Dün İstiklal Caddesi’ndeki patlamaya ilişkin açıklama yapan Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, "Gün bugündür. Terör örgütünün arkasındaki mahiyet tam manasıyla ortaya çıkmadan, hemen, derhal, hiçbir şekilde 'ama, fakat' demeden bu terörü yapan katilleri, canileri, hainleri ve arkasındaki karanlık odakları telin edin, lanetleyin, görüşünüzü ortaya koyun." dedi.
Ardından ilk açıklama HDP’nin Twitter hesabından geldi.
Kurtulmuş’un ifade ettiği gibi “ama”sız bir beyanattı bu ve aynen şöyleydi:
"İstanbul Taksim'de, İstiklal Caddesi'nde meydana gelen bombalı terör saldırısını lanetliyoruz.”
Daha önce Suruç’ta, Diyarbakır merkezde, Ankara Gar’da, Ankara subay lojmanlarında ve Kızılay’da da benzer patlamalar yaşanmış ancak, bırakın kınamayı, “bunları devlet yaptı” demeye getiren açıklamalar yapmıştı HDP’liler!
Uzun süredir Cumhuriyet’likten çoktan çıkmış olan ve Kürtçü yancılığına soyunan Cumhuriyet Gazetesi’nin İnternet sitesinden yayınlandı “ama”ları olan o açıklamanın devamı.
Şecaat arz ederken merd-i kıpti sirkatin söylermiş, HDP’lilerin, PKK yancılıklarıysa yine satır aralarında gizliydi:
“Türkiye toplumu her geçen gün Saray’ın ve siyasi iktidarın iç ve dış politikadaki yanlış ve tutarsız politikaları, devlet şiddetini arttıran, özgürlükler alanını daraltan uygulamaları nedeniyle büyük bir kutuplaşma, bölünme, ayrışma ve nefret söylemi yükselişi ile karşı karşıyadır.
Demokratik siyaset alanının gitgide daraltıldığı ve bir olağanüstü hal durumuna ilerlenen bu ortamdan hızla çıkılmalı ve her türlü siyasal toplumsal sorunumuzun çözümü için Meclis’te bulunan partiler demokratik adımlar atmalıdır.
Sağduyulu bir müzakere ortamının yaratılması acil ihtiyaçtır. Tüm demokrasi ve barış güçleri, demokrat ve vicdan sahibi her yurttaşımız, sivil toplum örgütleri bu yönde gelişmelerin yaşanabilmesi için girişimde bulunmalıdır. Geçen her gün tahribat artmaktadır. Saldırıyı bir kez daha en sert şekilde kınıyor, tüm halkımıza başsağlığı diliyoruz.(Cumhuriyet)”
Demokratik siyaset alanının gitgide daraltıldığı konusu üzerinde tartışmak mümkün ancak, aynen ardılları gibi en baştan beri PKK yancısı olan ve PKK’lı eli kanlı katillerin cinayetlerini kınamaktan her zaman imtina etmiş bir siyasi partiye dünyanın hiçbir ülkesinde bu kadar çok demokrasi sunulmaz!
“Sağduyulu bir müzakere ortamının yaratılması acil ihtiyaçmış!..”
İşte o güya adına “barış” ya da “açılım” denilen müzakere ortamından gelindi bu günlere.
Ne eli kanlı PKK baronlarının niyeti barıştı, ne de onların dümen suyunda giden HDP’lilerin.
Şehirlere bombalar işte o günlerde yığıldı.
AKP Hükümeti’nin asıl hatası, günahı ve vebali buradadır.
Güya barış gelecek sanıp, eli kanlı PKK baronlarının sözlerine inandılar.
Askeri kışlada tutup, Kürtçülerle birlikte “megri, megri, megri” diye türküler söylediler.
Genelkurmay o ilin valisine başvurup, tam 392 kez operasyon için izin istiyor ve ne yazık ki sadece 8’ine onay veriliyor, düşünebiliyor musunuz?!
