Esas oğlanı Sülüman, kadın figürü de Hürrem olan Muhteşem Yüzyıl dizisinden sonlarına doğru artık iyice sıkılmış ve izlememiştim bir daha.
En başından itibaren takip ettiğim Kurtlar Vadisi de aynı akıbete uğramıştı gözümde.
Yönetmenler milleti resmen aptal yerine koyuyorlar.
Polat Alemdar’a 15 adımlık yolu neredeyse 15 dakikada yürütüyorlar!
Keza Hürrem’i canlandıran Meryem Uzerli’nin de eteklerin savura savura Sülüman’ın dairesine doğru yürümesi neredeyse bir o kadar zaman alıyordu.
Oysa yabancı dizilere bir baksalar, meslektaşlarının milleti ekran başında tutabilmek için dizileri nasıl dinamik bir şekilde çektiklerini hemen görecekler.
Ama yine de Muhteşem Yüzyıl gerçekten de muhteşemdi.
Filmdeki dekor, kıyafetler, kullanılan mekanlar harikaydı.
En son İran Eski Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejat Bursa’ya geldiğinde beraberindeki iki mollaya bakıp imrenmiştim.
Adamlar milli kültürlerini, geleneklerini koruyorlar.
Üzerlerindeki o kaftanlar, kumaşların üzerindeki ince dantel ve işlemeler o kadar güzeldi ki görseniz siz de kıskanırdınız.
Osmanlı’daki kıyafet zenginliği yüzyıllar boyunca oluşan bir kültür.
Hem kadın, hem de erkekler için bu böyle.
Neden ve nasıl batının daracık pantolon, ceket ve gömleğine geçiş yaptık bir türlü anlayamıyor, son zamanlarda her fırsatta sorguluyorum bunu kafamda?
Hadi kadınlar için seçenek daha fazla, biz erkekler resmen arada bir modaya göre sadece yakası, kolu, bacağı değişen özü aynı giyeceklere mahkum durumdayız.
Oysa o eski binbir ışıltılı cepkenler, yelekler, kaftanlar, göynekler, serpuşlar bulunsa şimdilerde ne kadar hoş olurdu.
Geçen yaz çıktığımız doğu Anadolu gezisinde kendime Diyarbakır’dan şalvar ve kuşak, Mardin’den yelek, Midyat’tan da puşi almıştım.
Seyahat boyunca üzerimden çıkarmadım, nasıl rahat ettim anlatamam size.
Milletin garip garip bakmayacağını bilsem burada da giyerim.
Ama oralarda yadırgamadı hiç kimse beni.
[caption id="attachment_149093" align="alignnone" width="225"] Urfa-Mehmet Ali Yılmaz[/caption]
Hülasa, eskisinden sonlarına doğru sıkıldığım gerçek ama Muhteşem Yüzyıl Kösem’i de izlemeye başladım geçen gün.
Yine aynı harika kıyafetler ve İznik çinileriyle süslü muhteşem dekor.
Muradiye’de Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilen şehzade mezarlarına gidemedim henüz.
Daha doğrusu istiyorum ama “orada ya kötü bir uygulama yapıp, tarihi katletmişlerse” korkusu yüzünden her niyet ettiğimde ayaklarım geri geri gidiyor.
Hep çok hüzünlenirim orada.
Cem Sultan’la konuşup, ona şiir okur, daha bebecikken yağlı bir urganla boğularak katledilen Osmanlı şehzadelerini de yaşlı gözlerinden öperim.
Beraberlerindeki yaslı analarıysa aradan geçen yüzyıllara karşın hala teskin olacak gibi değillerdir.
Şehzadelerin neden kılıçla değil de boğularak öldürüldüklerini yeni nesil bilmeyebilir; Osmanlı soyu kutsaldır da ondan.
Kanı asla akıtılamaz.
Ve dahi onları boğma görevi verilen cellatlar da daha sonra öldürülmüşlerdir, görev üzerine de olsa bir Osmanoğlu’nu katlettikleri için!
