Yazarlar

Yetimin başını okşa ve fakiri doyur ama…

post-img
Bu gün memleketimizde hâlâ pek çok Müslüman, misafir ya da ihtiyaç sahibi biriyle yenen bir yemeğin bereketleneceğine ve haneye huzur getireceğine inanır. Evet doğru, ister Müslüman olsun ister Mecusi, insanlıktan nasibini almış herkes için aç olanı doyurmak, elindekini ihtiyaç sahipleriyle paylaşmak her zaman çok güzel ve huzur verici bir harekettir. Bir gün biri Hazreti Muhammet’e gelerek “kendisinin katı kalpli olduğunu ve gönül huzurundan mahrum olarak yaşadığını” söyleyince şöyle yanıt vermiş peygamber ona “Kalbinin yumuşamasını istiyorsan, açı doyur ve yetimlerin başını okşa.”   Yine başka bir başka bir hadisteyse şöyle denir: “Kim bir açı, Allah için doyurursa, Allah ona Cennet meyvelerinden yedirir.” İhtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını gidermek, onları doyurmak, cehennem azabına karşı kalkan olarak gösterilmiştir İslamiyet’te. Peygamber’in tavsiyesi şöyledir: “Bir hurma vermek sûretiyle de olsa kendinizi cehennem ateşinden koruyunuz.” Müddessir Sûresi’nde açları doyurmamak; namazı terk etmekle, hatta ahireti inkâr etmekle aynı teraziye konmuş ve cehenneme giriş sebebi olarak gösterilmiştir. Bu âyetlerde mealen şunlar söylenir: “Suçlulardan sorarlar:  ‘Sizi şu can yakıcı azaba ne sürükledi?’ Onlar da derler ki: Biz, namaz kılanlardan değildik, fakiri de doyurmazdık. Boş işlere dalanlarla birlikte dalardık, ceza gününü de yalanlardık. Sonunda bu halde iken, ölüm bize geldi çattı”  (Müddessir 74/42-47).  Hâkka Sûresi’nin 25-34’ncü,  Fecr Sûresi’nin 17-20’nci, Beled Sûresi’nin 11-16’ncı ve Mâûn Sûresi’nin 1-3 ile 7’nci âyetleri de aynı anlam ve amacı taşımaktadır. Bütün bu âyetlerde müminlerin fakirleri doyurmaları, ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını gidermesi, aynı zamanda da başkalarını buna teşvik etmesi, hatta bu hususta yarışması ısrarla emredilmiştir. Hatta öyle ki, Müslümanlığın ilk zamanlarında  bazı insanlar evlerinde misafirsiz yemek yemez, tek başlarına sofraya oturmazlardı. Kuran’da  sâlih insanların, cennete girmeye aday olan kulların özellikleri anlatılırken şöyle denir: “Onlar fakire, yetime ve esire O’nun sevgisi için yemek yedirirler ve şöyle derler: “Biz, size Allah rızası için yediriyoruz, sizden bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz.” (Dehr 76/7-10) Rum Sûresi’nin 38. âyetinde ise, “Akrabaya, fakire, yolda kalmışa hakkını ver. Allah’ın hoşnutluğunu dileyenler için bu daha hayırlıdır” buyrulmaktadır. Kuşkusuz günümüz şartlarında bulunduğumuz ortam ya da evlerimiz her zaman misafir ağırlamak için uygun olmayabilir. Onun için de atalarımız imarethaneler, aşevleri ve benzer pek çok yapı oluşturarak, hayır sahiplerinin bu yöndeki amaçlarına ulaşabilmeleri için fırsat yaratmışlardır. Özellikle Ramazan ayı bu iş için biçilmiş kaftandır. Konu komşuyu ve ihtiyaç sahiplerini iftar yemeklerine davet etmek artık bir gelenek haline dönüştü toplumumuzda. Bu geleneği siyasi partilerimiz de sürdürmekte. Kimi iki çuval pirinç alır, kimi de yağı, kimi etini alır, kimi de irmiğini ve herkesin KENDİ KESESİNDEN sağladığı katkılarla geniş katılımlı iftar yemekleri verilir her sene kentimizde de. Geçen yıl Bursa’da, Atıcılar Mahallesi’ndeki