Ankara'daki hain saldırının ardından PKK'dan ilk açıklama Kandil'deki savaş baronlarından olan Cemil Bayık’tan geldi
" Bu eylemi kimler yapmıştır bilemiyoruz. Ama daha önce Kürdistan'daki katliamlara misilleme olarak bu tür tepki eylemleri yapanların olduğunu biliyoruz" dedi.
Ardından Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Saldırının YPG ile irtibatı ortaya konmuştur" dedi.
Devamında PYD lideri Salih Müslim, Ankara saldırısının sorumlusu oldukları yönündeki açıklamayı reddetti.
Suriye'deki PYD örgütünün askeri kanadı YPG, “Ankara saldırısıyla ilişkisinin olmadığını” söyledi.
YPG Komutanlığı daha da ileri giderek, “Davutoğlu’nun Suriye ve Rojava’ya saldırmak için zemin hazırlamak istediğini” iddia etti.
PKK, “Kuzey Irak Bölgesel Yönetimiyle, Türkiye arasındaki doğalgaz planına izin vermeyecekleri” açıklamasını yaptı.
Kuzey Irak'tan Türkiye'ye petrol akışının 2 gündür durdurulduğu bildirildi.
Bu güne dek kime, neye hizmet ettiğini hala anlayamadığım Bülent Arınç Twitter’dan açıklama yapıp, sorumluları istifaya davet etti.
Bu arada Cumhuriyet Gazetesi de her zaman olduğu gibi saldırıyı dincilerin üzerine yıkmaya çalıştı ve İŞİD’in dergisi olarak bilinen Konstantiniyye’deki, TSK düşmanlığı yapılan yazılara dikkat çekti.
Peki, kim gerçekleştirmişti bu hain saldırıyı?
PKK mı, PYD ya da YPG mi, İŞİD mi?
Yoksa Suriye’ye girmek için bu saldırıyı gerekçe göstermeyi planlayan devlet mi?
Terör eylemleri ülkeleri yöneten hükümetlere gönderilen ve iki seçeneği olan birer mektuptur aslında.
Ya “gir” denir mesajda, ya da “çık”.
Ya “yap” denir, ya da “yapma”.
O alemde herkes neyin yapılıp, neyin yapılmamasının istediğini çok iyi bilir.
Örneğin Londra metrosuna konan bomba, İstanbul’da İngiliz sermayeli HSBC Bank ve İngiltere Baş Konsolosluğu’nun bombalanması olaylarıyla İngiliz Hükümeti’nin, Büyük Ortadoğu Projesi’ne katılımının sağlanması hedeflendi.
Çünkü İngiltere bölgedeki yeni yapılanmaya karşı çıkıyordu o sıra.
Keza Amerika’daki 11 Eylül olayları ve ikiz kulelere düzenlenen saldırılar da bu yeni plan için Amerikan halkını korkutmak ve güya “teröre karşı harekete geçmek için zemin hazırlama” girişimiydi.
Ne Amerika, ne İngiltere, ne de Türkiye’deki profesyonel ve organize saldırılar sakalı belinde cahil cühela takımının başarabileceği türden değildi.
Hepsi de görüntüde direksiyona onların içindeki beyni yıkanmışlar arasından seçilenlerin oturtulduğu profesyonelce ve istihbarat örgütleri tarafından gerçekleştirilen eylemlerdi.
Üç büyük patlama yaşandı son dönemde ülkemizde.
Suruç, Ankara ve yine Ankara.
Ne oluyor Suriye’de son dönemde?
Deniz Baykal’ın da dediği gibi Rusya tarafından Halep çevresi bombalanıp ateşe verilerek bölgedeki sünni halk göç ettiriliyor.
Yani orada yapılan şey bir Şii kuşatmasıdır.
Tarihsel bir gerçek var ki, o da Türkiye’nin bu duruma şimdi de sessiz kalmayacağı, kalamayacağıdır.
Müdahale etmezse eğer, ya Türkiye, ya da Türkiye’deki rejim gelecekte yok olur!
Ne diyor Rusya Ankara’ya?
Suriye’den çık!
Yapacağını yaptıktan sonra cinayet alanına gelip ilk bakan kişi suçlunun kendisi olurmuş!
Nitekim olayın hemen ardından olayı ilk kınayan kişi Rusya Parlamentosu Üst Kanadı Federasyon Konseyi Savunma ve Güvenlik Komisyonu Başkanı Birinci Yardımcısı Frants Klintseviç oldu.
Peki ya saldırıyı kınayan ikinci ülke?
O da Almanya!
Almanya da Türkiye’yle birlikte hareket etmek ve Ortadoğu’daki çıkarlarını bizim üzerimizden korumak istiyor .
Yani “gir” diyor Almanya da bize.
Biri “gir” diyor, diğeri “çık” diyor!
Daha önce Suruç’taki patlamanın Alman istihbaratı tarafından organize edildiğine dair bilgiyi sizlerle de paylaşmıştım.
Bu noktadaysa şu anda bence iki seçenek var.
Ya elma ya armut!
Yani ya Rus istihbaratı, ya da Alman.
“Hükümet yaptı” diye düşünenleri de “dangalak” sepetine koyuyorum!