Gelin, hep beraber bir göz atalım o uzun listeye:
İlkin güç ve iktidar uğruna Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu Osman Bey, amcası Dündar Bey’i öldürterek başlattı bu acı kıyım sürecini.
Tahnit edilmiş cesedi Bursa’da, Çekirge’deki türbede yatan 1’nci Murad (Hüdagendivar) oğlu Savcıbey’le, kardeşleri Halil ve İbrahim’i öldürttü.
Birinci Beyazıt yani, Yıldırım Beyazıt kardeşi Yakub’u öldürdü.
Yeşil Türbe’de yatan 1’nci Mehmed kardeşi İsa Çelebi’yi boğdurttu, ayrıca Şeyh Bedrettin’in de katilidir.
2’nci Murad kardeşi Mustafa’yı öldürttü.
2’nci Mehmet yani, Fatih Sultan Mehmet, henüz 2 yaşındaki kardeşi Ahmet’i, Sadrazamlar Çandarlı Halil Paşa ile Mahmut Paşa’yı öldürttü.
2’nci Bayezid kardeşi Cem Sultan’la savaştı; Cem Sultan Rodos’ta 13 yıl tutsak yaşadı. Veziri Gedik Ahmet Paşa’yı öldürttü. Kendisi de oğlu Selim tarafından öldürüldü.
1’nci Selim yani, Yavuz Sultan Selim, Çaldıran seferine giderken 30 bin Alevi’yi kılıçtan geçirtmiş ayrıca babasını, 2 kardeşini, 3 yeğenini, 3 de vezirini öldürterek tarihteki yerini almıştır.
1’nci Süleyman yani, Kanuni Sultan Süleyman, dedikodular sonucu 2 oğlu ile torunlarını boğdurttu. Ayrıca Vezirleri Makbul İbrahim Paşa ile Kara Ahmet Paşa’yı öldürttü.
3’ncü Murat kendisine rakip olmasın diye 5 kardeşini öldürttü. Kadınlara düşkünlüğü ile tanınan bu sultanımızın tam 110 çocuğu olmuştur. Karısı Safiye, İstanbul’da avlusunun önünde güvercinlere buğday attığımız Yeni Camii’yi yaptırmıştır.
Ve geliyoruz rekora… 3’ncü Mehmed tam 19 kardeşini ve bir oğlunu öldürdü
2’nc Osman yani, Genç Osman, kardeşini öldürttü. On altı yaşındayken tahttan indirildi, yeniçeriler tarafından ırzına geçildikten sonra kendisi de öldürüldü.
4’ncü Murat, daha tahta çıkarken 3 kardeşini öldürttü. Toplam 17 yıllık iktidarı döneminde öldürttüğü sadrazamlar da şunlardır:
Mere Hüseyin,Kemenkeş Kara ali,Gürcü Mehmed,Boşnak Hüsrev,Topal Recep,Tabanı Yassı Memed
4’ncü Mehmed, öldürttüğü ünlülerden ikisi Kösem sultan ve Merzifonlu Kara Mustafa Paşadır.
3’ncü Ahmet, Şehzade İbrahim ile sadrazamlardan Hoca İbrahim Paşa, Damat İbrahim Paşa, Çorlulu Ali Paşa, Yusuf Paşa,Süleyman paşaları öldürttü.
4’ncü Mustafa, padişah 3’ncü Selim’i öldürttü.
Sultan 2’nci Mahmut, İşe ağabeyi 4’ncü Mustafa’yı öldürerek başladı, ardından kendi ordusundan 140 bin kişiyi kılıçtan geçirerek devam etti.
İşte böyle…
Her ne kadar Fatih Sultan Mehmet’in “Ve her kimseye evlâdımdan saltanat müyesser ola, karındaşların Nizâm-ı Âlem için katl eylemek münasiptir. Ekser ûlema dahi tecviz etmiştir. Anınla amil olalar” şeklindeki sözüne dayandırılsa da işlenen bu cinayetler, sanırım devlet yönetmenin özünde var adam öldürmek.
