Yazarlar

Uzaya bak uzaya!

post-img
Gençliğimde "Salata" isimli haftalık bir mizah dergisi çıkardı ülkede. Onca yoksulluk ve yoksunluğa rağmen insanların hala güldüğü, gülebildiği yıllardı. Toplumda hakim olan "gecekondu kültürünün" bir yansıması olarak Yeşilçam filmlerinde sıkça fakir oğlanla zengin kız ve mahalleli çocukların top sahasına apartmanlar dikmek isteyen hain müteahhitle mücadeleye girişen kahramanlar işlenirdi. Şimdi çekilenler tatsız tuzsuz, yavan! Bir takım soytarılar mizah yaptıklarını sanıp, halkı güldürmeye çalışıyor, zeka kırıntısından eser bile yok senaryolarda... Bir Salata Dergisi bile her hafta bolca gülmemize yeterdi. Bir çizgi öykü okumuştum orada, hala aklımda. Gecekondusunda oturan çizgili pijamalı, üstünde atleti olan "Kakılmış" gibi bir adam "uzaya çıkmayı" düşünür! Düşünür ama bunun için de bir gemi gerekmektedir! Derhal keseri çiviyi yanına alıp, tahtadan füze şeklinde bir gemi inşa eder. Sonra, "Uzay soğuk olur" diye düşünür ve aracın tek göz odasına attığı somyanın yanına bir de soba kurar, boruların ucunu da dışarı doğru çıkarır! Oluşacak isli sıvının uzaya akmaması için dirseğin altına telle teneke bağlamayı ihmal etmez! Fakat halledilmesi gereken büyük bir sorun daha vardır... Her şey tamamdır ancak, bu gemi nasıl uçacaktır? Havalanabilmesi için gaz gerekmektedir... O sıra tüp gaz da bulunamadığına göre mutlaka bir çözüm üretmek zorundadır. Sonra, "Buldum" der! "Fasulye!.." Fasulye ne yapar? "Gaz!.." Geminin motor olarak tasarladığı bölüme getirip bir çuval kuru fasulye döker! İşte artık gaz da hazırdır ve uçma vakti gelmiştir... Sağ dirseğini uzay aracının açık olan penceresine dayayıp, filtresiz sigarasını da yaktıktan sonra manzarayı seyrede seyrede atmosferi geçerek, uzaya çıkar bizim adam!.. Dünya artık bir futbol topu kadar küçüktür... "Uzay gerçekten de soğukmuş" diye düşünüp, sobaya bir odun daha atar. Çok fazla oyalanmanın pek bir anlamı yoktur. Göreceğini görmüştür nasılsa... Ve artık geriye dönme vakti gelmiştir. Gecekondusunun bahçesine iniş yaptığında dünyada ondan daha mutlu insan yoktur. "Son!.." Her şey hayal etmekle başlar, bunu biliyor musunuz? Bir adam tanıştığı kadınların sürekli ellerini öpüyormuş! Sormuşlar, "Niye böyle yapıyorsun" diye? Adam cevap vermiş: "Bi yerden başlamak lazım!.." Cumhurbaşkanı "Türkiye'nin bir uzay programı başlatacağını" açıkladı... Sosyal medyada kıyamet koptu! Vay efendim, "Memlekette aç insanlar dururken şimdi bu projeye ne gerek varmış"?!. Bana bir tane aç insan gösterin dişimi kıracağım?!. Belediyelerden tutun da merkezi hükümete dek, Cumhuriyet tarihinde görülmemiş ölçüde sosyal yardım yapılıyor bu ülkede. Durum böyle olmasa bile bu memlekete hiç kimse aç kalmaz... Amerika'da, Avrupa'da kalabilir bak! Bizde bir insan hangi kapıyı çalıp da "Açım" dese, önüne bir sofra kurulur. Amerika'daki fırınların sadece birinde "askıda ekmek uygulaması" gösterin, diğer dişimi de kırayım! Millette bir "hayret" dalgası gırla gidiyor!.. Halbuki hayret edilecek o kadar çok şey var çevrede, bizim evlerinde, gündüzden gece yarılarına kadar ekran başında duran "oturgaçlı eleştirgeçlerin" görmediği o kadar enteresan durumlar söz konusu ki, bu körlük karşısında bazen üzülüyor insan! Ben mesela, nelere çok şaşırıyorum biliyor musunuz? Türkiye'nin dört gemiyle birden her şeye, herkese rağmen denizlerimizde enerji kaynakları aramaya başlamasına örneğin... Dünyada pek çok devlet bunu uzun yıllardır kullanırken memleketimde ilk defa "nükleer enerji" santralı kurulmasına... Dağların