Zülfikar Yüksel küçük yaşta gittiği Almanya'da eğitimini tamamlamış, orada üniversitede radyo televizyon bölümünü bitirmiş, çalışmış, dönüşte de bir de Alman gelin alarak yurduna gelmiş biridir.
Alkollü içecek sunulduğunda öncelikle şarap tercih eder.
Dünya yüzü görmüş, bilgili, kültürlü, yaşam kalitesi yüksek bir memleket evladıdır Zülfikar.
Osman Güleç de öyledir.
O da Ankara'da, Gazi Üniversitesi Metalürji bölümünden mezun olduktan sonra Devlet'te başladığı metal işleri öğretmenliğinden 1980 öncesinde bir miktar solculuk yaptığı için uzaklaştırılmış, uzun süre özel sektörde çalışmasının ardından da o yıllarda Türkiye'de ilk kez imal ettiği, otomatik açılıp kapanan dev fabrika kapılarını üretmek için kendi iş yerini kurmuştur.
Osman'ın atölyesi, İnan Kardeşler Restoran'ın hemen arka tarafında Gaziakdemir Mahallesi'ndedir.
Komşuları oto elektrikçisi, kaportacı, tamirci, dökümcü, pilavcı, kahveci gibi küçük esnaftan oluşur.
Ayhan Üstündağ'ın işlettiği yakındaki Tulumbalı Kahve, salgından önce esnafın birasına eşli pişti oynayıp, akşam yorgunluğunu attığı mekandır.
Bu arada...
Osman Demiryolu altında, Papazçeşme Mahallesi'nde büyümüştür.
Çocukluğunda o sıra Kent Meydanı AVM'nin bulunduğu yerde kurulu olan şehirlerarası otobüs terminalinde yolculara bardakla su, nane şekeri filan satarak aile bütçesine katkıda bulunmuştur.
Hülasa, Osman sokaktan, Zülfikar'sa Almanya'nın Bochum Kenti'nden gelmiştir.
İşte bundan yıllar önce, hayatı boyunca hiç küfür etmemiş olan Zülfikar da dadanıyor Osman'ın pişti alemine!
Sonra gittikçe daha da bozuluyor.
Ağzından sinkaf içermeyen kelimeler neredeyse çıkmaz oluyor!
Sonra bir gün ailece görüştükleri için Osman'ın eşi diyor ki Zülfikar Yüksel'e, "Ben, senin bizim adamı olumlu manada etkileyeceğini ummuştum; oysa bu arada O seni bozdu"!..
Osman'ın "alt kültürü" Zülfikar'ınkini darmadağın etti sizin anlayacağınız!
Eskiden senfoni konserlerini hiç kaçırmayan adam artık kendini dağlara, doğa yürüyüşlerine vurdu şimdilerde.
Bu "alt kültürü" daha iyi tanımlayabilmek için yine geçmişte kendi aralarında yaşanan bir anekdottan da bahsetmeliyim.
Her ikisi de o vakitler Osmangazi Belediye Meclis Üyesi.
Üstelik de seçildikleri parti olan DSP'ye muhalefet yapıyorlar.
Bir gün gergin geçen oturumlardan birinde aynı partiden başka bir meclis üyesi ayağa kalkıp dönüyor ve hemen arkasında oturan Zülfikar Yüksel'e bir yumruk çakıyor!
Bu ani hareketi yaptıktan sonra da birkaç adım geriye, arkadaşlarının yanına kaçıyor moruk.
Yoksa Zülfikar onu bir tutsa oracıkta paralar; adam tirit gibi bir şey zaten.
Ortalık sakinleştikten sonra Zülfikar, yanındaki Osman'a dönüp soruyor:
"N'apcaz?.."
Zülfikar Yüksel'in düşündüğü şey işte, "avukat mı tutalım, kimleri şahit yazalım, dava mı açalım" falan filan?
Osman'dan gelen yanıt net ve çarpıcıdır:
"İndircez!.."
-Nasıl yani?
"Toplantı bitiminde aşağıda kapının önünde kıstırıp, indircez herifi!.."
Bu "indircez" lafı sokak jargonunda "adama bir araba sopa atıp, bayıltana kadar dövmek" demektir!
