Yazarlar

Yağmurlu bir günde o kötü kaza yaşandı ve…

post-img
Mahfel-postane arasında yürümüş eski Bursalıların hemen hepsi bilirler, Heykel’deki valilik binasının Atatürk Caddesi’ne bakan yüzünün yanındaki dar aranın önünde, üzerindeki her daim takım elbisesi ve kravatıyla güneş gözlükleri satan uzunca boylu yakışıklı bir adam vardı hatırlar mısınız? Sanki Bursa var olduğundan beri hep orada gibiydi benim için. Setbaşı’ndaki Şaban Sirkeci, onun karşısındaki Recep Abi Büfesi, Heykel’deki Kafkas Pastanesi, Suhulet Kitapevi,  az ileride Nalbantoğlu’na çıkan dar arada, İş Bankası’nın köşesinde arabasıyla bekleyen pala bıyıklı  Kıranışıklarlı turşucu neyse, vilayet binasının yanında gözlük satan kravatlı, takım elbiseli adam da çocukluğumun Bursa’sının simgelerinden biriydi benim için. Aklımda o kalmış… Yıllar yılı Mahfel-Postane arasındaki yürüyüşlerimiz sırasında rahmetli büyük dayım Avukat Hasip İnhal önünden geçtiğimiz bir sırada onun için, “bir kızı çok sevmiş, istemiş vermemişler, adam da meftun olmuş, ondan sonra burada gözlük satmaya başlamış” demişti. Meğerse o kızı sadece sevmekle kalmamış Hüseyin bey, aynı zamanda kaçırıp dest-i izdivacına da talip olmuş. Nur topu gibi üç de kız evladı vermiş kendisine eşi. İşte geçen hafta ortasında onlardan biriyle, Bennur Karaburun’la tanıştık. Sıcak, sevecen, samimi, kullandığı arabayla Çatalfırın’daki köprüden aşağıya uçup boynunu kırmadan bir dakika öncesi kadar da hala çocuksu bir insan üstelik! Zaman durmuş sanki onun için, hep o anda çakılıp kalmış gibiydi. Bursa’nın Vicdanı Yeni Marmara Gazetesi’nin Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Efe hepimizi topladı, geçen gün Bennur Karaburun’u ziyarete götürdü bizi. Masada önce sağ yanına oturdum. “Hemşire hanım bu taraftan yemeğini yedirecek, rica etsek sol taraftaki sandalyeye geçer misiniz” dediler? O ana kadar iki elini birden hemen hemen hiç kullanamadığını fark edememiştim açıkçası. “Hemşire” dedikleri de en yakın arkadaşı, kendisini hiç yalnız bırakmayan, “diğer kardeşim” dediği Leyla hanımmış meğerse. Bundan yaklaşık 20 yıl kadar önce, 23 yaşında gencecik bir kızken yağmurlu bir günde, o sıra çalıştığı firmanın yöneticisi tarafından kendisine tahsis edilen Kartal marka bir aracın direksiyonuna hakim olamayarak birden  köprüden aşağı uçuyor Bennur Karaburun. Yedi yaşından beri yüzme ve su topu sporlarıyla uğraşan, 3 yıl üst üste gol kraliçesi seçilmiş, mezun olduğu Uludağ Üniversitesi Tekstil Bölümü’nün ardından o gencecik yaşında bir firmada imalat müdürü olarak çalışmaya başlayan, henüz hayatının baharında cıvıl cıvıl bir kız düşünün, kader ağını o dakikada örsün ve o kötü kazanın sonunda belden aşağısı felç olup kötürüm kalsın?!.   Tam 5 buçuk ay boyunca gırtlağına açılan delikteki hortum vasıtasıyla nefes alıp, yoğun bakımda kalıyor Bennur Karaburun. Sonrasındaysa ailesi ve arkadaşlarının yardımlarıyla hayata tutunuyor. Öylesine güçlü bir iradesi ve sarsılmaz bir kişiliği var ki, vazgeçmek, yılmak nedir bilmiyor. 2000’li yılların gelmesiyle birlikte Stephen Hawking gibi bir aparat vasıtasıyla kullanabildiği bir bilgisayara sahip oluyor. Sonra, İnternet’ten dünyada yeni yeni gelişmeye başlayan ve felçli hastaların yeniden yürümesini sağlayan  “kök hücre” nakli ameliyatlarını araştırmaya başlıyor. Tesadüfen Prof. Dr. Haluk Dede’yle tanışıyorlar. Karaburun’u muayene eden Dede, kök hücre nakline engel bir durum  bulunmadığını söylüyor. 