Hani bazıları öyle sanıyor, öyle anlatıyor, öyle diyor ya, aslında “CHP, Atatürk’ün partisidir” filan diye…
Nah Atatürk’ün partisidir!
Mustafa Kemal’in ölümüyle birlikte İnönü’nün partisi olmuştu artık bir zamanlar CHP.
Tek adam İsmet’in önü yığınla istidayla dolmuş, CHP’nin il başkanları aynı zamanda devletin valileri olmuştu!
Bugün pek çok partili Adnan Menderes kaldırdı sanır ama köy enstitüleri de onun zamanında kalkmıştır.
Ve “devrim” adı altında halka dayatılan ve asla karşılık bulmayan bazı saçmalıklar dizisi sonucu ezici bir çoğunlukla gelen Demokrat Parti iktidarı vardır sırada…
Menderes’in niye asıldığını sanırsınız, köpek-bebek davaları yüzünden mi?
İktidarının son zamanlarında Türkiye’nin yüzünü doğuya döndürmüştü Adnan Menderes, şimdilerde olduğu gibi o vakit Sovyetler Birliği olan Rusya’yla yakın ilişkiler içine girmişti batıya karşılık olarak.
Ülkenin hamisi İngiltere, abisi Amerika ve kayınbiraderi İsrail’in hiç hoşuna gitmedi bu durum; askeri bir darbeyle devrildi hükümet, ibret-i alem olsun diye de kabinenin 3 üyesi darağacına gönderildi o vakitler.
Saf CHP seçmeni de “demokrasi” diye avutuluyordu böylece!
Dünyada yükselen “sol değerler” CHP’yi de değişmeye itti ardından, İnönü’nün devri çoktan bitmiş, dönemin egemenleri aslında bir “proje” olan Bülent Ecevit’i bir güzel kakalamıştı millete halkçı Ecevit diye!
Halkçı Ecevit dere bayır geziyor, mera çayır sözde halkçılık yapıyordu o günlerde ama çok uzun yıllar sonra DSP’yle geldiği başbakanlık koltuğunda her ne hikmetse halka en küçük bir hayrı bile dokunmayacak, ekonomiden sorumlu devlet bakanı Hikmet Uluğbay tabancayı başına dayayıp intihar girişiminde bulunacak, bizzat kendisinin getirdiği Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer suratına Anayasa kitapçığı fırlatacak, bunun sonunda oluşan büyük faturayı gariban Türk halkı kendi cebinden ödeyecekti yine!
Atatürk’ün olmaktan çıktığından bu yana çok uzun yıllar geçmişti, Süleyman Genç’lerin, Hasan Fehmi Güneş’lerin, Deniz Baykal’ların partisi olmuştu aynı zamanda; “ortanın solu” iki yanak daha sola kaymış, CHP’yi sosyalist solcular sarmıştı 1980 öncesinde.
Bu kez de Amerika’nın “Ourboys” yani, “bizim oğlanları” kesti Türkiye’nin nefesini.
Netekim, Kenan Evren ve saz arkadaşları diğerleriyle birlikte “Atatürk’ün partisidir” demeden CHP’yi de kapatıverdiler o günlerde.
Uzun yıllar boyunca hiç kimse de aramadı arkasını, 1980 öncesinin solcu takımı İsmet’in tirit oğlanı ikna edip, toplanıverdiler onun etrafında.
Ta ki Deniz Baykal SHP’deki kurtlarla çakalların arasında hiçbir halt olamayacağını anlayana kadar!
Yeniden açıldıktan sonra da Atatürk’ün partisi değildi CHP, o sadece Deniz Baykal’ın partisiydi artık.
Gittikçe zayıflayıp güçsüz düşen SHP’yi de alıp eritince bünyesinde, ilk işi bu partiden gelenleri ayıklayıp temizlemek oldu Deniz Baykal’ın; partide ciddi bir de Alevi temizliği yaptı o sıra Domates Deniz!
