Özellikle Türkiye'nin batısında, Urla ve Güzelbahçe gibi toplumsal duyarlılığın had safhada olduğu yerlerde çarpıcı ve dikkate değer gelişmeler yaşanıyor son günlerde.
PKK'nın sözde "sol cephe" partisi sayılan, genel başkanlığınaysa Kızıldere'nin samanlıkta saklanan politikacısı Ertuğrul Kürkçü'nün getirildiği HDP yani, Halkların Demokrasi Partisi'ne yönelik saldırılar yapılıyor Ege'nin yurt sever halkı tarafından!
Diğer taraftan Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'ndan, yolsuzluk ve rüşvet batağına saplanmış AKP Hükümeti'nin bu durumdan kurtulup, iktidardaki konumunu yenileyebilmek amacıyla ülke çapında provakatif eylemler planladığına ve halkın yaşanabileceklere karşı uyanık olması gerektiğine dair uyarı mesajları alıyoruz.
İki hassas sinir ucu var bu ülkenin; biri geçmişte de büyük acılara neden olmuş alevi-sünni gerilimi, diğeriyse eylemci kürtleri büyük kentlerde sokağa dökebilen PKK meselesi.
Son zamanlarda HDP baz alınarak yapılan eylemlere bir göz atıldığında yine birilerinin "Kürt" meselesini kaşıyıp kanatarak toplumun önüne atacağını var sayabiliriz pekala.
Bu durumu İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in değerlendirmelerini paylaşarak sunmak istiyorum sizlere.
Dünkü yandaş olmayan gazetelere şöyle bir göz attığımda hemen her yazarın "Berkin'den" söz ettiğini, hemen hepsinin de benzer cümlelerle meseleye aynı pencereden baktığını gözlemledim.
Berkin'i yazmaları son derece doğal çünkü, ülke gündeminde Berkin'in ölümü ve sonrasında yeniden oluşan toplumsal tepki vardı ama...
Aralarından bir tek kişi, o da Aydınlık'ta yazan Doğu Perinçek gündemi aşarak ülkenin yarınlarına ilişkin bir dizi tespit ve değerlendirme sunmuş okurları için.
Hoş Perinçek'i de diğerlerinden farklı kılıp, "lider" yapan özelliği de bu zaten ama "Büyük çözümlerin eşiğinde sorunlar" başlığını taşıyan dünkü yazısı gerçekten de okunup, üzerinde çokça düşünülmesi gereken ayrıntılar içeriyordu.
Öncelikli olarak ayak sesleri her geçen saat daha fazla duyulan "ekonomik krize" çekmiş dikkatleri Perinçek.
Turgut Özal'la birlikte başlayan "borçlanma ekonomisinin" artık sonuna gelindiğini, kaçınılmaz olarak "üretim ekonomisine" dönüleceğini vurgulamış.
İkinci olarak da Türkiye'yi bekleyen en önemli durumlardan birinin ABD tarafından çok uzun zamandır kurgulanan "bölgesel Kürt özerkliği" için artık harekete geçileceği değerlendirmesinde bulunmuş ve eklemiş:
"ABD Suriye'yi bölemedi.
ABD Irak'ı bölemedi.
ABD İran'a diş geçiremedi.
Böylece ABD'nin "Kürt koridoru" girişimi bozguna uğradı.
Bu durumda ABD'nin Kürdistan, daha doğrusu "ikinci İsrail"(!) tasarımı çöktü.
O halde bu durum PKK-BDP yönetimlerinin iddiayla açıkladıkları "bölgesel özerklik" artık "Kürdistan" başlıklı tasarım içinde hiç bir anlam taşımıyor!.."
Doğu Perinçek devamında şu soruları ortaya atmış:
Washington PKK-BDP yönetimini "bölgesel özerklik" konusunda kışkırtıyor. Bu kışkırtma başarılı sonuçlar getirmeyeceğine göre asıl amaçlanan nedir?
Bu girişimin büyük olasılıkla seçimden hemen sonra Nisan, Mayıs aylarında sergilenebileceği göz önüne alınırsa, hangi hükümet bu durumla karşı karşıya kalacaktır?
Urla, Ordu ve Fethiye'deki eylemler halkın vicdanından yükselen, bölücülüğe karşı kendiliğinden gelişen tepkiler miydi yoksa başka bir plan çerçevesinde başka birileri tarafından mı örgütlendi?
Türk silahlı kuvvetlerinin bu özerklik girişimi karşısında nasıl bir tavrı olacak?
ABD Kürt koridorunu açamadığına ve bölge ülkelerini bölemediğine göre PKK'yı desteklemekten vaz geçebilir mi?
ABD, Türkiye'yi yobazların "sıcak para diktatörlüğüyle" yönetme tasarımının çökmesi karşısında sözüm ona laik ve sözüm ona Atatürkçü görüntülü hükümet seçeneklerine yönelebilir mi?
Türkiye dış borç batağındaki ekonomik çırpınışlardan ve bölünme tehditinden hangi programla kurtulabilir ve bu programı hangi güçler bir hükümet seçeneği yaratarak hayata geçirebilir?
Ne dersiniz?
Bir zamanlar, "Bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz"(!) diyen 9'ncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in bile Berkin Elvan'ın ölümünü "Vahşi bir saldırı"(!) olarak niteleme noktasına geldiği günümüz Türkiyesi'nde ülke ve insan sevgisine dayalı mücadelesini 60 senedir yılmadan sürdüren Doğu Perinçek'e artık kulak verme zamanı gelmedi mi sizce?