Yazarlar

Sayın Vali?

post-img
Geçen gün, Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in muhteşem, eşi benzeri dünyada bile bulunmayan “Anadolu Arastası Projesi’ndeki” ilerlemelerin paylaşılacağı toplantıya Bursa Valisi Şahabettin Harput’un da katılacağını öğrendiğimiz vakit kendi kendimize “düğün değil, bayram değil, Vali bey bu etkinliğe acaba neden katılıyor” diye düşünmekten kendimizi alamadık ve düştük durumu kendi gözlerimizle görmek için Geçit Köyü’nün yollarına…   Öyle ya?   Bir-iki resmi okul açılışı hariç Şahabettin Harput’un, Nilüfer Belediyesi’nin hiçbir etkinliğine katılmadığını bilenlerden ve bu durumu kendisine hiç ama hiç yakıştıramayanlardan biriyiz.   Nilüfer İlçesi Bursa’nın gözbebeği.   Mustafa Bozbey, yıllardır yürütüp tamamladığı projelerle dünyadan ödül üstüne ödül alıyor.   Zaten bu başarılarının sonucu olarak, AKP’nin her türlü gayretine rağmen Nilüfer halkı da kendisini tekrar tekrar seçerek veriyor Bozbey’e en büyük ödülü.   Gelin görün ki bu tabloya rağmen AKP’li belediye yöneticilerinin neredeyse doğum günlerine, hatta “Ortada Fol Yok, Yumurta Yok Etkinliklerine”(!) bile koşa koşa giden sayın Vali, Nilüfer Belediyesi’ni nedense yıllardır görmezden geliyor.   Durum bu nedenle bizim için daha ilginçti sizin anlayacağınız.   ………………………………   Proje Koordinatörü ve Anadolu Arastası Kooperatif Müdürü İsmail Tiftik’in “hoş geldiniz” karşılamasının ardından toplantı saatine yarım saat kala alana gelen Mustafa Bozbey’le sohbet ederek başladık Vali beyi beklemeye.   Anadolu Arastası muhteşem bir proje.   Alt yapısı Nilüfer Belediyesi’nin desteğiyle tamamlanıp bitmiş, şimdi sıra evlerin yapımında.   Şimdi düşünün, Nilüfer Belediyesi’nin altın tepside sunmasıyla göz alabildiğine uzanan koskocaman bir arazi, bu kentteki hemşeri dernekleri tarafından kurulan bir kooperatife devrediliyor…   Nilüfer Belediyesi ayrıca tüm imkanlarını bu projenin hizmetine sunuyor.   Anadolu’nun en batısından, en doğusuna…   Yetmedi, Balkanlar’dan, Kafkaslara kadar oralarda hala yaşayan, ayakta duran ve daha ötesi her birinin ayrı birer hikayesi olan, o yörelere ait özel ev ya da konaklar bir bir tespit edilerek projeleri hazırlanıyor.   Her hemşeri derneği şimdi, taşı, ağacı, kaplaması, ustası yine kendi yörelerinden getirilmek üzere Arasta’ya, hazırlanan proje çerçevesinde yine kendi binalarını dikecek.   Bu otantik binaları dernek etkinlik ve toplantılarında kullanabilecekleri gibi, bünyelerinde oluşturulacak mutfak ve restoranlar sayesinde mahalli yiyecek ve içeceklerini ziyaretçilere sunacaklar ve bundan gelir de elde edecekler.   Bir hafta sonu ailenizle birlikte Arasta’ya gidiyorsunuz…   Artık o gün, Kastamonu’nun Büryan Kebabı’nı mı tercih edersiniz, Kafkasların etli pilavını mı, Balkanlar’ın pırasa bidesini mi, Erzurum’un dönerini mi, Diyarbakır’ın cartlak kebabını mı orası size kalmış.   Ama ben ısrarla Gümüşhane’nin nefis küme pestilinden ve kuşburnu reçelinden tatmanızı ısrarla öneririm.   Anadolu Arastası’nda geleneksel hale getirilmiş festivallerin, panayırların düzenlendiğini düşünün?   Bursa’ya her gelenin de uğramadan geçmeyeceği bir proje olarak tasarlanmış bu eser.   Doğusuyla, batısıyla tam bir “kardeşlik beşiği” olarak düşünülmüş Anadolu Arastası.   Bu açıdan da dünyada eşi benzeri yok.   …………………………..   Vali beyi bekliyoruz ama toplantı saatine çok az bir süre kalmış olmasına Rağmen Şahabettin Harput hala ortalarda yok!   Bozbey, diğer tüm misafirleri de davet ederek dışarıya kapının önüne çıkıyor.   Nazik ve kibar adam Mustafa Bozbey.   Toplantı saatini 15 dakika geçiyor, Vali bey yok!   Yarım saat geçiyor hala yok!   Tam 45 dakika geçiyor yine yok!   Artık saati doldurmak üzereyiz ki, “vıyy vıyy” siren sesleri, polis ışıldakları ve bir koruma ordusu eşliğinde, konvoyun en önünde duruyor önümüzde makam arabası.   Derhal arkadaki araçtan sivil bir polis memuru fırlayıp, mıcır dökülmüş yolu tozu dumana katıp yardırarak Vali beyin bulunduğu aracın arka kapısını açıyor.   Makam aracının arka koltuğundan mağrur, gururlu, küçük dağları ben yarattım edasıyla “devlet” yani, devletin Valisi çıkıyor; yüzünde en ufak bir “geciktim, ayıp ettim” ifadesi olmaksızın.   …………………………….   Böyle zamanlarda rahmetli Ecevit ve Erdal İnönü’yü anımsamadan geçemiyorum.   Gözüm ve gönlüm onların ve onlar gibi devlet adamlarının nezaket ve zarafet kokan tavırlarını, duruşlarını özlüyor.   Oysa şimdikiler bilseler de hissetmiyorlar ki, her şeyin bir sonu vardır ve gök kubbede baki kalan sadece hoş bir seda; ne koltuklar, ne makamlar, ne padişahlar ne sultanlar gördü bu fani dünya?!.   ……………………………….   Sayın Vali Şahabettin Harput’a iki lafımız, iki önerimiz var:   Birincisi, polisi sadece kendi kapısını açmak için çalıştırmasın, biraz Bursa için de çalıştırsın!   Kentin ana arterleri belediye tarafından gayr-ı hukuki biçimde sağlı sollu ücretli park yeri olarak tespit edildi ve uzun zamandır kullanılıyor.   Bakın mesela Fomara, Haşim İşcan, Darmstad Caddelerine?   Belediyenin değnekçileri ellerinde makbuzlarla oraları da işgal etmiş vaziyette.   Belediyeler yıllardır kapalı katlı park yerleri yapmak yerine Bursalıların geçecekleri yolları haksız yere park alanına çevirdiler.   Başka insanlar da araçlarını bir de bu alanların yanına bırakıp, yolu iyice daraltmıyor mu?   İşte size artık yaşanamaz hale gelmiş bir Bursa tablosu!   Polise trafiği kestirmeden Darmstad Caddesi’nden geçin bir akşam üstü sayın Vali?   Bir yanda tramvay inşaatı, bir yanda çift sıra park etmiş araçlar, bir yanda eziyet çeken esnaf ve trafik keşmekeşi içinde çaresiz kalmış sürücüler göreceksiniz.   Kent merkezinde trafik polisi ya çalışmıyor ya da çalıştırılmıyor!   Çalışsa eğer, görevi vatandaşın rahatça seyahat etmesini sağlamak olan polis, park alanlarındakiler de dahil olmak üzere oralardaki araçların hepsini bir dakikada kaldırır!   Toplayın İl Trafik Komisyonu’nu sayın Vali?   Belediyecilerle de konuşun?   Ana arterlerdeki değnekçiler ve park alanları kaldırılsın?   Kimsenin park etmesine izin verikmesin.   Böylece yollarımız sağlı sollu birer araçlık daha geçiş imkanına sahip olacak, kent trafiği önemli ölçüde rahatlayacak.   ……………………………..   Gelelim ikinci lafımıza…   Bursa’da trafik keşmekeşinden ötürü sinirden, hava ve su kirliliğinden ötürü de zehirden ölüp gidiyoruz sayın Vali!   Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey daha iki gün önce kendi ilçesindeki hava ölçüm raporunu paylaştı kamuoyuyla.   Ve sonuçlar gösterdi ki, Bursa’nın havası kesinlikle kanserojen tehlike içeren zehirli kimyasal gazlarla dolmuş vaziyette!   Bunun tek sebebi var:   Üretim yapan fabrikalar kazanlarında ya tehlikeli atık yakıyorlar ya da çok özel koşullarda saklanması gereken, arıtma tesislerinden çıkan tehlikeli ağır metal ve kimyasallar içeren kurutulmuş çamurları!   Hoş, sadece bu tablo bile ne yazık ki sizin de görevinizi layıkıyla yerine getiremediğiniz gerçeğine işaret etmekte!   Kentin en yetkili mülki idare amiri olarak Bursa İl Çevre Müdürlüğü size bağlı değil mi?   Hadi soluduğumuz havadaki korkutucu tabloyu koyun bir kenara…   Bu gün Bursa’da sokaktaki çocuk bile biliyor ki, kurulu arıtma tesislerinin hemen hiç biri ya çalıştırılmıyor ya da kısa bir süre için göstermelik çalıştırılıyorlar!   O gün, hakkında bilgilendiğiniz Anadolu Arastası Projesi’nin gerçekleştiği alanın hemen yanından akan Nilüfer Çayı’na bir uğradığınızda tehlikeli fabrika atıklarının size el salladığını, “bizi bu dereye saldılar, yarın da o güzelim Marmara Denizi’nde olacağız” diyerek ağlaştıklarını göreceksiniz.   İl Çevre Müdürlüğü size bağlı değil mi?   Sadece bir tek kesin talimatınızla yarın sabahtan itibaren bir gram bile tehlikeli atık salınamaz dere ve çaylarımıza?   Bir Vali’nin yetkileri çok geniştir, biliriz.   Temsil ettiğiniz Devlet’in Ankara’daki yetkilileriyle de görüşün?   Arıtma tesislerinin hiç aksamadan çalıştırılabilmesi için, sübvansiyon tedbirleri geliştirilsin?   Çıkan tehlikeli atıkların akıbeti çok ciddi biçimde denetlensin.   Siz de buradan önayak olun.   Sadece hamamcılara sıcak su taşıyarak olmaz bu işler sayın Vali.   Gök kubbede boş değil, hoş bir seda bırakmak için biraz düşünmek lazım, bakmak lazım bu işlere!    

Diğer Haberler