Uzak Asya'nın göz alabildiğince geniş, engin steplerinden kalkıp, Tengri Dağlarından geçerek Anadolu'nun batısına Söğüt, Domaniç, Keles, Orhaneli ve Balıkesir güzergahına yerleşen Türklerin asırlardır hiç değişmeyen meşhur iki yemeği vardır:
"Oğlak kebabı ve güveç..."
Kebaplık et akşamdan kalaylı bakır sinilere yerleştirilerek önceden yeterince ısıtılmış fırınlara sürülür, killi çamurla sıvanmış kapakları ancak ertesi gün öğleye doğru açılırdı çocukluğumda...
Anne tarafımdan akrabam rahmetli kasap Tahir amca (Ekmekçi) bir kapta kalın kaya tuzunu ıslayarak körpe ve taze etlerin üzerine elleriyle sıvardı pişmeye bırakmadan önce...
Ertesi gün fırın kapağı açıldığında ortaya çıkan lezzet ve o enfes koku insanı sarhoş ederdi adeta!..
Sonra satırlarla doğrayıp, kapıda kuyruk olmuş insanlara taksim ederlerdi Keles ilçe pazarının kurulduğu Cuma günleri namazdan sonra.
Güveçse, erkeç etinden yapılırdı.
Burulmuş yani, kısırlaştırılmış erkek keçiye denirdi erkeç...
Bu nedenle asla hormon kokmazdı.
Onu da huni biçimli toprak kaselere parça parça yerleştirirler, üzerine yine tuzunu ekledikten sonra suyunu da koyarak bir gün boyunca sıcak fırında bekletirlerdi...
Yanında yumrukla parçalanmış kuru soğan pezevengiydi güvecin, suyuna bandırıp ağzıma götürdüğüm köy ekmeğinin tadını hiçbir yerde bulamıyorum şimdilerde.
Pazarlarda satılanların hiçbiri gerçek ekmek değil...
Ahşap teknesinde yoğurmadan önce tam buğday ununun içine bolca süt, yoğurt ve haşlandıktan sonra püre haline getirdiği patates de katardı rahmetli anne annem ekmek yaparken.
Ancak, Tahir amcanın bıraktığı mirası oğlu İhsan Ekmekçi ve Doğan Ekmekçi sürdürüyor Keles'te...
Hem güveç, hem de oğlak kebabı yapıyorlar.
Bıldırkı Mıstığın birader İsmail Orhan da son derece başarılı bu işte...
Yani derim ki, Cuma günleri sırf bu lezzetleri tadabilmek için turist olarak gitseniz, döndükten sonra hayali bile cihana değer!
Saat 2'ye doğru kalmıyor, haberiniz olsun; 12'den önce varmanız gerek.
Harun Akın geçmişte Bursa'da Doğruyol Partisi Bursa İl Başkanlığı yapmış bir isim...
Hem İl başkanlığı hem de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun danışmanlığını yaptığı Devlet görevinde öyle bir dokunmuş ki yöre insanına, "Harun Akın" dendiği zaman millet oturduğu yerden ayağa kalkıyor!
O kadar çok seviliyor, o kadar çok seviliyor ki, sanki evliya mübarek!
Her sene en az bir kere mutlaka davet edilip, Kocayayla'da tepsilerin içinde nar gibi kızarmış oğlak kebabı ikram ediliyor Akın'a...
Organizasyonun baş mimarıysa, ilçe eşrafından Hurşit Keskin.
Şimdi nerde "Harun Akın" gibi efendi, yardımsever, paylaşımcı İl başkanları?
Ak Parti'de mevcut Başkan Ayhan Salman yeniden aday olmayacağını açıkladı...
Daha doğrusu Genel Merkez, "Öpmeli İl başkanını herkes" diyerek, sosyal münasebetleri hiç de iyi olmayan, silik bir yönetici profili çizen Ayhan Salman'ı artık salarak "Yeniden aday olma" dedi!
Peki, yeniden belirlenecek Ak Parti Bursa İl Başkanı nasıl biri olmalı?