İşte onun için Kemal Ekinci’ler, Orhan Sarıbal’lar, Alevi olmadığı halde politikada Alevicilikten geçinen İsmet Karaca’lar, Hayri Türkyılmaz’lar aslında nefret ederler Deniz Baykal’dan!
İçlerinden bir sağlam, omurgalı adam Mudanya Belediye Başkanı Hayri çıktı!
Geçen gün Bursa’ya gelip kent meydanında miting yapan Deniz Baykal’ın toplantısına gitmediği gibi, geceyi Mudanya’da geçiren CHP eski genel başkanının yanına bile uğramadı Hayri!
Konu, Deniz Baykal’ın donu!
Atatürk ölmeden 4 ay önce vıcık vıcık bir temmuz sabahında Antalya’da doğan79 yaşındaki Deniz Baykal üzerinde donuyla, üstelik bir de hiç utanmadan milletvekili yaptığı sekreteriyle giriştiği bir yağlı güreşte “paça kasnak” yaparken görüntülenince, üstelik de bu görüntüler internet ortamından “şak” diye yayınlanınca artık daha fazla kalamayacak, tası tarağı toplayarak ayrılmak zorunda kalacaktı oradan!
Sonra ne oldu?
Atatürk mü kalkıp geçti CHP’nin başına?
İzmir’in dağlarında çiçekler mi açtı?
Yoo!
Eline dosyalar tutuşturup önce İstanbul belediye başkan adayı yaparak parlattıkları çakma Gandi çarkçı Kemal’i de bir “proje” olarak CHP’nin başına getirdiler Saros dolaylarından birileri!
Yine Atatürk’ün partisi değildi CHP.
Peki ya kimin partisiydi artık?
Sakın yine yanlış anlaşılmasın, ben Alevileri bu ülkenin sigortası olarak görürüm; aydınlık yüzleri her zaman güven vermiştir bana ancak, Kemal Kılıçdaroğlu’nun gelişiyle birlikte “artık sıra bizde” diye düşünen pek çok Alevi kökenli yurttaşın, Meclis’in ve partinin kilit noktalarına yerleşmesiyle birlikte resmen bir Alevi partisiydi artık CHP!..
Öyle ki, Ali Haydar Veziroğlu’nun bir vakitler kurduğu Barış Partisi bile zamanında bu kadar Alevi değildi!
Bir de…
Bir de…
Zenginlerin partisiydi artık CHP!
Ne kaa otobos, o kaa makam ve mevki demekti orası!..
“Ne ezen, ne ezilen, insanca, hakça bir düzen” sloganı çoktan geçip gitmiş, şu zihniyet hakim olmuştu bugünlerde partiye:
“Fakirden kork da geç, zengine sürtün de geç!..”
Zamanın Kamil Koç firmasının sahiplerinden Sena Kaleli gibi zenginleri milletvekili yapmayı da çok sevdi Kemal Kılıçdaroğlu, oysa kendisini halkın içinde gösterip, milleti kandırmak için yanına gittiği Bursa’da bir gecekonduda yaşayan çulsuz Halil’i milletvekili yapması gerekirdi, solcu, halkçı bir genel başkandan da bu beklenirdi ama…
Boşverin siz, hem çulsuz Halil’in CHP’de milletvekili aday adayı olabilmek için vermesi gereken 5 bin lirayı ödeme gücü de yoktu zaten.
Konu mankeni olarak halka o gösterilsin, onun gecekondusunda kurulmuş bir yer sofrasında kahvaltı edilsin, yeterliydi.
Sena Kaleli’yse üzerindeki gül kurusu rengindeki kot pantolonunun dizleri iz yapmasın diye oturamamıştı bile o gün gazetecilerin de toplanıp götürüldüğü o sofraya!
Milletvekili yaptı yetmedi, üstüne bir de genel başkan yardımcısı yaptı Sena Kaleli’yi partiye Kemal Kılıçdaroğlu hatırlıyor musunuz?
