Yazarlar

CHP’nin pankartı Bursa’da vagon patlattı!

post-img
Adam “Mevleviliğin” bir felsefe olduğunun, seyredilerek değil ancak içine girilip yaşanarak hissedilebileceğinin farkında bile değil.   Onun için de olaya mistik, aklınca dini bir boyut katabilmek için düğününe, derneğine, açılış törenine ve dahi çocuğunun sünnetine bile semazen çağırıp döndürüyor sahnede.   Onlar da geliyorlar iyi mi?!   Yollarını “dönmekten” buluyorlar çünkü!   Onlar dönerlerken artık ne anlıyorlarsa, millet de öküz gibi bakıyor!   Genellikle beş yıldızlı otellerin yüksek sahnelerde döndürülüyorlar bu semazenler.   Döndükçe etekler açılıyor; etekler açıldıkça ortaya karışık, altlarına beyaz tayt giymiş olan semazenlerin başakları saçılıyor!   Çoluk çocuk huşu içinde semazen seyrediyor AKP  döneminde semirip zenginleşen sonradan görme başörtülü bu yeni muhafazakar kitlemiz.   Yozlaşan, yozlaştırılan sadece tasavvuf değil.   Baş örtüsü de anlamını yitirdi günümüzde.   Eskiden anamız bacımız usulünce kullanırdı, bir saygınlığı olurdu örtünün.   Şimdilerde her köşede pıtrak gibi açılan imam hatip mekteplerinden tamamının başı örtülü kız çocukları fırlıyor ders aralarında.   Gidiverin parklara bahçelere, her taraf yanındaki bir oğlan çocuğuyla banka oturmuş sevişen başörtülü kızlarla kaynıyor!   Artık kadınların çoğunun başları örtülü ama bakıverin giydikleri kıyafetlere, vücut hatları besbelli, aslında bedenlerinde geriye kalan her yerleri neredeyse tamamen açık durumda!   Şaka değil gerçek, seks de yozlaştı, şekil değiştirdi bu dönemde!   Bursa’da son yılların hiç kuşkusuz en başarılı, en üretken belediye meclis üyesi MHP’li Cemil Aydın geçen gece Osmangazi Belediye binasının önünden geçerken vaziyeti görüp siyaseten de dile getirmiş.   Böyle Cemil Aydın gibi biri daha var kentimizde, gerçi şimdi genel müdür yardımcısı olup İstanbul’a gitti ama o kişi de İhlas Haber Ajansı’nın eski Bursa Bölge Müdürü İrfan Altıkardeş.   İrfan’ın “habercilik refleksi” de çok güçlüdür, her yıl Uludağ’a çadır kurar, gezdiği yerden haber üretirdi mesela.   “Salep soğanı toplayan kadınlar, Uludağ’ın florası, yeni doğmuş ayı yavruları” gibi haberleri tatil yaptığı sırada İrfan Altıkardeş’in haberlerinden okurduk, hiç boş durmazdı Cemil Aydın gibi o da.   Cemil bey de karşıya, Almira Otel’e bir düğüne giderken karşılaşıyor Osmangazi Belediye binasının önünde süren fuhuş pazarlıklarıyla!   Tarihin en eski mesleği fahişelik, binlerce yıldan beri de var; ne inkar edebilirsin, ne de görmezden gelebilirsin.   Şeriatla yönetilen ülkeler bile sorunu küçük yaşta evlilikler ve  “muta nikahıyla” çözmeye çalışmışlar.   Geçmişte ülkemizde de akıllı idareciler bu işi devlet kontrolüne alıp sıhhi umumhaneler kurarak halletmeye çalışmışlar.   Bizim gibi az gelişmiş ve günlük hayatta kadınla erkeği birbirinden ayırmaya çalışan sağlıksız toplumlarda yapılabilecek fazla da bir şey yok zaten.   Muhafazakarız ya?   Gelen tepkiler sonucu en son Küçük Balıklı’da faaliyet gösteren umumhaneler de kapatılınca Bursa’nın orta göbeği, Çarşamba Pazarı bölgesi tam anlamıyla bir fuhuş merkezi oldu.   İşin yozlaşan, doğaya aykırı yanıysa artık devreden kadınların çekilip, yerlerini travestilerin almış olması!   İşte Cemil Aydın’ın belediye önünde görüp de dile getirdiği manzara bu manzara!   İki eliyle bir panoramayı kaç zamandır doğrultamayan Başkan Mustafa Dündar’ın dükkanının önünde “travesti pazarı” açılmış da haberi bile yok!   Travestici geldi hanımm!   Akşamları iki zabıta olsun dikemiyor mu acaba oraya?   Bursa emniyetiyle görüşüp bir çözüm bulamıyor mu olaya?   İnsana dair daha pek çok şey o kadar yoz, yobaz ve kalitesiz ki ülkemizde, hayretle  izliyorum.   Nasıl da bir “ego tatminsizliği” var ki bürokratlarımızda ve siyasetçilerde, gidermek için kullandıkları mastürbasyon halleri resmen komik ötesi.   En eski ve ilkeli şu yere serilen “kırmızı halı” meselesi örneğin!   “Kırmızı halının üzerinde yürümek öyle her kula nasip olmaz, o benim işte” diye bir havaları var ki politika erbabının, gördüğüm her vakit beni alır bir gülme.   Peki ya törenlerdeki en öne dizilen o iri koltuklara ne demeli?   