2006 yılında da ameliyat oluyor. Ve mucizevi bir şekilde herkesin “bir daha artık yataktan bile çıkamaz” dediği genç kızın sırt kasları gelişiyor ve ardından da tekrar yüzmeye başlıyor. Artık suyun içine girdiği an kendi başına hareket edebilmenin büyüsünü yaşıyor Bennur Karaburun. Bu arada ailesi tedavi masrafları için atadan dededen kalan tüm mülkleri satıp tüketiyor. Yıllar yılı Heykel’de gözlük satarak çocuklarını büyütmeye çalışan Hüseyin bey de sürekli ayakta beklemekten ötürü iki kere bel fıtığı ameliyatı geçiriyor. Daha da fenası, canı kadar çok sevdiği kızının gözü önünde eriyip gitmesine artık daha fazla dayanamayan yüreğine kalp pili de takılıyor doktorlar tarafından. Peki ne olacak? Birinin mutlaka çalışması lazım. Elektrikli engelli arabasına oturan Bennur Karaburun, yanına can dostu Leyla hanımı da alarak “ben çalışırım” diyor ve birlikte Ünlü Cadde’de makyaj malzemesi sattıkları kaçak seyyar tezgahı kuruyorlar. O halde tam 6 yıl boyunca seyyar satıcılık yapıyor Karaburun. Gerçi daha sonra ahbap oluyorlar ama o süre boyunca o caddede hükümranlık kurmuş olan Muşlular rahatsız ediyor, kimi zaman zabıtadan kaçıyorlar, hasılı dert tasa hiç tükenmiyor Karaburun için. Sonra… Bir gün 2012 yılında, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Heykel’deki valilik binasına geldiğini duyuyor etraftakilerden. Birlikte çalıştıkları Leyla hanıma “ben yanına gidiyorum” deyip, sürüyor arabasını o tarafa doğru. Çıkışta da yanına gidip dertlerini anlatarak hem tanışıyor, hem de engelli bir yurttaş olarak kalıcı seyyar tezgah istiyor ondan. Erdoğan da dönemin Bursa Valisi Şahabettin Harput’a talimat vererek, “gereğinin yapılmasını” istiyor. Artık dünyada ondan daha mutlu kimse yoktur, bayram ediyorlar Leyla’yla birlikte! Yine sonra… Bennur Karaburun için çok zorlu geçen yaşam sınavında soru ve sorunlar daha da hafifleyecek, direncinin, azim ve gayretinin  ödüllerini almaya başlayacaktır artık. Seyyar satıcılık yaparken aynı anda tekstil bölümünün haricinde üniversiteye devam ederek işletme, finans ve sosyal hizmetler alanında da 2 ayrı diploma alıyor Karaburun. Evde oldukları bir sırada televizyonda haberleri izlerlerken bir gün annesi ona diyor ki, “bak engellilerden başvuru parası da  almıyorlarmış, milletvekilliğine başvursana sen de?..” “Aman anne” diyor, “beni yaparlar mı hiç milletvekili?!.” Ama onun aklında eğer yine fırsat bulabilirse artık Cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan’la tekrar görüşebilmek ve ikinci kök hücre ameliyatıyla ilgili yardım istemek vardır. Çünkü henüz mevzuata girememiş bu ameliyat sosyal güvenlik kapsamında olmadığı için çok büyük harcama gerektirmektedir ve artık ailenin de buna gücü yoktur. Seyyar satıcılıktan gelen paraysa sadece geçim giderlerini karşılayabilmektedir hepsi o kadar. Şimdi… Kader nehrinin aktığı deryaya bakın sevgili okurlar, yaşananlar filme çekilse izlerken oturup ağlarsınız. İnanıyorum ki bir küçük çocuğa araba çarptığında üzüntüsünden hüngür hüngür ağlayan Mustafa Gültekin de yaptığı hatayı fark ettiğinde aynı duyguları yaşayacak ve Karaburun’u telefonla arayıp özür dileyecektir. Mustafa’nın yazısına konu olan “umre” olayını da sorup, birinci ağızdan dinledim. Burada sözünü etmeye bile değmeyecek kadar basit bir kullanılma ve suiistimal hadisesi; üstelik de kamu görevlileri nezdinde yapılması gerekenler neyse hepsini vicdani olarak fazlasıyla yerine getirmiş Karaburun. O büyük gün yine, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Bursa Valilik binasına gelmiş” diyorlar. Tezgahı öncekinde olduğu gibi Leyla’ya bırakıp arabasıyla soluğu bir dakikada “çiuvv” diye orada alıyor Karaburun. Korumalar onun kenarda beklediğini fark edince “nedenini” soruyorlar; ondan sonra da “siz