Kobani’de bitişik nizam evlerin duvarlarını delerek “şehir direnişi” konusunda deneyim edinen PKK unsurları, Türkiye hudutları içinde, Diyarbakır’ın Sur İlçesi’nde de aynı işe kalkışarak yine Kürtleri ve ortalığı perişan ettiler.
Hatırlayın?
Bunun startı Suruç patlamasıydı!
Şimdi söyleyin bakalım o patlama kimin işine yaradı, kim için, ne için gerekçe oldu?
Haziran’dan bu yana sivillerin yanı sıra 400’e yakın vatan evladı asker ve polisimizi kaybettik.
Bunların yüzde 80’i Sur’da siviller ölmesin diye uğraşırken tuzaklı bombalar ya da keskin nişancıların ateş etmeleri sonucu şehit olan güvenlik kuvvetleri yani Türk, Kürt hepimizin evlatlarıydı.
Girdikleri evlerde sivil Kürtleri rehin tutup, kalkan olarak kullanan o hainler mertçe savaşsalar temizlenmeleri an meselesi olurdu ancak, kış kışlığını, puşt puştluğunu yapacaktı işte!
Geçen gün gazetelerde bir haber daha vardı.
Haberde, “Yüksekova merkezinde yürütülen "Şehit Jandarma Uzman Çavuş Ramazan Gülle Operasyonu" sırasında PKK'nın Kuzey Irak sorumlusu terörist Fehmi Atalay’la, Yüksekova sorumlusu Yusuf Saydut ve "Telho" kod adlı terörist arasında geçen telsiz konuşmalarının Genelkurmay tarafından deşifre edildiği…
O konuşmalarda Yüksekova’da da, Sur benzeri bir kalkışmaya girişen PKK’lılara “kontrol altında tutamadıkları binalara ağır bombalar yerleştirilerek, Türk askerinin geçişi sırasında patlatılması talimatı verildiği…
Telsiz görüşmeleri ve bölgeden elde edilen fotoğraflardaki tahribattan, teröristlerin Yüksekova merkezindeki bina ve tesislere yönelik yıkım girişiminde bulundukları, bu eylemleri güvenlik güçlerinin geçişi sırasında yapmayı planladıkları, düzenekleri de bu amaç doğrultusunda hazırladıklarının meydana çıktığı” yazıyordu.
Ben bu haberin perde arkasını şöyle okuyorum:
Yaptığı sınır ötesi vuruşlarıyla eli kanlı baronların inlerini darmadağın eden ve gencecik mensuplarını bu kez artık kaybetmek istemeyen Genelkurmay, Yüksekova’da bu kez ince işçilik yerine ağır zırhlı araç kullanacak ve teröristleri kısa zamanda deliklerinden çıkararak tek tek avlayacak!
Daha dün Diyarbakır’da Kürtleri Sur’a yürümeye çağıran ancak kendileri iyot gibi açıkta ve yalnız kalan HDP’liler şimdi durup dururken neden terörü kınamaya başladılar?
Birincisi, dün ilerleyen dakikalarda saldırıyı gerçekleştiren örgütün PKK değil de İŞİD olduğu konusu ağırlık kazandı.
Bunun nedeniyse canlı bombanın direkt İsrail vatandaşlarının arasına dalmasıydı!
Ya da PKK’nın böyle bir eylem yapmadığını daha ilk andan itibaren biliyorlardı HDP’liler ve karşılarına İŞİD çıkınca öncekilerin aksine “kınıyoruz” diye balıklama daldılar meseleye!
İkincisiyse, artık onlar için deniz bitmişe benziyor!
Baksanıza, çoklukla eski yobaz solcu kafalar tarafından yönetilen bazı sivil toplum örgütlerinden medet ummaya başladılar yine!
Türkiyeli Kürtler HDP’yi yönetenlerin uyguladıkları politika ve terörden yana taraf olmayacaklarını açıkça ortaya koydular artık.
Ortalıkta son seçimlerde oraya oy vermiş üç-beş HDP yancısı eski solcu takımı kaldı geriye yadigar!