Vay, vay, vay…
Vay vay ki, ne vay!
Şehir’in sahibi Nezir Asaroğlu yine tekeyi zortlatmış ve gündeme bomba gibi düşen bir manşetle çıkarmış gazetesini.
Bursa eski Milletvekili ve Bakan Manisa kaçkını Bülent Arınç’la, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Bursa İl Başkanı Avukat Cemalettin Torun’a deniyor ki orada, “FETÖ Bursa’ya çökerken siz neredeydiniz?”
Evet, mahalledeki manava varıncaya değin “himmet” adı altında herkesi haraca bağlamış meğerse bu herifler.
Dönemin Valisi, Emniyet Müdürü, Vergi Daireleri Başkanının bir araya gelerek işadamlarından ayni ya da nakdi yardımlar istediklerini, örgüte para verenlerin Bursaspor’daki yolsuzluklardan dolayı tutukluluk hallerinin kaldırılıp, dosyalarının sümen altı edildiğini artık sağır sultan bile duydu memlekette.
Onu bırak, korkudan ya da yükselme umuduyla her sene bayram geldiği vakit kurbanını FETÖ’ye bağışlayan hakim ya da savcıları bile gördü bu millet!
Peki hakikaten, o dönem Bursa Milletvekili ve Bakan olan Bülent Arınç’la, hala Bursa İl Başkanlığı görevini yürütmesine müsaade edilen Avukat Cemalettin Torun ne yapıyordu dersiniz?
Herhaldeki Aluş’un kavede oturup pişpirik oynamıyorlardı!
Peki niye hiç müdahale etmediler yapılan bu rezaletlere, yasa dışı işlere?
Bir şey bilmiyorlar mıydı acaba?
Yok artı daha neler!
Meseleye dair benim de paylaşacağım üç-beş şey var sizinle bugün ama önce şu müthiş haberi okuyalım:
“Eski Vali Şahabettin Harput döneminde FETÖ işadamlarına adeta çökerken, dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve İl Başkanı Cemalettin Torun yaşananlara sessiz kaldı. Bursa’daki FETÖ mücadelesinin kadük kalmasının nedenleri FETÖ iddianamesiyle birlikte gözler önüne serildi.
Bursa Valiliği döneminde Bursa İmamı Cansun Sarıyıldız’ın emrine girerek Bursa’yı FETÖ’ye adeta işgal ettiren Şahabettin Harput ve dönemin FETÖ’cü bürokratlarının yaptıkları hazırlanan 61 sayfalık iddianamede ayrıntılarıyla ortaya çıktı. Gözler tüm bunlar olup biterken sesini çıkarmayıp bu isimleri koruma altına alan dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile FETÖ’cülerin avukatlığını yaptığı ulusal basında bile manşet olan İl Başkanı Cemalettin Torun’a çevrildi. Yıllarca Bursa’daki işadamlarına çökerek terör örgütüne kaynak aktarılmasına bu isimler acaba neden ses çıkarmadı ya da sessiz kaldı?
ARINÇ KORUMA ALTINA ALDI
FETÖ’nün Bursa’da terör estirdiği yıllarda Bursa Milletvekili ve Başbakan Yardımcısı olan Bülent Arınç, FETÖ’cü Şahabettin Harput’u koruması altına aldı. İki defa görevden alınması gündem gelen FETÖ’cü Harput, Arınç’ın müdahalesiyle koltuğunu korudu. Terörist Fethullah Gülen’e sevgisi bilinen Arınç, 17-25 Aralık yargı darbe girişiminin ardından bile FETÖ’nün teröristlerine destek çıkmadan geri kalmayıp, “Cübbemi giyip onları savunmak istiyorum” demişti. Arınç, özelikle Manisa’da yapılmak istenen FETÖ/PDY operasyonuna da engel olmuştu.
FETÖ’CÜLERİN AVUKATI TORUN
Bursa’da FETÖ mücadelesinin başarıya ulaşmamasında en önemli engellerden biri de AK Parti İl Başkanı Cemalettin Torun ve ekibi olarak gösteriliyor. Bursa’daki FETÖ’cü firmaların ve kuruluşların avukatlığını üstlenen Torun, tüm tepkilere rağmen FETÖ’cülerle ticari ilişkisini uzun zaman kesmedi. Torun’un yönetim kurulunda yer alan İbrahim Güney, 17-25 Aralık darbe girişimini sonrasında bile FETÖ’nün şirketlerinden Kaynak Holding’le çalışmaya devam ederken, 2014 ve 2015 yıllarında 4 milyon lira bu firmayla ticaret yaptığı ortaya çıkmıştı.
FETÖ İLE TİCARETE DEVAM
Torun’un yönetim kurulunda yer alan bir başka isim olan Haşim Kılıç da FETÖ’cü Aynen Eldiven’e fason üretim yapmayı sürdürürken, yine Torun’un ekibinden Asım Amil ise FETÖ’cülerle yurtdışı gezilerine gittiği ortayla çıktı. AK Parti İl Yönetim Kurulu Sosyal İşler Başkanı Abdullah Duman, FETÖ’cü iki dernekteki üyeliğinden 17-25 Aralık darbe girişiminden sonra bile uzun süre istifa etmedi. Duman ancak 15 Temmuz darbe girişiminin ardından il yönetiminden istifa etmek zorunda kaldı.