şu üst taraftaki kapıda bekleyin, sizin konunuz sağlıkla alakalı, az sonra oradan sağlık Bakanımız Mehmet Müezzinoğlu çıkacak, onunla görüşün” diyorlar. Sonra, birden ortalık hareketleniyor. Aynı anda Sağlık Bakanı çıkarken, Valilik ana kapısında da başka bir hareketlilik yaşanıyor. Bennur Karaburun aracını bu kez yine “çiuvv” diye o tarafa sürüyor! Korumalar Cumhurbaşkanına ulaşmasını engellemek için tam önüne geçmişlerdir ki, Erdoğan’ın yeğeni Ali Erdoğan sesleniyor: “Bırakın onu, benim misafirimdir kendisi!..” Az sonra o kapıdan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çıkacak ve aradan geçen 3 yıla rağmen Bennur Karaburun’u hemen tanıyarak soracaktır: “Nasıl oldun bakalım sen?..” -Pek iyi değilim, tekrar yürüyebilmek için yeniden ameliyat olmam lazım. Artık param da kalmadı sayın Cumhurbaşkanım! Tayyip Erdoğan Başdanışmanı Mustafa Varan ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’na dönerek, “Bennur size emanet” diyor. O ara Ünlü Caddedeki seyyar tezgahı bir arkadaşına emanet eden Leyla hanım da Karaburun’un peşinden gelmiş ve can dostunun yanında yerini çoktan almıştır bile. İşte tam o anda, o sıra Karaburun’un aklında fikrinde olmadığı halde  kulağına doğru eğilerek “milletvekilliğini söyle, milletvekilliğini söyle” diye fısıldıyor! Ve Bennur Karaburun o hiç kaybolmamış şirin ve çocuksu ifadesiyle artık yanından ayrılmaya hazırlanan Erdoğan’a “Cumhurbaşkanım” der, “bir şey daha var size söylemek istediğim!..” -Hayrola, nedir? “Bu millete ben de hizmet etmek istiyorum sayın Cumhurbaşkanım. Tam 3 üniversite birden bitirdim. Başkalarından neyim eksik benim?..” Teklifi gülümseyerek karşılayan Erdoğan arkasına döner ve “Faruk nerede” (Çelik) diye sorar? Sonra Çelik’e “yapın bunu milletvekili” diye seslenir! Ardından yine Karaburun’a döner Cumhurbaşkanı: -Kamuda çalışıyor musun? “Hayır efendim, malulen emekliyim.” -Kaç yaşındasın? “42” -Tamam işte, yapın bunu milletvekili. Ben Başbakan olsaydım seni kesin yapardım ama değilim! “Aman efendim siz zaten başımızdasınız!..” Vedalaşmanın ardından danışmanlar hemen iletişim bilgilerini alıp CV’sini isterler Bennur Karaburun’dan. Uludağ Üniversitesi’ne diplomasını almak için gittiğinde birilerinin orayı aradığını ve belgelerinin çoktan hazır edildiğini görür. Sadece engellilerin sorunlarını değil, bu gün Bursa’nın pek çok köşesinde yaşanan sıkıntıları da çözebilmek için yoğun bir gayret içerisinde Bursa Milletvekili Bennur Karaburun. Engelli olması hizmet için engel teşkil etmiyor. Seyyar satıcılık yaparak evlatlarını büyütmüş Bursalı gözlükçü bir babanın kızı olmaktan daima gurur duyuyor. Bir direnç ve başarı abidesi o, benzer sıkıntıları yaşayan engelli yurttaşlar için de öne çıkarılması gereken muhteşem bir örnek. Bizi ağırladığı eski Meclis binasındaki lokantada bir yandan Leyla hanımın doldurup uzattığı kaşıktan yemeğini yiyor, diğer yandan da arada sohbet ediyor. Son kök hücre ameliyatını yeni olmuş. “Bu seferki sonuç verecek gibi” dedi umutla, “aslında gidip istirahat etmem gerek ama sizi konuk etmenin güzelliği de var bir yandan. Şu an nasıl ağrım var, nasıl da ağrım var bir bilseniz!.. Diğer taraftan çok da mutluyum çünkü, tam 20 yıldan bu yana ilk defa belden aşağıma doğru ağrı hissedebiliyorum!..” Hadi inşallah! Dünyada kök hücre nakli sayesinde yeniden yürüyebilen insanlar var. Siz de edin, Bennur Karaburun için ben de dua ediyorum? Ölümden beter bir şekilde başlayan bu roman iyi bitsin, mutlu bitsin ne olur? Umut her zaman, herkes için var. Bahtın açık olsun Bennur Karaburun. Durmak yok, mücadeleye devam!        

Diğer Haberler