Yazarlar

Saklı gerçekler

post-img
Kurtuluş savaşı sırasında biz Yunanı denize filan dökmedik! Çünkü 26 Ağustos 1922'de başlayan huruç harekatının ardından Türk ordusu 9 Eylül'de İzmir'e girinceye kadar Yunanlar etrafı yaka yıka geri çekilip, gemilere binerek çoktan memleketlerine dönmüşlerdi bile. Hayır, şundan diyorum... Yıllar yılı bize hep böyle Kordon'dan kayıklara doluşan birilerini gösterirler ya hani her bayramda? Zihnimde sürekli tüfeğinin ucundaki süngüyle Yunanı dürte dürte Ege Denizi'ne iten Türk askeri canlanmıştır, o videoyu izlediğimde. Güya denize döktük ya?!. Gerçekte gitti Yunan gitti, çoktan gitti; aradan geçen 14 günün ardından bizim ordu gelene kadar çoktan uçtu gitti aslında!.. Üstelik de devamında İngilizlerin baskısıyla önce İtalyanlara verilen Ege adalarını alıp, burnumuzun ucuna kadar bile geldi ardından! Çanakkale'de yüzbinlerce şehit verdik... "Çanakkale geçilmez" dedik... Peki, hemen sonra İngiltere'nin başını çektiği itilaf devletlerine ait 73 savaş gemisi nasıl oldu da İstanbul Boğazı'na demirledi sizce? İngilizler niye İzmir'e girdiğimizden ta 1 yıl sonra İstanbul'u terk edip gittiler peki? İngilizleri denize dökememiş olabilir miyiz sizce? Lozan gülüm Lozan, her şey Lozan'da, kime, hangi ülkeye bağlı olacağımız noktasındaki imzada bitiyor iş! Hani, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sık sık diyor ya "Dünya beşten büyüktür" diye?.. İşte o beş ülke diğer devletlerin rantını paylaşan, iktidara getirip orada tuttukları kendi elemanları vasıtasıyla mamalarını yiyen, emperyalist, kapitalist, haydut devletlerin adıdır!.. Lozan'dan sonra Türkiye'nin hamisi olan İngiltere İstanbul'u bize bırakıp terk ederken, o dönemin külliyesi olan Dolmabahçe sarayının önünde, "Queen Elizabeth" isimli savaş gemisi demirliydi... "Topumu bi çakarım, sarayını on dakkada yıkarım" mesajıydı aslında bu hareket!.. Sonra bi gün, Abdullah Gül Türkiye'ye Cumhurbaşkanı oldu... Protokol gereği bir Cumhurbaşkanı seyahat edeceği arabasına bindiği vakit, öndeki bayrak direğine 16 yıldızdan oluşan Devlet arması takılır... Ve İngiltere Kraliçesi şimdiki moruk kadın ikinci Elizabeth geldi Türkiye'ye... Ve yine teamüller gereği yabancı bir konuk buraya vardığında onu ağırlamak Devlet başkanına düşer bizim memlekette. Ama öyle olmadı işte! Dolmabahçe Sarayı'nın önünden 4 Ekim 1923'te ayrılanın yerine yeni nesil HMS İllustrious Queen Elizabeth uçak gemisi gelip, aynı yere demirlemişti bile!.. Yemeği Türkiye'nin Cumhurbaşkanı değil, Birleşik Krallığın sembolik temsilcisi kraliçe verecekti; üstelik de o gemide!.. Suudi kralına "hoş geldin" demeye kaldığı otele giden "otele giden Abdullah", arabasına binip bir tekneyle gemiye varmak için Dolmabahçe Sarayı'na ulaştı önce... Ve makam aracında Devlet'in hükümranlık simgesi olan 16 yıldızlı bayrak yoktu! Bizim Cumhurbaşkanları bir yerde konuşma yapacağı vakit, kürsünün önüne mutlaka aynı arma asılır... Gemideki yemekte yaptığı konuşma sırasında önündeki kürsüde de o arma yoktu! Çağrılan konuklar arasındaki bir diğer isim de Ali Babacan'dı... Abdullah Gül İngiltere kraliçesinin elinden "büyük şövalye" nişanını da aldı bu arada... Nokta!..

Diğer Haberler