taşların dev pervanelerle dolup, ülkenin dört bir yanına kurulan hidro elektrik santralleri sayesinde temiz enerji üretmemize... Eskiden Bulgaristan'dan alırken, şimdilerde komşularımıza elektrik satmamıza... Çanakkale Boğazı'na kurulana, Marmara'da körfezde karşıya geçişi sadece 3 dakikaya indiren inci gerdanlık gibi köprülere... İstanbul'da Avrasya Tüneli'ne, Yavuz Sultan Selim Köprüsüne, boğazda yerin altından uzanan raylı sisteme... Kilometrelerce dağları mızrak gibi yarıp geçen tünellere, ekonominin hayat kaynağı yepyeni viyadüklere, geçitlere, yurdu bir ağ gibi saran otobanlara, otoyollara... Türkiye ekonomisinin artık açık değil, fazla vermeye başlamasına... Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin milli bir iradeyle ilk kez aktif dış politika izlemesine... Rusya desteğinde tam 30 yıldır Ermeni işgali altında bulunan Karabağ'ın mehmetcik tarafından tereyağından kıl çeker gibi alınmasına... Milli kaynaklarla üretilen şimdilik 200 kilometre menzilli, jet motoruna sahip "Hisar" füzemize... Kendimizin ürettiği lazer tüfek ve toplarına... Dünyanın dört bir yanından sipariş yağan İHA'larımıza, SİHA'larımıza... Kullanılan askeri mühimmatta dışa bağımlılığın son bulmasına... Türk askerinin Suriye'de, Irak'ta konuşlanıp, sınır güvenliğimizi sağlamasına... Şimdiki Libya coğrafyasındaki tarihi hak ve bağlarımızın peşine düşülmesine... Yüzde 98'i buzlarla kaplı Antartika'da pek çok devletin araştırma üssü mevcutken, Türkiye'nin ilk kez orada konuşlanarak, kutupta da söz sahibi olmak adına adım atmasına... Bursa'nın merkezinin yanı sıra 14 ilçeye birden yapılan şehir hastanelerine, devreye sokulan binlerce tam donanımlı ambülansa, Keles'in Epçeler Köyü'ndeki bir hastanın artık helikopterle alınıp buraya getirilmesine... Sağlık ocaklarının, eczanelerin işleyişine, evlere kadar giden doktorlara, belediyeler tarafından merhumun hanesinden kabristana dek yakınlarına beş kuruş masraf ettirmeden sağladıkları cenaze hizmetlerine... Dünya yörüngesindeki uydu sayımızın 5'e çıkmasına... Türk Dil Kurumu lisanımızı zenginleştirmek adına yürüttüğü çalışmalar sırasında "astranotun" karşılığı olarak "gökmen" kelimesini önermişti. Bunun üzerine de Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İbrahim Burkay çıkmış, "Otomotiv, motor sanayi, kimya gibi alanlarda lider durumda olan Bursa neden uzay teknolojisinin de merkezi olmasın? İlk Türk gökmen neden kentimizden çıkmasın" demişti? Henüz resmi açılışı yapılmadı lakin, BUTTİM'in ve Uluslar Arası Fuar Merkezi'nin de bulunduğu araziye komşu "Gökmen Uzay Havacılık Eğitim Merkezi" (GUHEM) adında bir tesis kurulmuştu ardından. Ederi 200 milyon lirayı bulan bu projenin 80 milyon lirasını BTSO karşılamış, kalanını da Bursa Büyükşehir Belediyesi'yle, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı üstlenmişti. Bünyesinde pek çok cihaz ve donanımı bulunduran bu tesisin amacı asıl, gençlerimizi bilgilendirip, uzay ve havacılık sevgisi aşılamaktı. Bundan yıllar önce Türkiye'nin gelecekte mutlaka bu alanda da çalışmalar yürüteceğini düşünen İbrahim Burkay ilk ateşi Bursa'dan yakmış ve belki de şehrimizin ülkenin "uzay üssü" olmasının önünü açmıştı. Memlekette ilk kez hedeflenen böyle bir çalışma umarım uğurlu gelir ve biz de bilim ve teknolojide sınıf atlayan ülkeler arasına gireriz. Cumhurbaşkanının anlattıklarından benim anladığım şu: "Uzay çalışmalarında mesafe kat etmiş bir ülkeyle ortak proje yürütülerek ilk kez bir Türk'ün uzay yürüyüşü ve çalışmalar başlatılmış olacak." Moral motivasyon açısından