Hey yavrum hey!
“Fakirden kork da geç, zengine sürtün de geç!..”
Diğer taraftan sanki kendisi tek adam değildi, dilediğini milletvekili, dilediğiniyse partisine yönetici yapıyor, istediği kişiyi arzu ettiği yere “şak” diye getirebiliyordu oysa!
Bursa’daki yoğun Alevi örgütlenmesini gördüğü için önseçime bile giremeyen otobüsçü Sena bu dönem milletvekili olamadı ama tarihte ilk kez Bursa’dan üstelik de tam 2 Alevi kökenli isim milletvekili olarak Ankara’ya gitmeyi başarmışlardı.
İşte geçenlerde CHP’nin eski milletvekilleri, parti meclisi eski üyeleri ve eski İl başkanları referandum sürecinde neler yapılabileceğini tartışmak için Bursa İl Başkanı Şadi Özdemir’in ev sahipliğinde bir araya geldiler.
“Kemal Kılıçdaroğlu” dedi, Sena Kaleli orada, “Pek fazla televizyonlara çıkıp konuşmasa çok daha iyi olacak! Hatta, hiç konuşmasa “hayır” oyları daha fazla çıkar kanaatimce!..”
Toplantıya katılanlar ilgiyle kulak kabarttılar ona, hiçbiri kalkıp da “sen ne diyorsun bacım” diye sormadı?!.
Herkes başını sallayarak onayladı Sena Kaleli’yi.
Konuşmasını sürdürdü Kaleli:
“Kemal Kılıçdaroğlu yerine Deniz Baykal ve İlhan Kesici’yi konuşturalım biz. Onlar çok daha iyi götürüyorlar bu süreci!..”
Bakın, şuraya kadar anlattıklarım resmen bir skandaldır, partinin eski bir milletvekili mevcut genel başkanı resmen aşağılıyor, bir il başkanıysa kalkıp “ne diyorsun sen kardeşim, bu nasıl bir yaklaşımdır böyle” demiyor!
Peki, ne yapıyor Şadi Özdemir?
Konuşma yapmak üzere Deniz Baykal’ı bizzat Bursa’ya davet ediyor!
Koştura koştura geliyor tabii Baykal da.
Fotoğraf karesinde hemen arkasına dizilenlerin arasında onun döneminde milletvekilliğinin tadını alıp da “acaba bir daha olabilir mi” diye yalanan Kemal Demirel gibilerinin yanı sıra, bir zamanlar Baykal’ı protesto etmek için Kemal Ekinci’yle birlikte CHP’den istifa eden, sonra Kılıçdaroğlu gelene dek tam 10 yıl boyunca partinin semtine bile uğramayan Esmeray da vardı!
“Gel teskere, gel teskere bitsin bu hasret!..”
Kapı kapı gezip millete şirin gözükmeye çalışan Deniz Baykal’sa referandumdan “ivit” çıkacağını adı gibi biliyor aslında, oylama sonucunda çakma Gandi’nin istifa edeceğini varsayıp, “iki kurultay arası yarım döner Deniz abi” formülüyle yeniden genel başkanlık koltuğuna oturmanın peşinde kurnaz.
CHP’de tüm bunlar oluyor, peki, Mustafa Kemal Atatürk ne yapıyor?
Ne yapsın, Anıtkabir’deki ebedi istirahatgâhında hiç kimseye ilişmeden yatıp duruyor adam.
Benim saf halkımın bir kısmı da onun adını kullanarak siyaset yapanların hamasetleri sonucu “Atatürk’ün partisidir” diye habire CHP’ye oy vermeyi sürdürmekte halâ!
Peki, CHP sizce Atatürk’ün partisi midir bu gün?
Atatürk’ün adını çıkarın oradan, CHP’de geriye ne kalır hiç düşündünüz mü?