Milli Görüş lideri Rahmetli Necmettin Erbakan’ın Başbakan yardımcısı, Mesut Yılmaz’ınsa ANAP’ın başında hükümete muhalefet ettiği günler.
Mesut Yılmaz’a çok kızıyor Necmettin Erbakan.
Köpürüyor adeta.
Her gün demedik laf bırakmıyor.
Tam o sıralarda akşam AS TV’nin ana haber bülteni sunuluyor.
Ekranda gencecik bir kız.
Yarı kameraya, yarı da elindeki kağıtta yazılı metine bakarak okuyor haberi:
“Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan, Anavatan Partisi Genel Başkanı Mesut Yılmaz’a dekıl dedi. Yılmaz’ı dekıl olmakla suçlayan Erbakan, “takke düşmüş, kel görünmüştür” şeklinde konuştu”!
-Dekıl ne ya?!.
Haa!
Meseleyi az sonra ekrana gelen Erbakan’ın kendi sesinden işitince anlayıp çözüyoruz ancak.
Erbakan, Yılmaz’a “deccal” demiş meğerse!
O sıralar henüz toy ve mesleğinin başında olan Pınar Yeniyiğit de hiç tanıyıp bilmediği bu Arapça yabancı sözcüğü İngilizce’ye yakıştırıp, “c” harflerini de “k” harfine çarptırınca ortaya “deccalın” İngilizcesi “dekıl” çıkmış!
Pınar sonraları çok başarılı bir haber spikeri oldu ve şimdilerde de Şehir Gazetesi’nde yine çok keyifli yazı ve haberlere imzasını atıyor ama henüz toyken yaşadığı bu olayı anımsadıkça hala gülerim.
İster televizyon olsun, ister gazete ya da radyo, yayıncılıkta işinin ehli tecrübeli insanlarla çalışmak çok önemlidir.
Bu tür manzaraların asıl suçlusu insana yatırım yapmayan, hak ettiği parayı ödemeyen medya sahipleridir ki, Bursa’da bu işin sıkıntısı hayli çekildi ve de çekilmekte.
Bu arada Erbakan’ın o lafı, “İslam inancına göre ahir zamanda İsa’nın yeniden yer yüzüne gelmesinden önce insanları dini inancından saptırarak kötülüğe ve sapkınlığa yönelteceğine inanılan ve şeytanı temsil eden varlık” anlamında söylemediğini, Arap etimolojisinde “decl” kökünden gelen ve “çok yalancı, aldatıcı, hilekar” anlamlarını taşıyan bir sıfat olarak kullandığını meraklılarına söylemiş olalım.
Sevgili Pınar’ın deyişiyle şu meşhur “dekıl” Hristiyan eskatolojisinde “Antichrist”, Yahudi eskatolojisindeyse karşımıza “Armilus” olarak çıkar.
…………..
Bu sefer bir radyodayız.
Yine Sönmez Grubu’na bağlı Radyo S’in…
(Radyo Es olarak biliniyor da kurulurken ismini Sönmez’in “S”sinden alan bu harfi “S” değil de “Es” olarak okuyup duyuran salak kimdi ben hala onu merak ediyorum?!.)
Evet, Radyo S’in yayın stüdyosunda cap canlı, kıpır kıpır bir kız telefonla istekler alıp, dinleyicilerle sohbetler ederek program yapıyor.
Bursa Devlet Tiyatrosu eski müdürlerinden Feyha Hanım’ın kızı bu, Fatma Çelenk.
Uzun yıllar İstanbul’da yaşamış.
Bir izleyici bağlanıyor canlı yayına.
Fatma’nın, “Nerden arıyorsunuz” sorusuna verdiği yanıt “Fethiye’den arıyorum” olunca sunucu sohbeti koyulaştırmaya çalışıyor:
“Aa! Ne güzel. Şimdi siz orada deniz, kum ve güneş. Biz de Bursa’da sıcakta pişelim! Haksızlık ama valla bu yaa!..”
Önce derin bir sessizlik…
Sonra adamdan gelen sert sözler:
“Ne denizi, ne kumu, ne güneşi hanımefendi! Bursa’nın Fethiye Mahallesi’nden arıyorum ben!..”
Neymiş?
Bursa’da sunuculuk, gazetecilik, yazarlık yapıyorsan eğer bu kenti tanımak gerekliymiş, aksi takdirde işte böyle canlı yayında şişilip kalınırmış!
Efendim biz de naçizane hem bu şehri, hem bu şehirde yaşayanları hem de medya mahallesinde gazeteciyim diye geçinenleri yani, kimin kaç okka çektiğini biliriz biraz.
Dün pek çok insan telefonla arayarak Bursa Hakimiyet’in Genel Yayın Yönetmeni Aysın Komitgan’ın ve AS TV Müdürü Hasan Boztürk’ün işine niye son verildiğini sordu yazarınıza?
Komitgan ve Boztürk’e “iş akitlerinin feshedildiği” bildirilmiş, Bursa Hakimiyet’in Genel Yayın Müdürlüğüne de sürpriz bir şekilde yaklaşık çeyrek asırdır gazetede, muhabirlik, haber müdürlüğü ve sonrasında yazar olarak çalışan Okan Tuna getirilmişti.
Peki ne olmuştu da geçen onca süre içinde kömürcülerin, çarşafçı, battaniyeci ya da ütücülerin yönetici yapılmasına karşın dediğimiz gibi çeyrek yüzyıldır orada çalışan ama kendisine tepede bir türlü yer bulamayan Okan Tuna bu göreve getirilmişti?
……………
Şimdi efendim, doğru izi sürebilmeniz için size önce bir ipucu vereyim.
Eğer Yüksel Baysal, Okan Tuna tarafından Yenidönem Gazetesi’nden alınıp Bursa Hakimiyet Gazetesi’ne yazar olarak getirilirse bilin ki bu bir “Faruk Çelik’in yerel medyayı dizayn etme” operasyonudur!
Okan’ın kendisine verilen talkımla ilk yapacağı hareketlerden biri bu olacaktır.
Aysın Komitgan, Faruk Çelik ve yandaşlarına hiç yüz vermedi!
Daha ötesi AKP Bursa İl eski Başkanı Sedat Yalçın’a daha yakın durdu hep.
Yalçın’ın partiden tasfiyesiyle birlikte Bursa’nın ikinci büyük medyasını da dizayn etme vakti gelmişti artık.
Bu nedenle “Seçimler bitene kadar Okan abi” formülü benimsendi.
Geçen ay emekli olan ve yaşamını artık uzak doğudaki Phuket Adaları’nda Hindistan cevizi suyu içerek geçirmeyi planlayan Tuna da çok şaşırdı bu işe.
Hasan Boztürk mü?
Bence Hasan’ı bir süre sonra geri bile alabilirler!
Aysın Komitgan’ın yanında “Bak onu da yolladık” görüntüsü olsun diye çıkarılmış gibi duruyor Hasan Boztürk.
Faruk abisini iki öpüp, iki kokarsa kalmaz ortada bir sorun.
Hasan Olay’da çalışırken odasının duvarını patronu Cavit Çağlar’ın kocaman bir portresinden oluşan resmi süslüyordu.
TMSF, Olay Medya’ya el koyup da TMSF’ciler daha kapıdan ilk adımlarını atmışlardı ki o saniye kendi elcağızıyla indirip yok etti Çağlar’ın resmini!
Oysa, Olay’ın başına getirilen isimler de gayet iyi biliyorlardı ki, “O gün duvarlara taç ettiği eski patronunu satanın yarın, kendilerini iki leblebiye peşin vereceğini”!..