TORUN ULUSAL BASINDA MANŞET OLDU
“FETÖ’nün başkenti Bursa” manşetlerinin atıldığı dönemde bu yapıyla mücadele etmek bir tarafa ticareti sürdüren Torun ve ekibinin tavrı ulusal basında da sık sık manşetlere taşındı. Sabah ve Star Gazeteleri, İl Başkanı Cemalettin Torun’un FETÖ’nün şirketlerinin avukatlığını yaptığını defalarca manşetlere taşıdı, il yönetimindeki isimlerin FETÖ ile bağlantıları ifşa edildi. Ancak tüm bunlara kulağın tıkayan Torun, FETÖ ile mücadele etmek yerine mücadele edenlere müdahale etmeyi tercih etti.
BURSA’YA ÇÖKMELERİNE NEDEN SESSİZ KALDINIZ?
Bursa’da eski Vali Şahabettin Harput, Emniyet eski Müdürü Ali Osman Kâhya, Vergi Dairesi eski Başkanı İbrahim Saydam, Milli Eğitim eski Müdürü Atilla Gülsar ve bunları yöneten Bursa İmamı Cansun Sarıyıldız Bursa’yı haraca bağlayıp, adeta soyarken, Başbakan Yardımcısı Arınç neden sustu? Arınç, FETÖ bağlantısını bildiği Şahabettin Harput’un alınmasını neden engelledi? Bursa iş dünyasına ve iş adamlarına bu teröristler çökerken neden görmezden geldi?
TORUN’A ZOR SORULAR
İl Başkanı Cemalettin Torun, hastanelerdeki hademe alımlarına kadar her konuya müdahale ederken Bursalı işadamlarına terör örgütünün çökmesine neden sessiz kaldınız? Vali Harput ve çetesinin yaptıklarına neden göz yumdunuz? Bursalı işadamları FETÖ’nün teröristlerinin zulmü altında inlerken, FETÖ’cü şirketlerin kanun tanımaz tavırlarını neden sümen altı yaptınız? Yönetimindeki FETÖ bağlantılı isimleri bilmenize ve bunların kamuoyunda sık sık gündeme gelmelerine rağmen neden arkalarında sonuna kadar durdunuz? Bugün hala yönetiminde olan ve öncesinde yaptıkları ispatlanan isimlerle neden devam ediyorsunuz? 15 Temmuz’a kadar FETÖ ile ilgili ne yaptınız? Yerel yönetim ve kamu kurumlarındaki FETÖ’cüleri temizlemek için hangi adımları attınız?”
Sene 2011…
46 yıllık ömrünü neredeyse Bursa’nın her karışını arşınlayarak geçiren Faruk Çelik o günkü Kent Gazetesi’nde gördüğü manşetten verilen haberle irkilir.
“Çelik İstanbul’a, Arınç Bursa’dan” denmektedir orada!
Genel Başkan ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la hiç konuşmamışlardır böyle bir durumu!
Ortada bir gariplik vardır, kendisiyle konuşup bilgi vermeden asla böyle bir şey yapmaz Tayyip Bey!
Hiç de bir şey sormaz Faruk Çelik, aldığı siyasi terbiye bunu gerektirmektedir çünkü.
Ancak, vaziyeti aradan nice zaman geçtikten sonra öğrenecek, Bursa’da kurulmak istenen kumpası işte o zaman anlayacaktı.
O sıra Bülent Arınç’ın Bursa’dan aday olacağını Tayyip Bey bile bilmiyordu işin enteresan tarafı!
Urfa’da görev yaptığı dönemde zamanın Başbakanı Bülent Ecevit’i dinlemeye gelenlerin otobüslerini şehre sokturmayınca merkez valisi olarak Ankara’ya atanmış, iktidarın değişip, cemaatin de devlete sızmasıyla yıldızı yeniden parlamaya başlamıştı Vali Şahabettin Harput’un.
Bursa’ya önce Şahabettin Harput yollanmıştı, sanki birileri bir yerlerde düğmeye basmış gibi de arkasından üstüne bir de Bülent Arınç yollandı, Valiyi ve Bursa İl Başkanı Cemalettin Torun’u koruyup kollayan bizzat Arınç’ın kendisi oldu uzun yıllar boyunca!
Zengin kentti Bursa, iyi bir ekip kurulduğu vakit güzel de ürün verecek bereketli bir tarlaydı!
Ancak bir tek şey şarttı, o da Faruk Çelik’i buradan uzaklaştırmak!
Siyasette kendi evi, kendi köyü, kendi çiftliğiydi Bursa Faruk Çelik için.
Yıllarca uğraşarak özene bezene dizayn etmişti partiyi.
Onun bulunduğu yerde ikinci bir birinci adam asla olmazdı!
Bir tek Faruk Çelik bozabilirdi planları.