Yıldırım Belediye Eski Başkanı İsmail Hakkı Edebali gibi çalışkan, mütevazı ve güler yüzlü olmalı mesela...
Ali Molla Salih gibi sosyal bir insan olmalı...
Ancak, geçmişte İl başkanlığından paket yapılıp gönderilen Avukat Cemalettin Torun gibi biri olmamalı mesela!
Milli Görüş hareketinin Bursa'daki duayenlerinden Ak Parti Eski Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu pek çok yerde anlatmıştı...
Eskiden çıkan Marmara Gazetesi bu akımın yerel medyadaki sesiydi...
Bir avuç insan zor şartlarda idealleri uğruna bu yayın organını kıt kanaat yaşatmaya çalışıyordu...
Sonra bir gün bir avukat yanındakilerle birlikte dayandı kapıya; haciz işlemi uygulamak için gelmişti!
Gazete bir süredir kirasını ödeyememiş, alacaklı da avukat olarak Cemalettin Torun'u tutmuştu!
İçeride ne var, ne yoksa kaldırmak istiyordu Cemalettin...
Sonra bu durumdan Altan Karapaşaoğlu haberdar edildi:
"Sen ne yapmaya çalışıyorsun Cemalettin?!."
-Siz kefil olup, senet de verirseniz işlemi ancak o zaman durdururum abi!..
Karapaşaoğlu'na çok dokunmuştu bu yaklaşım!
İşi sulh yoluyla, ödenebilir aralıklara bölerek halletmeye çalışmaktansa, Milli Görüş'ün gazetesini resmen kapatma güdüsüyle hareket ediyordu Cemalettin!
Bu duruma çok içerleyip, aklından çıkaramayan Mehmet Altan Karapaşaoğlu şunu söylüyor hatıratını anlatırken:
"Benim olduğum dönemlerde kapıdan içeri bile giremezdi!.."
Geçmişten bu yana işte bu kadar "dava adamı" Cemalettin Torun!
O'nun davası başka tabii!
Çıkar, üç kuruşluk kirayı cebinden ödeyiver ne olur?!.
Fakat bir insan "parayı" sevince işte böyle bir kişilik yapısı çıkıyor karşımıza!
Yeni İl başkanı nasıl biri olmalı?
Yeni İl başkanı asla Cemalettin Torun gibi biri olmamalı!
Mesela Tahsin Kara gibi teşkilatçı, örgüt tarafından çok sevilen biri olmalı...
Cemalettin gibi Ak Parti İl Başkanlığını sürdürdüğü sırada, 250 promil civarında alkollü vaziyette araç kullanırken el kadar bebeyi yaşamdan koparıp, öldüren zengin bir iş adamının avukatlığını üstlenmekten özenle kaçınmalı!
Kendisine emanet edilen siyasi gücü asla para kazanmak için kullanmamalı.
Ne yaptı bu Cemalettin Torun?
Yanında stajyer olarak bulunan avukat bir çocuğu Ak Parti İl Yönetimine aldı.
Sonra henüz meslek yaşamının baharında olan bu insan kamu ve belediye kurumlarının vekaletlerini almaya başladı birden bire!
Bu gün asgari ücrete yakın bir paraya hayatını sürdürmek için uğraşan, kiralarını ödemekte güçlük çeken yüzlerce hukuk fakültesi mezunu var kentimizde...
Niye onlara değil de okulunu yeni bitirmiş genç, tecrübesiz bir avukata verildi bu işler dersiniz?
Cemalettin Torun'un İl başkanlığından postalandıktan sonra bu çocukla ortak hukuk bürosu açmalarına ne demeli peki?!.
Mesela yeni İl başkanı "hukukçu" olup da FETÖ'cülerin avukatlığını üstlenmemeli; 17-25 Aralık'tan sonra da sırf para geliyor diye bu işi sümen altından yürütmemeli!
Yönetim kuruluna FETÖ'nün peşinden Almanya'lara kadar gidip, onların çorbasını içen Asım Amil gibi garsonları almamalı!