Aslında iktidarın değişmesiyle birlikte yeni sultandan beslenip geçinecek etrafındaki kitle belirliyor kimlerin öldürülüp öldürülmeyeceklerini.
Ya eskisini indirip öldürüyorlar ya da ileride kendi seçtiklerine başkaları marifetiyle rakip olabilecek diğer şehzadeleri katlettiriyorlar.
Çoğu padişah çocuk yaşta çıkıyor zaten tahta.
Fakat benim Osmanlı Sultan’ları arasında en çok sevdiğim, Ayasofya’nın karşısına Mimar Sedefkâr Mehmet Ağa'ya kendi adıyla anılan o muhteşem camii ve külliyeyi yaptıran 1’nci Ahmet’tir.
1’nci Ahmet’in türbesi de hemen caminin yanıbaşındadır.
Hoş daha sonra cinayetler hiç durmamış ama Sultan Ahmet’i sevmemin nedeniyse elbette Fatih’in koyduğu “kardeş katli” yasasını kaldırmış olmasıdır.
Hanedanın veraset sistemini değiştirip, ailenin aklı başında en büyük üyesinin padişah yapılması uygulamasını getirmiştir.
Ve Ahmet’in eşi, o muhteşem yüzyılda henüz 13 yaşındayken Sultan’ın koynuna sokulan, ileride tarihin en güçlü kadın karakterleri arasına girecek ve çeşitli entrikaları sonucu yarım yüzyıldan fazla hüküm sürmüş Mahpeyker Kösem Sultan…
Ben Osmanlı tarihini Reşat Ekrem Koçu’nun kitaplarından okumayı çok sevdim.
Yeni basımı yok, gerçi gidip sahaflardan bulmanız gerekecek ama meraklıları için, Koçu’nun iki ciltten oluşan “Kösem Sultan” isimli eserinin okunmasını öneririm.
Aynı zamanda kendi öz evladına kıyan ilk kadın olarak da tarihe geçen Kösem Sultan’ın sonunu bir de Reşat Ekrem Koçu’dan dinleyin:
Asıl yeni darbeyi Kösem planlarken sarayda has odalıların başlattığı bir isyan çıktı.
Hasodalılar 1651 senesi 2 Eylül’ü 3’e bağlayan gece Ramazan ayında teravihten sonra "Büyük valideyi isteriz!" diye bağrışlarla harekete geçtiler.
Kalabalık gruptakiler kendilerine mani olmak isteyen has odabaşını da yaralayarak hareme yürüdüler.
Onlara 120 kadar zülüflü balltacı katıldı.
Valide Kösem Sultan, dairesinin kapısını bekleyen kapı gulamlarını da öldüren silahlı kalabalığın, kendi beklediği ocak askerleri olmadığını anlayınca kaçıp saklanmak istedi.
Hemen adına “Nihanhane” denilen gizli odaların birinden ötekine geçti.
Yine adına “Gurfe” denilen çok gizli bir asmakat dolabına gizlendi.
Onu burada bulup alt kata sürükleyen zülüflü baltacılar ve has odalılar, üzerine çöküp önce mücevherlerini aldılar.
Bu sırada parmaklarını kırıp kulaklarını da yırttılar.
Valide dairesi, baskını yapanlarca yağmalandı.
Kösem’i Kuşhane Kapısı önüne kadar sopa ve silah darbeleriyle sürüklediler.
Orada öldü sanarak bıraktılar.
Fakat kımıldadığını görünce geri döndüler.
Zülüflü Kuşçu Mehmet, Kösem Sultan'ı orada bulduğu bir perde ipiyle boğdu.
Kösem oğlu İbrahim’i öldürttüğü aynı yerde, aynı yöntemle boğularak can vermişti.