geniş alanda İl Başkanı Cemalettin Torun’un  önderliğinde, tamamı Müslüman, muhafazakar ve hatta tefekkür sahibi insanların yöneticilik ettiği Adalet ve Kalkınma Partisi de tam 8 bin kişilik iftar yemeği verdi. Binlerce Bursalı o akşam hayırsever ve Cennet adayı bu insanların verdiği bu iftara katılarak, dualar eşliğinde kendilerine teşekkür etti; “Allah kabul etsin” dedi. Fakat vaziyet son derece vahimdi ve İslam fıkhına göre kendilerine sunulan yedikleri yemek tamamen haramdı! Ne Allah’ın, ne de kulun kabul edebileceği bir durum yoktu ortada! Çünkü yemek bedelini kendileri ödememiş, devlet kesesinden gayrı kanuni, usulsüz ve hiçbir Müslümana yakışmayacak ve yiyenleri de vebal altında bırakacak şekilde alınmış, bir manada da çalınmıştı. Evet, AKP’nin geçen yıl verdiği iftar yemeğinin faturası habire yiyip şişmekten ötürü artık basenleri göbek ebatlarıyla eş hale gelen kalantor, badem bıyıklı İslamcı müteahhitler tarafından değil, bir belediye, bir devlet kuruluşu olan BURFAŞ tarafından ödendi ve ödetildi sevgili okurlar. Umarız BURFAŞ’a fatura edilen bu hesap öte dünyaya kalmadan, yapılacak ilk Sayıştay denetiminde bu dünyada görülür ve bırakın kendi ceplerinden fakirleri doyurup hayır yapmayı, üstüne bir de tüyü bitmedik yetim hakkı yiyip, yedirenler henüz hayattayken bu dünyada da görürler cezalarını! Biz İslamiyet’i anlatmaya devam edelim, tabi anlayana! Kur'ân'da şöyle buyurulur: "Hırsızlık yapan erkek ve kadının ellerini kesiniz" (Maide, 5/38). Ebu Hureyre, Sevgili Peygamberimizden şu hadisi naklediyor: "Kıyamete yakın bir takım topluluklar türeyecek, bunlar dini vasıta kılarak dünyayı yiyecek, dini midesine alet edecek.” Hz. Peygamberimizin 'Beytül Mal'dan yani devlet malından yiyenlerin, aşıranların cenaze namazını kılmadığı bilinmektedir. İslamiyet’te bu suça "GULUL SUÇU" denmektedir.   Ünlü Muhaddis-Fakih İbn Hemmam (ölm. 211/ 826 ) eseri el-Musannef'te bize bildiriyor ki, Hz. Peygamber, kamu malından iki dirhemlik bir miktarı çalan Eşça'lı sahabesinin cenaze namazını kılmamıştır. ( Ebû Dâvûd, Cihâd 133; îbn Mâce, Cîhad 34; Muvatta, Cihad 25: Müs-ned, IV, 114, V, 192.) (El-Camiu li Ahkâmi'l-Kur'an/İmam Kurtibi, Ali İmran suresi 161 ayetin tefsiri)   "Bir harp sonrasında Hz.Peygamber'e: "Filanca, falanca şehit oldu" diye tekmil verdiler. O, bunların birisi için şöyle dedi: “Hayır! İşte o dediğiniz kişi şehit olmamıştır. Ben onu cehennem içinde görüyorum. Sebebi de, kamu malından (Beytü'l mal'dan, devlet malından) çaldığı bir giysidir.” Hz. Peygamber bunun ardından Hattab oğlu Ömer'i çağırarak şu talimatı verdi: “ “Git, ey Hattab oğlu, git de insanlara şunu duyur: Cennete yalnız ve yalnız müminler girecektir." (Müslim, İman; İbn. Hanbel, Müsned, 1/30, 47) Ne demişti “kalbim son derece katı” diye kendisine gelen adama Hazreti Muhammet? “Kalbinin yumuşamasını itiyorsan yetimin başını okşa ve fakiri doyur.” Ama kendi kesenden, devlet malından aşırarak değil!   NOT: CHP’den Bursa’ya İstanbul Milletvekili, Genel Sekreter Gürsel Tekin’in yakın arkadaşı ve de avukatı Mahmut Tanal kontenjan adayı olarak geliyor sevgili okurlar. Kendisi ikâmetgahını taşıyarak, Nilüfer’den ev tutmuş bile. Vatana, millete, CHP’ye ve de Gürsel Tekin’e hayırlı olsun.

Diğer Haberler