Bir kaymakam olsun, Vali olsun, belediye başkanı, milletvekili osun, arkalarındaki normal vatandaşlar için tahsis edilenlerden daha iri koltuklara oturuyor olmalarından rahatsızlık duyup, bu komik durumu hala mı sorgulamazlar Allah aşkına?!.   Sahip oldukları iri ve büyük her şey bir fallustur onlar için ve bir tatmin aracıdır.   Koca koca Audi ya da Mercedes makam araçlarıyla gezerlerken hissettikleri duyguyu, içlerinde nelerin eksik olduğunu, komplekslerini, aslında neleri tatmin etmeye çalıştıklarını görmüyor musunuz?   Bürokratların, özellikle de politikacıların paçalarından akar yaşanmamışlıklar, bin bir türlü kompleks ve tatmin bekleyen arsız egolar ülkemizde.   Memleketi çoklukla bunlar idare ederler; işte o yüzdendir zaten yoksulluk ve de yoksunluğumuz.   Milli bayramlarda düzenlenen kortejlerin en önünde yer almalıdırlar mutlaka.   Karıları da onlarla birlikte birer belediye başkanı, milletvekili ya da bakandır bunların!   Bu millet onların da kaprislerini, komplekslerini çeker durur.   En önde, ön büyük koltuklarda, en büyük arabalarda, en şaşalı lojmanlarda yaşarlar onlar da.   Kutlamalar için getirdikleri sanatçılarla birlikte fotoğraflar çektirip, boy boy yayınlarlar Facebook sayfalarında.   “Ben neymişim be abi” durumudur bu.         Mudanya Belediyesi’nin bir bandosu var.   Başında da Korsan Fahrettin’in kardeşi Feymettin Bahçuvancı bulunuyor.   Bir yerde bir tören, bir etkinlik mi var?   Alana özellikle “biri” girdiği vakit şefin işaretiyle birlikte derhal o sıra çalınan müzik kesiliyor ve “Gülbahar” isimli şarkı çalınmaya başlanıyor!   Gülbahar kim mi?   Mudanya Belediye Başkanı CHP’li hayırsız Hayri Türkyılmaz’ın eşi Gülbahar hatun, başka kim olacak?!.   Bu kadar yane!..   Gülbahar hatun da topuklarını tıklatarak  “tıkıdık tıkıdık” kendisi için ayrılmış olan en öndeki en irisinden bir koltuğa geçip oturuyor böylece  gerdanını kıra kıra.   Ve işte o an Mudanyalı kadınlar arasında en “först leydi” kendisidir, Gülbahar şarkısı eşliğinde çağlayanlardan ırmaklar fışkırmaktadır ve yeryüzünde yaşanmış böylesi muhteşem, böylesi güzel bir duygu daha yoktur açıkçası:   “Tım tıs tım tıs, tım dırı dıt dıt, tım tıs tımtıs, tım dı rı dıt dıt!..”   Bu gün bir lafım da CHP Bursa İl Başkanlığına…   Zaten yıllardan beri boktan muhalefet yapıp durmanız bir yana, memlekete üç kuruşluk faydanız yok, zarar vermeyin bari be kardeşim!   İl başkanı Şadi Özdemir, Bursalıların Cumhuriyet bayramını kutladığı pankartlar yaptırıp astırmış dört bir yana.   Tabii bunları Şadi kendi cebinden filan yaptırmıyor, yıllardan beri Nilüfer Belediyesi’nden geliyor aynen AKP’lilerin yönettiği diğer  belediyelerde olduğu gibi benzer malzemeler.   Bu pankartlardan birini de Yüksek İhtisas Hastanesi’nin oradaki köprünün üzerine asıyorlar CHP’liler.   “Pankart asmayı bile beceremiyor bunlar, bu halleriyle memleket mi yönetecekler bir de” diye düşünmeden edemiyor insan açıkçası?   Bağladıkları ipler çözülüyor tabii daha sonra…   CHP Bursa İl Başkanlığı’nın o pankartı da aşağıya, Bursaray’ın vagonlarının geçtiği hatta doğru sarkıyor böylece.   Biraz sonra da tren gelmiyor mu?   CHP’nin pankartı öndeki vagonun üstündeki elektronik sistemlere dolanıp patlatmıyor mu?   Öndekinin beyni kısa devre yapıp yanınca, birbirlerine bağlı olan arkadaki iki vagonun da devreleri patlamıyor mu?   Oluşan gürültü ve cayırtılar sonucu paniğe kapılan çoluk çocuk içerideki yolcular ciyak ciyak bağırmaya başlamıyorlar mı?   Bakın işte, Şadi’nin bir pankartı nelere sebep  oldu?!.   Ama asıl Şadi için neye malolacak?   Araştırdım, 100 bin Euro’ya yakın bir tamir ve parça masrafı çıkıyormuş ortaya!   Bursa Büyükşehir Belediyesi CHP’den bu parayı talep edecek.   Pankart vagonlara dolandı ama Şadi’ye de 300 bin lira kaçtı n’aber!   Olsun olsun!   Nasılsa Mudanya dahil CHP’li belediyelerin bilgisayar-yazılım işlerini o yapıyor ya?   Yani ülkede siyaset de ticaretle bu derecede iç içe geçip yozlaştı ya?   Bir dahaki sene Mudanya’ya verdiği teklif mektubunu acık arttırır da vagonların parasını oradan öder artık!          

Diğer Haberler