
ÖN NOT: Bu yazı bazı argo ifadeler, seks vurguları, müstehcenlik, politik yalanlar, kin, nefret ve Kutlucan’lar içermektedir. İşine gelmeyen okumasın!
Belediyeden ihale alamayınca gazete satın alan asfalt sericisi, park-bahçe sulayıcısı ve çöpçü Kutlucan’ların hiç kimse tarafından okunup da dikkate bile alınmayan mevkutesi Yeni Dönem Gazetesi’nde Turgay Akbulut isimli bir herife yazdırmışlar sözde, fakat gülmekten karnımı ağrıtan yazının yazıcısı bence O değil, Kutlucan’ların şeysi İbrahim Öge!
Eskiler “Kılavuzu karga olanın burnu boktan kurtulmazmış” derler ya hani, işte o misal, “boyun uzun yakışırsın alaya, sen bu kafayla gidersen s… de varırsın sılaya”!..
Akıllarınca benim üzerimden BTSO’ya başkan adayı olan 30 yıllık ahbabım İlhan Parseker’e yürüyecekler, bana ve O’na iftiralar atıp, “bel altı” vuruşlarla yıpratmaya çalışacaklar!
Sizin çapınız ve etrafınızdaki köşe yastıklarının gücü buna yetmez gülüm!
Erkek gibi isim veremiyor İbrahim Öge, kaçak güreşiyor ve yazarınız için şunları kaleme alıyor Yeni Dönem paçavrasında:
“Sayın Parseker, öyle müptezel, İsrail gezisi sırasında esrarengiz şekilde ortadan kaybolan, MOSSAD bağlantılı kripto bir sahtekâra yazdırdığınız yazılarla sağa sola gözdağı vermeyle bir sonuç almanız ise mümkün değil…”
Hadi yaa!..
İşte tam bu noktada benim için hiç de sürpriz olmayan, daha önce defalarca yaşadığım bir “jurnalleme” olayıyla karşı karşıya kalıyoruz!
Yazıyı yazan İbrahim, hakkımda verdiği muhteşem bilgilerle O’nu besleyen kişiyse çözünürlüğü son derece düşük olan ahlaksız, haysiyetsiz, utanmaz, arlanmaz bir herif olan “Piksel” isimli bir soytarı!
“Esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolduğum” konusu kesinlikle doğru!
Ama İsrail’de değil, Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te!
Hani sen ey Piksel, “daha önce Orta Asya ülkelerine çok gitti, bana en iyi karıyı o bulur” diye ANAP'lı bir belediye meclis üyesini almıştın yanına da bense Bursalı bir iş adamıyla çıkmıştım Taşkent’te bundan 22 sene önce “zamparalığa” da…
Olanca hödüklüğünle siz eliniz boş dönmüştünüz, bizse iki afet-i devranla birlikte geceyi Taşkent Otel’de değil de o iki hatunun evinde misafir olarak geçirmiştik ya ey çözünürlüğü düşük Piksel?!.
Gönül eğlendirmeye gitmiştim lan ben o gün!
Sense bulamayıp, erkeklere mi gittin o gece yoksam?
Biliyorsun o yaşlarda yurt dışına çıkıp da akşam yemeğini yiyen her Türk erkeğinin aklı oralara gidiyor ama asıl problem senin gibi bir “hayvan severin” evine sığınıp da gözü hala dışarılarda olan heriflerde yatıyor!
Sadece “İsrail’de ortadan kaybolup, MOSSAD ajanı olmakla” itham etmiyor beni Piksel’den aldığı yalan-yanlış bilgilerle Kutlucan’ları şeysi İbrahim Öge, İlhan Parseker’e ayrıca şunu soruyor:
“Bir de kripto FETÖ’cü olan bu müptezel gazetecinin, tehdit ve şantajla FETÖ bağlantılı olduğu öne sürülen iş insanlarından kopardığı paralardan komisyon aldınız mı?”
Evet, aldı!..
Tam 7 buçuk lira verdim kendisine çekirdek alıp, çay içsin diye!
Ulan kafası fazla çalışmayan, böyle şeylere hiç akıl erdiremeyen zavallı insan…
Senin nenen köyde tezek sıvayıp, odun fırının önünde kete pişirirken, İlhan Parseker’in ninesi cumbalı evlerinde oturup piyano çalıyordu a be bacaksız!
Bursa’da halen daha kendisine ait bir arabası bile olmayan, ihtiyaç duydukça arada bir araç kiralayan bir tek ben varım be hey ey vicdansız!
Bu…
“Bursa Cumhuriyet Başsavcısı Uğurhan Kuş’u da Faruk Çelik getirdi Bursa’ya, Urfa’dan” diyorlar.
Dün gittim, ifade verdim Acemler’de, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele bürosunda Komiser Murat beye...
Başsavcı bey hakkımda soruşturma başlatmış, “Terör örgütleriyle mücadele eden kamu görevlilerinin kimliklerini deşifre ettiğim” iddiasıyla!
O zaman Başsavcı Bey Uğurhan Kuş, Bursa 8’nci Ağır Ceza Mahkemesine üstelik de kendi imzasıyla ek iddianame gönderip, Fetö soruşturmalarını yürüten İbrahim Karakaş ve katibi Fahrettin Örnek’in isimlerini yazmayacaktı, “bazı işadamı ve avukatların Bursa Adliyesi’ne baklava-börek getirdiklerini” duyurmayacaktı millete!
Davalar gizli değil, aleni yürüyor sayın başsavcı ve herkesin izleyip erişmeye hakkı var!
Üstelik de bir gazetecinin bunu haber yapıp duyurması onun görevidir sadece.
