla 8-10 bin askerle tüm sınırımızı korumamız mümkün. Ne içeriden dışarıya, ne de dışarıdan içeriye sinek bile giremez böylece!.. Üstelik yöre halkı da bu sayede istihdam edilmiş olur. Bir milli seferberlikle çimento ve demir-çelik fabrikaları bağışlar yaparak bu inşaatın maliyetini önemli ölçüde düşürebilirler. Hatta bir kampanya başlatılsa tüm yurtta, ben gerekli paranın tamamının en fazla bir haftada toplanabileceğini  düşünüyorum!..” Çok ilginç doğrusu! Kolayca gerçekleşebilecek bir proje. Sağa sola sormuş soruşturmuş, hesap kitap da yapmış, sadece 2 milyar dolara bitirilebilirmiş bu inşaat! Tam 30 yılda harcanan 300 milyar nire, sadece 2 milyar nire?!. “Hadi 4 olsun” diyor, “5 olsun, maliyeti, 10 olsun, değmez mi?!..” Değer valla. Fikir Doğa ve Vedat Kantar’dan, gereğini düşünmek devlet yöneticilerinden! “Sınır güvenliği” terörü önlemenin olmazsa olmazı. Siz ne diyorsunuz bu işe? Bekliyorum fikirlerinizi?

Diğer Haberler