Abdullah Duman gibi FETÖ'nün Nilüfer Okulları Mezunları Derneği'nin başına getirilmiş insanları yönetiminde bulundurmamalı!
Yıldırım Belediye Eski Başkanı Özgen Keskin gibi FETÖ'nün üniversitesine arsa verinceye, aynı makama yeniden seçilebilmek için Pelsinvanya'ya gidip, Fethullah Gülen'in elini öpünceye dek bu örgüte hizmet etmiş insanları siyasi konumunu kullanarak korumamalı!
Belediyeleri yıllarca iliğine kemiğine varıncaya dek sömürmüş ancak, ahlaklı belediye başkanları göreve geldiğinde oradan şutlanmış müteahhitleri kolundan tutup yeni başkana götürerek "Buna yeniden iş ver" dememeli!
Bazıları yanlış biliyor, eski ortağı Avukat Zekeriya Birkan'la da arası açık bu Cemalettin'in!
Neydi adı?
Hah!
"Zeki Kahraman"
Bu Zeki Kahraman "Milletvekili adayı olmayacağım" diyerek seçildiği Bursa Barosu Başkanlığı'ndan aynı amaçla istifa edince, yönetim içinde yapılan oylamayla o koltuğa oturuyor Zekeriya Birkan.
Çok kısa bir süre de olsa "baro başkanlığı" yapmış olması siyasette O'na büyük bir avantaj sağlıyor...
Ve listeye konulup Ankara tarafından milletvekili yapılıyor.
Allah insana "Yürü ya kulum" dedi mi çaresiz, yürüyeceksin!
Siyaset kulislerinden edindiğim bilgilere göre ortağı Zekeriya Birkan Meclis'e gidince Cemalettin Torun, "Sen artık milletvekili oldun ya?.. Ofisteki dava dosyalarından para alamazsın" diyor!
Oysa pek çok işi getiren kişi bizzat Birkan'ın kendisidir...
Araları açılıyor bu ikilinin; hem de fena açılıyor!
Sadece bir dönem milletvekili yapılan Zekeriya Birkan Bursa'ya dönüşte bu kez Cemalettin'le değil, İsmail Aydın'la ortak bir büro açıyor.
Olmadı, ardından kendi başına çalışıyor.
Bir iki ay sonra da zaten Adalet Bakan Yardımcısı olarak atandı...
Zekeriya Birkan'la, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün kayınpederinin bacanak olmaları bu kararda etkili oldu mu artık, işin orasını bilemiyorum?
Ne diyorduk?
"Sevilen biri olmalı yeni İl başkanı..."
Öyle sinsi sinsi, kısık gözlerle insanın suratına bakıp, arkadan işler çevirmemeli...
Belediye başkanlarıyla iyi geçinmeli.
Kapısı ve telefonu herkese 24 saat açık olmalı.
Adam gibi biri olmalı, adam, adam!
Yerine göre usulünce kavga etmesini de bilmeli, barışmasını da!
Meslektaşlarının ekmeğiyle oynamamalı...
Paraya tamah, dünya nimetlerine itibar etmemeli...
Gustoları olan, genel kültürü gelişmiş, okumayı seven biri gelmeli o makama.
CHP Bursa İl Başkanı İsmet Karaca gibi sifon çekmemeli mesela!
CHP Osmangazi'nin müstafi İlçe Başkanı Mete mi yoksa Metin mi olduğu hala belli olmayan Akyolcular gibi, 17 yaşındaki kızlarla İnternet'ten yazışıp, "Bana abi deme" diyerek yol yapmamalı!
CHP Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık gibi "Balkon Gülü'nün" evine gidip, bulaşıklarını yıkamamalı!
Bursa artık biraz doğru dürüst siyasetçi görmeli!
Sedat Yalçın gibi beyefendi biri olmalı...
Ali Yılmaz gibi oturduğunu kalktığını, giydiğini bilmeli...
Davut Gürkan gibi koltuğu doldurmalı...
Ancak asla Cemalettin Torun misali bir karakter getirilmemeli kent siyasetinin başına...
Aksi takdirde yazık olur bu şehre de...