İyi kötü satranç bilirim ama tavla oynamayı severim.
Kelimelik oynamayı sevmem, zaten beceremem de ama kelimelerle oynamaktan, onları raks ettirmekten her zaman büyük keyif alırım.
Bulmaca çözmeyi de nedense hiç haz edemedim, aylak işi gördüm hep.
Oysa geçirilecek çok daha güzel vakitler vardı bana göre, keyifli bir kitap okumak ya da iyi bir film seyretmek gibi mesela.
Bulmaca çözmek yerine okumak ve izlemek çok daha fazla zenginleştirdi beni.
Önceki gün akşam 2016’ın ilk gecesinde konuğu olduğum Türkçe’ye “Şah Mat” olarak çevirilen,“Pawn Sacrifice” isimli 2015 Amerikan yapımı o film gibi mesela.
Tam adı, Robert James Bobby Fischer.
Bundan 72 yıl önce Amerika Birleşik Devletleri’nin en kalabalık üçüncü şehri olan Chicago’dadoğuyor.
Babasının kim olduğunu hiçbir zaman bilemiyor?
Mesleği hemşirelik olan Musevi kökenli annesi kendisi işteyken oyalansın diye eve o gün bir“satranç takımı” getirince değişiveriyor her şey birden bire..
Sadece 6 yaşındayken ablasıyla satranç oynayarak başlıyor işe Fischer ve neredeyse tüm zamanını buna ayırıyor.
(Bu arada satranca, “santranç”, bisiklete “pisiklet”, pijamaya “püjama”, orospuya “uruspu” ya da “horospu” diyen eşe dosta da buradan selam olsun!..)
Tam 10 yaşına geldiğindeyse kendisinden çok büyük yerel oyuncuların tamamını dize getiriyor Bobby Fischer.
Sayıları zaten çok az olan Amerika’da yayımlanmış satranç kitapları tatmin etmiyor onu.
Rusça öğreniyor ve onların yazdıklarına veriyor kendini.
Bu arada özgür Amerika’yla (!) komünist Rusya arasında her alanda sidik yarışı çoktan başlamış, kendi rejimlerini övüp güzel göstermek isteyen bu devletler soğuk, psikolojik savaşagirişmişlerdir.
Satrancı yaygınlaştırmak Sovyetler Birliği’nde uzun yıllardan beri bir devlet politikasıdır ve çok da gelişmiştir orada.
Buna karşın Amerika Birleşik devletlerinde önemsiz, sıradan bir oyun olarak görülmektedir.
Sam Amca belli ki vatandaşlarının çok fazla düşünüp, kafalarının çalışmasını istememektedir!
Bobby 20 yaşına dek yurt içi ve dışında pek çok turnuvalara katılarak çok önemli başarılar kazanır.
Amerika şampiyonasına ne zaman girse hep kazanmaktadır zaten ama daha da önemlisi onun yeni taktikleri sayesinde artık bu oyun tüm eyaletlerde tanınıp sevilmeye başlanır.
Yahudi kökenli Robert James Bobby Fischer ABD'nin yetiştirdiği "tek" dünya satranç şampiyonudur!
Bu heyecanlı serüvenin öyküsü de “Şah Mat” isimli filmde çok başarılı işlenmiş.
Fischer, 1972 yılında İzlanda’nın başkenti Reykjavik’te, Sovyet Dünya Şampiyonu Boris Spassky’i tam 2-0 gerideyken 12.5’a, 8.5 yenerek Dünya Şampiyonu olmuş ve Sovyetlerin bu alandaki tam 35 yıllık hakimiyetine son vermiştir.
Soğuk savaş nedeniyle bu maç dünyada da büyük yankı uyandırıyor.
Üç sene sonra, artık 1975 yılında gelindiğindeyse Rus Anatoly Karpov ile unvan maçı yapması beklenen Fischer, Uluslararası Satranç Federasyonu FIDE’den “maçın oynanabilmesi için bazı koşulların yerine getirilmesini istiyor ve aksi takdirde maça çıkmayacağını” belirtiyor.