O dönem Ankara’da çok etkili olan Bülent Arınç’ın da bastırmasıyla kendisi Bursa’ya geldi, Faruk Çelik de İstanbul’dan (!) değilse bile Urfa’dan aday yapılarak uzaklaştırıldı buradan!
Tablo bu kadar açık, işte bu kadar net!
Bir FETÖ üssü yapıldı ardından Bursa, Türkiye’ye dönüşünde kendisine 1 milyon kişilik karşılama hazırlıkları yapılan Fethullah Gülen oradan doğruca Bursa’ya gelecek, burada onun için yaptırıldığı rivayet edilen malikâneye yerleştirilecekti.
De ki bana “Sadece kentimizden FETÖ’ye giden para en az 100 milyon liradır”, buna “Doğrudur, evet” derim; deyin ki “Yok 100 değil, 500 milyon liradır”, ona da “Tamam, doğrudur” derim, o kadar yani; “Minareden at beni, in aşağıya tut beni”, işte o kadar!..
Bu arada yanarım yanarım Yıldırım’ın Belediye eski Başkanı Özgen Keskin’e yanarım, 17-25 Aralık öncesi adaylığı garantilemek için Pensilvanya’lara kadar gidip el etek öptü; keser döndü sap döndü, gün geldi hesap döndü, sonra da aldı üçün birini!
“Yıldırım’a Türkiye’nin en büyük bayrak direğini ben diktim” diye övünüyordu bir vakitler, direğinin ucu kırılmış lodostan, cücük kadar kalmış, kalmış ama işlevini sürdürüyor; “önemli olan boyu değil, işleviydi” değil mi Özgen Bey?!.
Geliyoruz bugüne…
Kısmetine İstanbul değil ama Urfa düşen Faruk Çelik o gün bu gündür Bursa yerine bu kentimizin dumanlı dağlarında geziyor ve siyaset nasıl yapılırmış dosta düşmana her gün bunun dersini veriyor?
Müthiş sevildi Faruk Çelik Urfa’da, oylarını arttırdı, ihya etti partisini.
Urfa hizmetin kralını gördü onun çalışmalarıyla.
Biz 1980 öncesi Sana Yağı kuyruğuna girerdik, şimdi gene yağ kuyruğuna giriliyor ama bu kez durum farklı, Faruk Çelik’in elini sıkabilmek için tam 1 saat ayakta beklemeyi göze alabiliyorlar bugün insanlar!
Geçenlerde “et ithalatıyla” ilgili yolsuzluk molsuzluk diye bir takım haberler çıkmıştı gazetelerde.
Çelik de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı ya?
Bunların özellikle kendisini partisinde yıpratmak isteyen bazı kişiler tarafından uydurulup servis edildiğini gayet iyi biliyor ve derhal Külliye’den randevu alarak Cumhurbaşkanı’nın yanına gidiyor.
Başlangıçta canı biraz sıkılan Bakan Çelik belgeleri çıkarıp masaya koyarak “Efendim” diyor, “Bakın, geçen dönem eti 5.35 Euro’dan ithal etmişiz, şimdiyse aynı ürünü biz 3.65’ten alıyoruz. Birileri maksatlı olarak yalan haber üretip beni yıpratmaya çalışıyor!..”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan neredeyse bir ömürlük siyaset arkadaşının yüzüne bakıp “Faruk” diyor, “Sıkma canını. Müsterih ol. Tam 11 yıl boyunca bakan yapmışım, ben senden eminim, takma kafaya bunları!..”
İki gün sonra da birlikte Urfa’ya gidiyorlar; gidiyorlar ki, yıkılıyor ortalık kalabalıktan ve dahi tezahürattan!
Kalabalığı ve artan ilgiyi görünce çok keyifleniyor Cumhurbaşkanı, kürsüden de Faruk Çelik’i onore ediyor.
Program sonunda soruyor:
“Siz şimdi Beyhan Hanım’la birlikte nereye gideceksiniz?..”
“Bursa’ya döneceğiz efendim” yanıtını veriyor Faruk Çelik.
“Yok” diyor Cumhurbaşkanı, “Siz şimdi Bursa’ya dönmeyin, buradan hep birlikte İstanbul’a geçelim, bizde bir gece kalırsınız, ertesi gün dönersiniz.”
Konutta ağırlıyor Tayyip Erdoğan, Çelik çiftini.
Bütün gece boyunca da sohbet edip konuşuyorlar.
Ertesi gün ailece birlikte yapılan bir kahvaltının ardından uğurlanıyor Faruk ve Beyhan Çelik.
Sizce o uzun gece boyunca Bursa’nın adı hiç geçmemiş olabilir mi?
Güzel gireceğiz Mayıs ayına, zaten daha şimdiden bahar dalları kapladı her yeri, ayrık otları ayıklanıp, eşek dikenleri de sökülecek, yeşil eriği özledim ben en çok, papaz eriğini!..
Seyrederken alemi, hazırlarken o günlerdeki yazılarımı, şöyle tuza bandırıp bandırıp, çıtır çıtır yiyeceğim!
Ağzınızın suyu akacak.