Eğer benim gibi işini yapmaya çalışan gazetecileri böylesi hukuk dışı yöntemlerle yıldırmaya kalkarsan bu memlekette, yarınlarda seni de savunacak, derdine derman, sesine nefes olacak insanları yanında bulamazsın sonra!
Sadece Uğurhan Kuş’u değil, Bursa Valisi İzzettin Küçük’ü de Faruk Çelik getirdi Urfa’dan, Bursa’ya!
Biraz sonra hikayesini anlatacağım üzere, Faruk Çelik’i siyasetten götüren, O’nun oyun dışı kalmasına neden olanlarsa bu yukarıda sözünü ettiğim “Kutlucan’lardan” başkası değildi!
Biliyorsunuz bir önceki Bursa Valisi Münir Karaloğlu’ydu…
Faruk Çelik o sıra Bakan…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la birlikte uçaktalar, “Antalya meselesi” konuşuluyor…
Karaloğlu, Kocaeli Belediyesi’nde genel sekreterlik yaptı ya geçmişte?..
“Münir bey belediyecilik deneyimiyle Antalya’yı hoplatır” diyor Faruk Çelik Cumhurbaşkanı’na!
Bu öneriyi ilgi ve heyecanla karşılıyor Tayyip bey ve ister istemez soruyor:
“Peki Münir beyi Antalya’ya vali yaparsak eğer, Bursa ne olacak o zaman?..”
Faruk Çelik kurnaz!
Hem o sıra Cemalettin Torun, Zekeriya Birkan gibi kontrol edemediği adamlarla panpa olan Münir Karaloğlu’nu uzaklaştıracak Bursa’dan bir hamleyle, hem de has adamı Urfa Valisi İzzettin Küçük’ü buraya getirterek bir taşla iki kuş vurmuş olacak!
“Urfa Valisi İzzettin Küçük’ü de Bursa’ya göndeririz” demiyor Cumhurbaşkanına!..
Peki ya ne diyor?
“Hani” diyor, “Efkan Ala’nın bir köylüsü vardı ya” diyor, “işte onu da Bursa’ya alırız eğer uygun görürseniz”!..
“Ve atıyorsunuz 2009 daa ki iki sıfırı, Milliyetçi Hareket Partisi iktidar!...”
Öyle geliyor İzzettin Küçük işte Bursa’ya…
Peki, Faruk Çelik nasıl gidiyor siyasetten?
Harran Ovası’nda Milli Emlak’a ait çok büyük araziler satılıp dağıtılacak halka…
Faruk Çelik giriyor devreye ve anlatılanlara göre bunların yöre halkına değil de dışarıdan başka başka insanlara verilmesine vesile oluyor!
Harran ve civarında yaşayan İzol Aşiretine mensup insanlar ayaklanıyorlar bu haksızlık üzerine!
Recep Tayyip Erdoğan bir dizi konuşmalar yapmak üzere gittiği Urfa Havaalanı’nda, VİP salonunda dinlenirken 200-250 aşiret mensubu gelip, “Cumhurbaşkanı’yla görüşmek istediklerini” söylüyorlar İl emniyet müdürüne…
Emniyet Müdürü tek başına buna cesaret edemiyor…
O da yanına gidip içeride bulunan İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu’ya iletiyor durumu…
Ve elbette Soylu da Cumhurbaşkanı’na.
“Gelsinler” diyor Tayyip bey…
Gelenler en galiz sözlerle Faruk Çelik’ten yakınarak onu şikayet ediyorlar ve Erdoğan’ın konuşma yapacağı tüm ilçelere de tek tek giderek attıkları sloganlarla bu tepkilerini miting meydanlarında da sürdürüyorlar!
Bu, bardak taşmadan önceki birinci olay oluyor…
Nurettin Kutlucan’ın sahibi olduğu firma normalde Bursa dolaylarında çöplenmektedir…
Fakat bunlar garip bir şekilde giderler Faruk Çelik’in bakanlığı sırasında Urfa Büyükşehir Belediyesi’nin “asfalt ihalesine” girerler!
Urfa nire, Bursa nire?..
Üstelik de verdikleri teklif en ucuz fiyatı teklif eden firmadan bir hayli yüksektedir!
Devreye yine Faruk Çelik’in girmesiyle ihaleyi kazanan Urfa firmasının sözleşmesi iptal olunur!
Ve iş garip bir şekilde Kutlucan’ların firmasına verilir!
Ortalık birbirine girer!
Tam 6 Urfa milletvekili külliyeden randevu alarak bu olayı Cumhurbaşkanı’na taşır!
Recep Tayyip Erdoğan oraya çağırır Faruk Çelik’i…
Ve şunu sorar normal bir insanın yüzünü kızartacak bir şekilde:
“Sana daha ne kadar para lazım Faruk!..”
Çok değil, aradan bir hafta geçmeden de görevden alınıp, saha dışına itilir Faruk Çelik!
Bir daha kolay kolay alınacağı da yok!
Kutlucan’lar sonu olur Bursalı Bakanın!
Öyle üç-beş gazeteci kılıklı soytarıyı toplayıp da maval okumasın millete!
Onlara belki yutturabilir ama…
Biz Faruk Bey’in Cemaz-ül evvelini, Modi Düğün Salonu’nda “Bu hafta sonu bir kına töreni gelse de yolumuzu bulsak” dediği, kardeşi Osman Çelik’in ayakkabısının arkasına basarak gezdiği günleri biliriz!
Len İbrahim…
Bir de benim “dostlarımdan bahisle” onları haklarında yazmak gibi salakça bir söylemle tehdit ediyorsun oralarda…
Benimkilerin kıçında senin etrafındakiler gibi bok yok oğlum!
Dön de onların pisliklerini temizle önce!
Hadi naşş!