ALS hastası sevgili okurum Yasin Asma göndermiş bu anonim hikayeyi gözleriyle bilgisayarını kullanarak.
Yasin Asma’nın nasıl da müthiş bir yaşam mücadelesi verdiğini daha önce anlatmıştım sizlere “Kim Milyoner Olmak İster” başlıklı yazımda.
Elleri ayakları tutmuyor, yutkunamıyor, karnına açılan bir delikten besleniyor, nefes alamıyor, boğazına açılan bir delikten makine vasıtasıyla hava veriliyor, gülemiyor, uyuyamıyor ancak, ALS hastalığına dikkat çekmek için gözleriyle kullandığı bilgisayarı vasıtasıyla dünyanın dört bir yanıyla iletişim kuruyordu Yasin Asma.
Kendisine buradan bir kez daha selam göndererek yolladığı kıssayı sizlerle de paylaşıyorum:
Bir zamanlar Çin'de bir adam o kadar aç ve bitkin düşmüştü ki, dayanamayıp bir armut çaldı…
Adamı yakalayıp cezalandırılmak üzere imparatorun karşısına çıkardılar.
Hırsız İmparator'u görünce ona şöyle der:
"Değerli efendim, çok açtım, dayanamadım çaldım ve yedim. Beni affetmeniz için yalvarıyorum. Eğer affedersiniz size paha biçilemez bir armağanım olacak."
İmparator dudak büker:
"Senin gibi birinde paha biçilemez ne olabilir ki?"
Hırsız, avucunun içindeki armut çekirdeğini uzatır ve "Bu çekirdeği ekerseniz bir gün içinde altın meyveler veren bir ağacın yeşerdiğini göreceksiniz" der!
İmparator kahkaha atarak "Ek o zaman, altın meyveleri görünce affederim seni” diye yanıt verir.
Yoksul adam bu kez de "Haşmetlim, bu tohumu ben ekemem çünkü ben bir hırsızım. Bu tohumu ancak, ömründe hiç çalmamış, başkalarına hiç haksızlık yapmamış, yalan söylememiş biri ekebilir. Tohum o zaman gücünü gösterir, aksi takdirde onu ekeni zehirler, tarif edilemez acılarla öldürür. Sultanım, bu tohumu ancak siz ekebilirsiniz" diye karşılar imparatoru.
İmparator irkilir, suratını asar, bir süre düşündükten sonra hırçın bir sesle, "Ben bir imparatorum bahçıvan değil, o tohumu baş vezire ver de eksin, altın meyveleri görelim." diye haykırır.
Yoksul adam, tohumu başbakana uzatınca başbakan telaş içerisinde İmparator'a dönüp itiraz eder:
"Ben ekim biçim işlerinde çok beceriksizim efendim, sihirli tohumu ziyan ederim. Bence bu tohumu hazinedarımız eksin.."
Hazinedar da hemen bir bahane bulur ve bu görevi başkasına devreder.
Aynı anda orada bulunan herkes sudan sebeplerle tohum ekme görevinden kaçınırlar.
Sonra İmparator, bir süre düşünür ve başı önünde başbakana, hazinedara ve bütün görevlilere dik dik bakarak "Hadi bakalım, bu hırsız bahçıvana tohumun nasıl altın meyve verdiğini hep birlikte gösterip sevindirelim." der!
Bir keseden çıkarıp yoksul adamın tutması için ilk altını da o atar.
Herkes cebinden sessiz sedasız birer altın çıkarıp sırayla adama verir.
İmparator sonra da gülerek, "Hadi bas git buradan be adam, bugünlük bu ders hepimize yeter." diye seslenir adama!
“Ortalığın toz duman olduğu şu günlerde o tohumu ekecek temiz kimse var mı dersiniz” cümlesiyle bitiyor hikaye?
Hakikaten, bazı siyasileri çalmakla suçlayanlar bu tohumu ekebilecek kadar masumlar mı acaba günümüzde?
Teşekkürler Yasin Asma.