Fischer'ın isteklerini reddeden FIDE, unvan maçı hiç yapılmadığı halde garip bir şekilde Karpov’u yeni Dünya Şampiyonu ilan ediyor!
Bu olaydan sonra Fischer kayıplara karışıyor ve yaklaşık 20 yıl boyunca ortalarda hiç görünmüyor!
Bu durum ona esrarengiz bir hava veriyor, dünya satranç tarihinin en gizemli şampiyonu haline getiriyor.
Daha sonra ortaya çıkarak hem oynamaya hem de konuşmaya başlayan Bobby Fischer 1992 yılında Spassky ile 5 milyon dolar ödüllü bir maç daha yapıyor ve 10’a, 5 bunu da kazanıyor.
Fakat FİDE bunu da geçerli saymıyor çünkü karşılaşma Belgrad’ta yapılmıştır ve o sıra Birleşmiş Milletler Yugoslavya’ya ambargo uygulamaktadır!
Fischer’ın asıl amacı da budur zaten, BM’nin ambargo kararına muhalefet etmektedir!
Ambargoyu delerek gizlice girdiği Yugoslavya’daki şampiyonadan sonra kaderi değişir ve “kanun kaçağı” sayılarak Amerikan Hükümeti tarafından aranmaya başlanır.
Garip ve kabul edilemez şeyler söylemektedir Bobby Fischer, kendisi de bir Yahudi olmasına rağmen İsrail’i kötülemekte, vatandaşı olduğu Amerika’yla beraber dünyanın başına bela olarak görmektedir!
Fischer, o yıl Amerikan hükümetinin karşılaşma yapmaması yönündeki uyarılarına meydan okumuş, hatta hükümetin kendisine gönderdiği resmi yazıya tükürerek cevap vermiştir!
Bobby Fischer'ın, 12 yıllık kaçak hayatı Japonya'nın Narita havalimanında son bulur sevgili okurlar.
Japonya'dan Filipinler'e, ABD tarafından iptal edilmiş "geçersiz bir pasaportla" geçmeye çalışırken yakalanır.
Japonlar onu 9 ay gözaltında tutarlar ve ardından İzlanda’nın vatandaşlık vermesiyle bu ülkeye geçer.
1992 yılından o güne dek çok çileli bir hayat geçiren, ülke bu ülke dolaşıp kendine sığınacak yer arayan Fischer orada da boş durmaz ve İsrail’le, Amerika aleyhinde pek çok açıklama yapar.
Mesela 11 Eylül 2001 günü, Flipinler’de yayın yapan bir radyoya verdiği demeçte şöyle konuşur:
“Ne kadar güzel haber bu. Ben bu saldırıyı alkışlıyorum. Amerika ve İsrail yıllardır Filistinlileri öldürüyorlar, soyuyorlar; ama bunlar kimsenin umurunda değil. Şimdi iş tersine tepiyor... Amerika yeryüzünden silinmelidir!.."
Fischer'in, 17 Ocak 2008'de, Reykjavík'de bir hastane odasında öldüğü, aile dostu Gardar Sverrisson tarafından bildirilir dünyaya.
Ölümünün nedeniyse hala bilinmemektedir.
Erken yaşlanan bu Amerika karşıtı "Amerikan satranç kahramanı" vefat ettiğinde ülkesinin değil, kendisine kucak açan kuzeyin küçük devleti İzlanda’nın vatandaşıdır.
Ve o gün bu gündür o ülkenin koynunda yatmaktadır.
Filmin Yönetmenliğini Edward Zwick yapmış; oyuncu kadrosunda ise Tobey Maguire, Liev Schreiber ve Peter Sarsgaard var.
“Oturun sıcacık evinizde bu akşam, sıra dışı bir dâhinin gerçek üstü yaşam öyküsünü izleyin” derim…
Zaten her yer kar.