çok önemli bir girişim bu. İşin bu yanını kavrayamayanlar sağda solda söylenip duruyorlar işte! Rusya'ya nasıl nükleer teknoloji ve güdümlü roket teknolojisinde "bilgi paylaşmaya" dayanan ortaklıklar kurulduysa, hiç merak etmeyin, çok geçmez biz uzaya da gideriz abicim! Ancak, ota b.ka muhalefet edenlerin hala göremedikleri bir konu var; o da Türkiye siyasetindeki asıl sorunun "muhalefette" olduğu gerçeği! Mesela yine ben nelere hayret ediyorum biliyor musunuz? Ali Baba'nın çiftliği gibi yönetilen CHP'nin garajında daha önce Deniz Baykal'ın kullandığı gıcır gıcır Mercedes arabalar dururken, Kemal Kılıçdaroğlu'na niye milyonlarca para ödenip de son model Audi araba alındığını? Eğer bu millet fakir ve açsa kendilerini "sosyal demokrat" ilan eden CHP üst yönetiminin neden şatafat içinde saltanat sürdüğünü? Politikada yükselirken Recep Tayyip Erdoğan'ın havuzlu villasına laf eden ancak sonra kendisinin de havuzlu bir villası olduğu ortaya çıkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun neden çıkıp da gayrı menkul zengini Ekrem İmamoğlu'na tek laf etmediğini?!. Aşağıda tekrar anımsatacağım, kendi beyanıyla kısmen ortaya çıkan mülklerin büyük bölümünün İmamoğlu Beylikdüzü belediye başkanı seçildikten sonra edinildiği açıkça bilindiği halde CHP'den kimsenin neden bu durumu sorgulamadığını? Mala mülke, paraya bu kadar çok düşkün birinin bu ülkeye ne hayrı olacağını? "Sadece 60 metrekarelik, altı ahır olan bir evde büyüdüm" diyen Ekrem İmamoğlu ve ailesinin dudak uçuklatan bu serveti nasıl edindiğini? İmamoğlu'nun iletişim ofisi açıklama yapıyor ancak, dikkat edin, orada sözü edilen rakamlar belediyelerin emlak vergisi için baz aldığı miktarlar! Gerçekte bu mülklerin değeri milyonlarca lira! Peki neymiş paylaşılan durum? Beylikdüzü'nde tapu değeri 302 bin ve 71 bin lira olan iki dükkan, 120 bin ve 26 bin liralık iki arsa, 911 bin liralık mesken, Büyükçekmece'de 248 bin liralık dükkan, Çanakkale'nin Eceabat ilçesine bağlı Bigalı köyünde 30 bin liralık ev ve 15 bin liralık dam, Balıkesir'in Edremit ilçesinde 256 bin, 313 bin, 165 bin ve 772 bin liralık dört arsa, Trabzon'un Ortahisar ilçesinde 210 bin liralık arsa... Beylikdüzü'nde tapu değeri 145 bin lira olan dükkan, 185 bin liralık arsa, Büyükçekmece'de 572 bin liralık konut ve Muğla'nın Bodrum ilçesinde 500 bin liralık meskense, eşi Dilek İmamoğlu'nun üzerinde kayıtlı görünüyor. (Tekrar söylüyorum, "Bodrum'da 500 bin liralık mesken" denilen konut, gerçekte milyonlarca lira değerinde!.. Orayı 500 bin liraya versin, hemen alayım!) Ederi 254 bin liralık 2013 model cip ve 8 bin lira değerinde silahı da varmış İmamoğlu'nun... Yazık! Külüstür arabaya biniyor, acıdım vallahi! Banka hesaplarındaysa bundan 2 yıl önce 979 bin lira, eşi Dilek İmamoğlu'nunsa 418 bin 869 lira olmak üzere toplam 1 milyon 397 bin 869 lira nakit paraları da mevcutmuş... Ee! Olacak o kadar; kefen parası canım! İlaveten Dilek hanımın o sıra 841 bin lira eden pırlanta, altın ve değerli taşlardan oluşan mini bir çıkını daha varmış kenarda! 14 Şubat Sevgililer Günü'nde en az bir kıratlık tek taş daha gelir canım! Borçları da varmış Ekrem'in haliyle... Hüseyin Tütüncü'ye 140 bin avro, kendi şirketi İmamoğlu İnşaat Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi'ne 250 bin lira, Hasan İmamoğlu'na 1 milyon 913 bin lira kadar... 