Osman'ın "alt kültüründeki" sosyolojik programlanmalar kesin olarak bunu emreder...
Zülfikar'sa ertesi gün adamla konuşup, barış yapmaya gider!
Üstüne üstlük daha sonra bu kişi öldü, Zülfikar da kalkıp cenazesine gitti biliyor musunuz?!.
Aynı şeyi Osman'a yapmış olsa, herif gömüldükten sonra mezarına varıp, oraya işer be!..
"Alt kültür" deyip geçmeyeceksin...
Bir adamın ne olduğu ya da olmadığı "alt kültüründe" yazılıdır...
"Alt kültürüne bak, kızını al" demişler!
Bu Mustafa Sarıgül var ya?
O sıralar Deniz Baykal'a karşı CHP Genel Başkanlığına aday...
Gövde gösterisine dönüştürmeyi düşündüğü ilk mitingini de Çorlu'da yapacak...
Aynı sıra partinin Osmangazi İlçe Başkanlığını yapmakta olan Ahmet Memişoğulları'na bir gün gençlik kollarından bazı çocuklar gelirler...
Sarıgül'ün mitingi sırasında kendisini yeren pankartlar açmak istemektedirler.
Ahmet delikanlılara yol verir hatta, kendi otomobilini de altlarına sunar...
Bunlar Çorlu'ya gitmek üzere arabalı vapura bindiklerinde Bursa'dan o toplantıya katılmak için yola çıkmış bazı partililer Ahmet'in aracı tanırlar ve kısa bir konuşmanın ardından iş ortaya çıkar!
Vaziyet Mustafa Sarıgül'e bildirilir.
Miting sonunda Ahmet'in telefonu çalar.
Karşıdaki kişi insanın ağzına almaktan hicap duyacağı sözlerle hakaret etmektedir.
"Küfretme" der Ahmet, Sarıgül'e; "eğer devam edersen bende yakası açılmadık türleri var, işitmek bile istemezsin"!
Mustafa Sarıgül aynı tarzda konuşmayı sürdürmektedir.
Kendi mitinginde aleyhinde pankart açma girişimini bir sabotaj olarak görmüş, bunun sorumlusunun da Ahmet olduğunu düşünmektedir.
En ağırından karşılıklı laflar gidip gelir.
En sonunda Mustafa Sarıgül'ün "alt kültürü" patlak verince ortalığa saçılır ve ağzından şu sözler dökülür:
"Nerdesin l.n sen, ailenle birlikte aldırcam seni; nerdesin çabuk söyle?!."
-Ha...tir l.n, asıl sen nerdeysen onu söyle, asıl ben oraya geliyom!..
Bu söz üzerine "şak" diye kapatır telefonu Sarıgül, Ahmet'in hiç beklemediği çıkışından sonra "Morgül" olmuştur artık!
Ve adamın ne olduğu, ne olmadığı, kaç gram ettiği ayan beyan ortadadır artık!
Bu mu parti kuracak, bu mu yönetecek ülkeyi?
Hadi be!..
Ailesiyle birlikte aldırcakmış!
Çocuk mu aldırıyon sen?!.
Aynı şey, tıpkısının aynısı bir olay da baş rolünü Ekrem İmamoğlu'nun oynadığı bir filmde yaşandı geçenlerde.
Kendisine laf atan adam provokatör olabilir, oraya özellikle gönderildiği de düşünülebilir ancak, senin bu topu nasıl, hangi üslupla, hangi kültürle karşıladığındır önemli olan?
"Seni araştırır bulurum ben merak etme!.."
Bu ne demek ya?!.
Araştırıp bulunca ne yapıcan?
Dövücen mi, vurucan mı, kırdırıcan mı?
Düzeyli hangi devlet adamı böyle bir yanıt verir:
"Seni araştırır bulurum ben merak etme!.."
Böyle bir "alt kültüre" sahip bir adam ileride mührü eline geçirdiği vakit bu ülkenin insanlarına neler yapmaz ki?
Hale bakın...
Koskoca CHP'nin lider alternatifi olarak ortaya çıkardığı her iki isim de "vatandaşı indirme" yanlısı!
Hep söylüyorum, bu memleketin "iktidar" sorunu yok, eli yüzü düzgün, "kaliteli muhalefet" sorunu var!