Yazarlar

İsrail, Amerika’yı neden bombaladı?

post-img
Yazının başlığını okuyan pek çok kişinin “İsrail ne zaman nereyi bombaladı ki” diye sorduğunu duyar gibiyim? Bombaladı. Hem de öyle bir bombaladı ki, Japonların Pearl Horbor saldırısı yanında halt etsin, bilerek ve tasarlayarak bunu yaptı üstelik! Sene 1967… Orta Doğunun yeni başbelası İsrail devleti Araplarla giriştiği “6 gün savaşını” sürdürmekte ve artık Mısır hava filosunu yok etmeye hazırlanmaktadır. Akdeniz’de bu ülke önlerinde yaklaşık 300 kişilik mürettebatıyla direğinde kocaman bayrağı, Amerikan donanmasına mensup bir casus gemi belirir: “USS Liberty” Hafif savunma silahlarıyla donatılmış bu gemi istihbarat faaliyeti yürütmekte, telsiz ve telefon konuşmalarını dinleyerek ABD genelkurmayına rapor etmektedir. Önce İsrail uçakları saldırırlar gemiye, bombalarla delik deşik ederler. Ardından sıra napalm bombalarına gelir. Sinyal kesicilerle o sıra Akdeniz’de bulunan Amerikan 6’ncı filoyla haberleşmesi de engellenen USS Liberty’e son yıkıcı darbeyi vurmak için torpidolarla dolu 2 destroyer yollanır İsrail’den bu kez de. Torpillenen gemi su almaya başlar. İşte tam bu sırada parçalanmış anteni bin bir güçlükle çalıştırmayı beceren bir telsizci durumu 6’ncı filoya bildirmeyi başarınca, İsrailliler gemiyi tam olarak batıramadan geri çekilirler. Saldırı sonucu 200’e yakın Amerikan askeri feci şekilde hayatını kaybetmiştir. Amerika’nın başkanı İsrail yanlısı politikalarıyla bilinen Jhonson’dur. İbrahim peygamberin torunları “Pardon bir yanlışlık oldu” diye olayı geçiştirmeye çalışsalar da pilotların ve gemilerin Tel Aviv’le yaptığı telsiz konuşmaları USS Liberty’nin Amerika’ya ait olduğunun çok iyi bilindiğini ispatlamaktadır! Sonraki süreçte olay geçiştirilir ve hayatını kaybeden askerlere  tazminat dahi ödenmez. Bu gün casus olduğu her açıdan malum olan bir papazın peşine düşen ABD yutkunur ve yanlış hatırlamıyorsam eğer 197 Amerikan vatandaşı askerinin ölümüne ses dahi çıkaramaz! Bu açık saldırının tek nedeniyse Amerika’ya “Mısır’a saldırmayacağız” sözü veren İsrail’in, henüz bu durumun öğrenilmesine engel olmaya çalışmasıdır. Liberty olayı ve sonuçları şunu göstermektedir ki, Amerika Yahudilerin güttüğü koca bir öküzden başka bir şey değildir ve Ona söz geçirebilecek tek ülke İsrail’dir. Ve Amerika’nın şu günlerde Türkiye’ye uyguladığı ekonomik terörün arkasındaki asıl güçse çok iyi bilin ki İsrail oğullarından başkası değildir. Meselenin öyle papazla, rahiple filan zerre kadar ilgisi yoktur! Sözde Tanrı tarafından Türkiye’nin bir bölümünü de kapsayacak bir şekilde iki nehrin arasındaki topraklar kendilerine vaat edilen Yahudilerin bu yoldaki tüm girişimlerinin önüne geçen bir tek ülke vardır, o da bizimkidir! Sevr tam anlamıyla bir Yahudi altın vuruşu yani, “Büyük İsrail’i” kurma projesidir! Gerçekleşmesine mani olan Türkiye’dir. Araplara karşı “Kürt kartını” oynayan ve Orta Doğuda önce bir Kürt devleti kurdurup, sonra kolayca bu devletin üzerine çökmeyi planlayan da İsrail’den başkası değildir! Amerika ve İsrail yıllardan beri el ele vermişler, PKK’yı semirterek memleketimizin başına bela etmişlerdir. Çok şükür ki Türkiye ABD’nin bilmem kaçıncı paralele çizgi çekip, “Buradan aşağıya geçemezsin” dediği, Türk subaylarının başına çuval geçirildiği günlerden bu yana ilmek ilmek dokuduğu iç ve dış politikası sayesinde bu günlere ulaştı. Dahası Amerika’nın, daha doğrusu İsrail’in Kürt kartını buruşturup eline verdi! Bazıları henüz farkında bile değiller ama bu gün Türkiye’nin sınırları fiili olarak büyümüştür! Ülkemiz binlerce yıldır kendi öz yurdu olan, İngilizlerin çektiği çizgilerle ana vatandan ayrılan bölgelerde hakimiyet kurmuş, bölgenin ana aktörlerinden biri haline gelmiştir. İsrail ve Amerika’nın milyarlarca dolar vererek beslediği, askeri eğitim için Guam adalarına dek götürülen Kürt faşisti militan ve yönetici kadronun başı ezilmiş, kısa sürede yaklaşık 20 bin civarında zayiat verdirilerek muhteşem bir başarıya imza atılmıştır. Dünyada İsrail terörüne karşı ses çıkaran tek ülke Türkiye’dir. Kürt kartını Musevilere zehir eden de Türkiye’dir. Başkan Turump’sa onların elinde oyuncak olmuş, ne yapacağını şaşırıp, her denileni yapmak zorunda kalan bir zavallıdır. Amerikan büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması bunun çok açık bir delilidir. Amerika’nın, Türkiye’yi tehdit ettiği ve çok sert bir mektupla bunu duyurduğu dönem de Yahudi dostu Jhonson’un devr-i iktidarına rastlar. Türkiye’nin Kıbrıs’ta yani, doğu Akdeniz’de yeniden mevzi kazanmaya çalışması en çok İsrail’i rahatsız etmiştir çünkü. Dönemin başbakanı İsmet İnönü’ye “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de orada yerini alır” dedirten mektup o mektuptur işte! Ülkemiz ikinci kezdir Amerika’nın 2’nci büyük tehdidiyle karşı karşıya şimdi. O zaman İnönü’nün maçası yemedi ama Recep Tayyip Erdoğan kaya gibi sert çıktı! Dışişleri, Savunma bakanlarıyla MİT Başkanı Hakan Fidan’ı, Putin’le görüşmeye gönderdi Erdoğan. Bu belki de doğunun makus talihini değiştirecek çok önemli bir buluşmadır. Eğer Çin ve İran gibi ülkelerin de katılımıyla taçlanacak bir yeni seçenek çıkarsa ortaya, yaklaşık 500 yıldır batıya doğru akan “medeniyet ırmağının” yönü artık tersine çevrilebilir. Bir köprü görevi gören Anadolu da bu işten nasibini fazlasıyla alır kanımca. Zor, çok zor ama sonu aydınlık bir yolun yolcusuyuz hepimiz. Sabırlı, dirençli ve birlik olmak zorundayız. Tarihte defalarca bunu başardıysak eğer, inanın yine başaracağız.

Diğer Haberler