2016 yılında yine kendisinin kurduğu SSB Gayrimenkul Sanayi ve Ticaret AŞ'den de 3 milyon 603 bin lira alacağı mevcutmuş. Bu arada imamın oğlanın Beylikdüzü Belediye Başkanlığı'nda 2014'le, 2019 yılları arasında bulunduğunu özellikle belirtelim! Neden bir gayrı menkul şirketi kurmaya ihtiyaç duyduysa artık? Yine bu arada, bu şirketin üzerine hangi mülklerin kayıtlı olduğu da tam manasıyla açık değil? Ayrıca, inşaat işlerini yürüttükleri 4 milyon 200 bin lira sermayeli İmamoğlu İnşaat Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi'nin yüzde 60 hissesi bizim Ekrem'inmiş. Gelelim oğlunu 60 metrekarelik altında ahırı olan bir evde büyüten şirket ortağı baba İmamoğlu'na: Güngören'de dükkan, Yalova Termal'de tarla, Beylikdüzü'nde 4 arsa, mesken ve konut, Trabzon Akçaabat'ta galerili dükkan-konut, Ankara Sincan'da arsa, Trabzon Akçaabat'ta tarla, Balıkesir Edremit'te konut, 7 arsa ve mesken, Aydın Kuşadası'nda arsa... Breh breh breh! Hasan İmamoğlu ayrıca yüzde 20 hisseyle İmamoğlu İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi'nin de kurucu ortağı. Açıklandığı kadarıyla İmamoğlu İnşaat Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi üzerine kayıtlı bulunan gayrimenkulcikler de şunlar: Güngören'de 6 büro, Beylikdüzü'nde 6 dükkan, 4 konut ve yarı hisseli 6 büro, Büyükçekmece'de bir mesken ve iki dükkan, Beylikdüzü'nde A tipi dubleks iki mesken, Beylikdüzü'nde bir daire... İlaveten bu şirketin yapımını (Bundan 2 sene önce) sürdürdüğü 900 bin liralık dükkan, 1 milyon 650 bin liralık konutlar, 1 milyon 580 bin liralık daireler, 35 milyon 272 bin liralık daire, ofis ve dükkanlar, 11 milyon 264 bin liralık daire ve dükkanları da bulunuyor. Tabi bu rakamların maliyet bedeli olduğunu, yapımları tamamlandığında üçe, beşe, belki de ona katlanabileceğini unutmayın! Ve biraz daha ayrıntı: İkamet ettiği Yakuplu'daki lüks villaları da İmamoğlu İnşaat'ın üzerine kaydettirmiş İmamoğlu. Piyasa değeri bundan 2 yıl önce 6 milyon lira civarı olan bu iki lüks villa hazretin belediye başkanlığı döneminde alınıyor... Mal varlığını açıklarken, 2 milyon 500 bin liraya satışa sunulan Beykonakları'ndaki villasını 911 bin lira gösteriyor! Dahası, Beylikdüzü'nde bulunan Park Teras Alışveriş Merkezi'ne de ortak. İmamoğlu ve ailesinin bir diğer "uzay üssü" de CHP'li başkan tarafından yönetilen Edremit Belediyesi. Edindikleri mülklerin 47'si, İmamoğlu'nun başkanlığından sonra. Örneğin Balıkesir'in Edremit İlçesi'nde İmamoğlu'nun tam 15 parça arsası var. Arsalardan 14'ü toprağından kaplıca suları kaynayan Güre Mahallesi'nde, Kazdağları'nın eteğinde. İmamoğlu'nun 3 bin 455 metrekaresine sahip olduğu müşterek arsalardan biri de Güre Mahallesi Küçüktepe mevkiinde. Gidenler iyi bilirler, fiilen zeytinlik özelliği taşıyan bölge, yapılan değişikle imara açılıyor... Bu süreçte arazilerin "zeytinlik vasfını yitirmiş alan" statüsüne sokulması için çok sayıda zeytin ağacı da kesiliveriyor... Bu şekilde önceden zeytin ağaçlarıyla dolu parselin üzerine 2 katlı villa yapımı için yol açılıyor... Edremit Belediyesi'nin, İmamoğlu'na bir diğer kıyağı da bazı parsellerin birleştirilmesi oluyor... Tek parsel haline getirilen araziyi ikiye bölen yol kaldırılıyor ve arazide imar artışına gidiliyor... Ekrem İmamoğlu'nun babası Hasan İmamoğlu'nun da Edremit Güre'de 9 parselden oluşan binlerce metrekare arazisi var artık nereden, nasıl edindiyse?.. Bunları da tevhit işlemi ile birleştiriyor belediye.... Sonra gelsin üzerine yeni villalar! Uzay mı? Burada "yer uzayı" varken hiç uzaya mı gidilirmiş canım! Hem zaten, onca yıldır çalışıyor Ekrem İmamoğlu... Bir müteahhit olarak az bile bu kadar servetinin olması! Servet düşmanlığı yapmayın... Uzaya bakın siz uzaya!

Diğer Haberler