Acemlerdeki Bursa Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar Bürosu’nun ikinci katı çürümüş kitap kokuyordu.
Çuval ve torbalara doldurulmuş yığınla kitap koridorlarda sivil polis memurları tarafından bir bir kayıt altına alınıyor, “suç delili” olarak dosyalara konuyordu.
Fethullah Gülen’in yazdığı kitapların günün birinde yasa dışı sayılacağı ve toplatılacağı gelir miydi aklınıza hiç?
Gözaltına alınan insanların ev ya da işyerlerinden toplanan o kitaplar muhtemelen çatı ya da bodrumlarda bulunmuştu.
Okunmadıkları, tıkıştırıldıkları yerde küflenip kalmalarından belliydi.
Artık kendime yol ettiğim Basın Suçları Bürosu’nun kapısını tıklatıp da kolunu çevirdiğimde içeride her zaman olduğu gibi yine Şükran hanım ya da Fatih’i göreceğimi umut etmiştim açıkçası.
Oysa onlar yerine yorgun bakışlı, biraz da bu beklenmedik ziyaretçinin pat diye içeri girmesinden dolayı öfkelenmiş, suratlarında en az on günlük sakal bulunan dört simayla karşılaştım.
Üç kişi adamın birini oturtmuşlar, bir tripot üzerine kurup çalıştırdıklarıkameraya görüntülerini de kaydederek ifadesini alıyorlardı.
Özür dileyip kapıyı kapattıktan sonra fark ettim, meğerse binadaki tüm kapıların üzerine “KOM GİRMEYİNİZ” yazıları yapıştırılmış ve neredeyse her köşe başında harıl harıl ifadeler alınmakta.
Günlerdir sabahlara kadar çalışmaktan polis memurları da bitap düşmüş vaziyette Bursa Emniyetinde.
Allah seni ne yapsın Okan?
Meğerse Bursa Hakimiyet Gazetesi’nin şeysi Okan da (Tuna) beni savcılığa şikayet etmiş, ifade vermek için gitmiştim oraya, FETÖ soruşturmasının içine düştüm birden bire!
İşte Okan’a, “havuz medyasına mensup” demişim de bundan alınmış kerata!
Ee yalan mı len Okan, bir vakitler Ekrem Pamuk’un havuzunun kenarından ayrılmayan sen değil de ben miydim yoksa?
“Yat medyası” mı deyeydim sana?
Kimlerin yatlarında gezdiğin, oralarda neler yaptığınız bilgisi de geliyor bana!
Başka?
“Yazıklar olsun sana Okan” demişim!
Bak gene diyorum, beni yine şikayet et Okan:
“Yazıklar olsun sana!..”
Başka?
Bir de “başşakları yayıp havuz kenarında sağa sola bakınmıyor muydun” diye sormuşum?!.
Bazen severim argoyu, hafif argo iyidir, çarpıcı etki yaparak yazıda ifadeleri daha da güçlendirir.
Ama Okan’ın avukatı şikayet dilekçesinde ağır girmiş meseleye, demiş ki Cumhuriyet Savcısına benim için, “aslında kendisi başşak derken, “t..k” demek istemektedir”!..
Nerden buldun len Okan o avukatı, çok aradın mı bakem?
Benden sana nasihat, biraz para ver de eyisini tut!
Neyse…
Okan’ın sayesinde bu günkü yazı doğdu, yine de canı sağolsun, severim bir tarafını keratanın.
Öbür malum Şam maymunu gibi zerre kadar utanıp sıkılmadan birilerinin kapısında köpekliklerini yapmaz, onun gibi aşağılık seviyelere düşmez, yalan yazmaz, alçak, adi, şerefsiz bir adam hiç değildir.
Arada bir patinaj yapar, hepsi o kadar.
Bursa medyası günlerden beri suskun.
Göz altına alınıp da haklarında soruşturma yürütülenlerin isimleri hiçbir yerde yazılmadı.
