Hiç unutmuyorum, Demokratik Sol Parti’nin 2001 yılında Ankara’da yapılan 5’nci Olağan kongresinde Aydın Milletvekili Sema Pişkinsüt de genel başkanlığa aday olmak istemiş ancak kürsüden konuşma hakkı engellendi gibi, salondayken partililerce tartaklanmış, beraberindeki henüz üniversite öğrencisi oğlu Yücel Pişkinsüt de tokatlanarak dövülmüştü.
Şimdi tabii bu kötü bir olay ve “demokrasi” adına da tam bir yüz karası.
Dikkat edin, partisini iktidara taşıyan Bülent Ecevit o sırada Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başbakanı.
Gelin, 2001 yılı 30 Nisan’ında yayınlanan gazetelerin başlıklarına bakalım:
“Demokratik mi! Sol mu!”-Milliyet
“Ecevit demokrasisi!”-Radikal
“Demokratik sopalı parti!”-Hürriyet
“Demokratik kongre!”-Cumhuriyet
“Demokrasi nerede”-Posta
“Demokrasi adına yüz karası”-Gözcü
“Rahşan ve Bülent AŞ.”-Milli Gazete
“Demokratik sol kroşe!”-Star
“Pişkinsüt’e Filistin askısı”-Yeni Şafak
Ve ayrıca o gün yaygın medyada 53 yazar DSP ve Ecevitleri kınayan makaleler kaleme aldılar.
Ardından hiçbir gazete sahibine baskı yapılmadı.
Hiçbir gazeteye maliye ya da sigorta müfettişleri yollanmadı.
Hiçbir yazarın işine son verilmesi istenmedi.
Ve dahi hiç kimse “Tüm bunlar faiz lobisi ya da dış mihrakların işidir” gibi garip bir serzeniş içine girmedi.
Yapılan iş yolsuzluk ya da hırsızlık değil, Ecevit’ten çok Ecevitçi kesilen bazı kendini bilmezlerin yaptığı “arsızlıktı” hepsi o kadar.
Ve gazeteciler de işin gereğini yerine getirmişler, “demokrasi” konusunda tarihi bir hata yapan DSP’yi tarihin kara sayfalarına not olarak düşüvermişlerdi işte.
Biletiyse, bu partiyi yüzde 1’e düşüren vatandaş kesti!
…………..
Dönüp bu günlere bakıyorum…
Cumhuriyet tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk soruşturması bizzat “soruşturulanlar” tarafından engelleniyor.
Savcılar, polisler, hakimler saçılıyor ortalığa!
Devletin “kamu denetçileri” soruşturulanlar lehine kulis yapıyorlar bir kuytu köşeye çektikleri savcıları sıkıştırarak.
Bakanlar, bakan çocukları gırla gidiyor.
Bizzat Başbakan tarafından yollanan dilekçelerle istifa ettirilen(!) Bakanlardan biri, “Yaptıysam o dediği için yaptım, kendisi de istifa etmelidir” diye açıklama yapıyor!
Yatak odalarında kutu kutu paralar ve para sayma makineleri bulunuyor.
Şu kadarcık olsun yüzleri kızarmadan toplumun önüne çıkan “soruşturulanlar” bu operasyonun kendilerine karşı bir darbe olduğunu, arkasında faiz lobisi ve İsrail’in bulunduğunu, Türkiye’nin Irak ve İran’daki dik duruşunun birilerini rahatsız ettiğini söyleyebiliyorlar; nerede hangi dik duruş varsa?!.
Faiz lobisinin en çok sevdiği hükmettir AKP Hükümeti, çünkü Necmettin Erbakan’ın devreye sokup gelen paralarla memura yüzde 50 zam yaptığı “havuz sisteminin” adını bir kez olsun ağzına bile almamıştır Recep Tayyip Erdoğan!
Dahası, Anayasa’ya açıkça aykırı ve suç teşkil edecek biçimde devletin temel taşlarıyla oynamaya girişiyor Hükümet; Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun bağımsızlığını elinden alıp, Adalet Bakanı’na bağlamaya çalışıyor.
Bakan’ın elinde bir sopa, istediğini asacak, istediğini kesecek!
Padişahlar devrinde bile yaşanmadı bu keyfilik, her şeyin bir adabı usulü vardı.
Bu korkunç gündem ortamında dünkü gazete manşetlerine bakıyorum hüzünle, ortada ığıl ığıl bir gazetecilik.
Yandaş medya zaten adı üzerinde “yandaş”, geriye kalanlardaysa yılgınlığın bezgin enerjisinin sinik yansıması var:
Beni içeride unuttular-Hürriyet
Uzlaşı sinyali-Milliyet
Savcı Akkaş’ın hukuk rezaleti-Sabah
Arınç Yakındı: Bu kadar safmışız-Haber Türk
Köşkte HSYK Trafiği-Zaman
Çankaya formülü-Vatan
İnternet’te Çinnet-Taraf
Köşkte kriz zirvesi-Radikal
Borç trafiğiymiş-Cumhuriyet
Paralel devletin belgeleri çantamda-Star
Koç’a savcı kıyağı-Akit
Hasılı geçmişe doğru şöyle bir uzanınca “Ecevitlerin “anti demokratik” yönetimi bunların yanında sütten çıkmış ak kaşıkmış” diye düşünmekten alamıyor kendini insan!
O vakitler siyasette hiç olmazsa biraz utanma vardı.
Şimdi o da yok!