Aralarından çok az bir kısmı serbest bırakıldı ancak bu gün hala FETÖ’ye mensup oldukları zannıyla ifadeleri alınan içerideki bazı Bursalı iş adamlarının isimlerini yayınlıyorum:
“Ufuk Civelek, Hilmi Gülcemal, Feridun Kahraman, Mustafa Kırcı, Ahmet Keşkekoğlu, Fuat Sarıkaya, Eyüp Karakuş, Mustafa Cemal Eğretli, Sami Şentürk, Mahmut Kesici, Yavuz Okur, Ahmet Gören, Davut Baykan, Soner Eken, Mustafa Bulut, Ayhan Kandıral, Ali Kemal Turhan, Hayati Canlılar, Mehmet Hulisi Babadağ, Ahmet Sevil, Orhan Tekoğlu, Erdoğan Özmüş, Mehmet Nalbant, Necdet Yıldız, Ramadan Biçer, Muhammet Ramazan Yiğitoğlu, Recep İleri, Beytullah Çakır, Bülent Özdemir, Sayit Usul, Ömer Kazangil, Celal Sönmez, Ali Cem Sönmez, Cemil Sönmez, Osman Sönmez, Cengiz Resimoğlu, Refik Öztüfekçi, Ali Saffet Durmuşlar, Hamit Tuna, Selamettin Özgörüş, Dinçer Temur, Ali Fuat Er, Osman Üstünal, Celal Sevmezler, Ahmet Nuri Ekiz, Sabri Eken, Turan Boztepe, Ömer Benli, Mehmet Benli, Ömer Kurt, Mehmet Kahraman, Rafet Kahraman, Salim Uçak, Salih Uçak, Şakir Umutkan, Mecit Özkelebek, Rahime Özlem Özkelebek, Apdül Kadir Özdemir, Veli Velioğlu, Hüseyin Algül, Osman Yıldız, Sevgi Demir, Emin Akça, İlhan Sarı, Muzaffer Koyuncu, Şahabettin Harput, Bünyamin Işık, İdris Çiftçi, Vedat Ateş, Mustafa Kızıltaş, Mustafa Ballı, Muttalip Özcan, Mustafa Filiz, Mustafa Aslan, İbrahim Tekin, Mustafa Batki, Uğur Ufuk Erken, İbrahim Şerafettin Ekiz, Yusuf Abdi, Mustafa Akay, Yunus Dağ, Yusuf Akçil, Rasık Fikrullah Kaya, Sadık Alaca, Abdülrezzak Akın, Selahattin Çelik, İsmail Düzel, Mehmet Meter, Mehmet Ali Yayıkçı, Ramazan Yılmaz, İlyas Ceyhan, Habip Nursi Alpaslan”
Ve son olarak size bir Cemaat kulisi:
Tabii bu listedeki pek çok insanın başını yakan Bursa İmamı Cansun Sarıyıldız’dan başkası değildi.
Sarıyıldız kaçak şu aralar.
Bundan yıllar önce başlayan bir gelenekle her ayın ilk Çarşamba günü buCansun Sarıyıldız 20-30 kadar Bursalı iş adamını yıldızlı otellerden birinde toplayarak önce vaaz veriyor, ardından da orada onlardan Cemaate paralaristiyor.
Konuşmasını ve beden hareketlerini Fethullah Gülen’e benzetmeye çalışıyor, onu taklit ediyor Sarıyıldız.
Ve bir gün tam vaazının ortasında salona rahmetli Mehmet Gedik giriyor.
Orada toplantı yaptıklarını birinden öğrenmiş ve “bir de gidip ben bakayım” demiş besbelli.
Gelirken de Kervansaray Otel’de çekmiş viskiyi, çekmiş viskiyi rahmetli!
Cansun Sarıyıldız naralar attıkça yanındaki iş adamını her seferinde“doğru söylüyor, doğru söylüyor” diye dürtüp durmuş Mehmet Gedik!
Adamın böğrü morarmış resmen.
Toplantı bitip, dışarı çıktıklarındaysa sormuş:
“Şimdi sen ne anladık bu herifin konuştuklarından?..”
İşadamı yanıt vermiş:
“Valla abi, açıkçası benim anladığım şu: Cennet’e gitmek için para vermek zorundaymışız!..”
Gedik basmış meşhur kahkahasını:
-Ha, ha, ha, ha Başka?!.
Espriyi patlatmış Bursalı genç iş adamı:
“Parayı da yukarıya bunlar vasıtasıyla iletmek durumundaymışız!..”
Hadi kalın sağlıcakla.