Yazarlar
1 Mayıs, işçiler, patronlar, İbrahim Burkay, arsa, marsa, ciğer, miyer, işte öyle konular var bu yazıda
- Mehmet Ali Yılmaz
- 226 Okunma
Adam yazıyo ordan burdan “Cumanız mübarek olsun” diye, niye Cuma, mesela niye Pazartesim mübarek olmuyor benim?
Üstelik de haftanın ilk iş günü, üretim var, ekonomi var, ticaret var; niye Cuma?
Ne farkı var Cuma’nın diğerlerinden?
Aslında hiçbir farkı yok!
Musevilikten, İslami kültüre de geçmiş bir iz, hepsi o kadar!
Tekvin Suresinde bunu açıkça okuyabilirsiniz, Tevrat’a göre tanrı dünya ve evreni aşama aşama toplam 6 günde yaratmış, yedinci günde de ayaklarını uzatıp dinlenmiştir!
Geçin her türlü zaaftan münezzeh olması gereken Tanrının dinlenme ihtiyacını, “ayaklarının bulunması hali” bile bu metni yazanların gerçekte birer insan olduklarını ispat etmeye yeter de artar bile!
Yahudilere göre Tanrının dinlendiği gün Cumartesidir.
O tatil yaptığına göre o gün insanoğlunun çalışması zinhar doğru değildir!
Adına “Sebt günü” denilen Cumartesileri Museviler katiyen çalışmazlar; hatta kışın ateş bile yakmazlar, ibadet ederler sürekli.
Yahudi’nin Cumartesisi olacak da Hristiyan’ın olmayacak mı?
Onlar da Pazarı bellemişler Tanrının tatil yaptığı gün olarak kendilerine; “Cumartesi” deseler Museviliği makbul ve doğru bir din olarak kabul etmiş olacaklar çünkü!
Cumartesi, Pazar…
Ne kaldı geriye?
Cuma!
Bizim kültürümüze de sessiz sedasız “Cuma” girivermiş tatil günü olarak işte!
İşte onun için de Müslüman ülkelerde haftalık tatil günü Cumadır.
Oysa Kuran sadece “Cuma namazına” işaret eder bu gün için, öyle “tatil yapın, dinlenin” filan da demez!
Cuma Suresinin 9’ncu ayetinde şöyle seslenilir:
“Ey iman edenler, Cuma günü namaz için seslenildiği zaman, yani ezan okunduğu vakit, hemen Allah’ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için çok hayırlıdır.”
Cuma, Cumartesi, Pazar…
Kim, neye inanıyorsa onunla birlikte devam etsin hayatına…
Fakat ben de dediğim gibi, “pazartesiye”, tatil değil iş gününe, Tanrının da yaratmayı sürdürüp, çalıştığı vakte çok inanıyor ve onu çok seviyorum!
Pazartesi demek “çalışmak” demek, “üretip memlekete faydalı olmak” demek.
Tembel, bedavaya para kazanan, gerçekte aylak insanların hiç sevmedikleri nefret edilesi bir gün demek!
Fabrika demek, sanayi demek, üretim demek…
Peki kimileri için “1 Mayıs” ne demek?
Patronlara sövülen, düzene küfredilen, devletin polisine, güvenlik kuvvetlerine taş, Molotof kokteyli atılan gün demek!..
Hasstirin oradan!
Karl Marks “Das Kapital’i” yazıp, “emek-sermaye çelişkisini” anlatırken İngiltere’dekileri bir kenara bırakıp, yurdum işçisinin ulaşacağı bu günleri şu kadarcık olsun hesaba katabilseydi eğer, Das Kapital’i değil inanın, “Nah Kapital’i” yazardı teorem olarak!
Ve işçilere seslendiği son cümlesi şöyle olurdu:
“Nah size kapital!..”
Üzerine alınmayanları dışarıda tutuyorum elbette…
Bu kadar faydacı, bu kadar yanar döner, bu kadar tembel, tüm bunlara karşın o kadar da yaygaracı, her şeyi kendinde hak gören, 50 liraya adam satan bir sınıf, canlılar arasında ender bulunur doğrusu!
Sanayici bir arkadaşım fabrikasında çalışan işçilerin Ev-Kur borçlarını ödemekten bitap düşmüş, yakınıyordu geçenlerde!
Adam gidiyor, uyduruktan bir senetle Ev-Kur gibi firmalardan astronomik rakamla önce bir cep telefonu alıp, ardından da ucuz fiyata nakde çeviriyor yandaki dükkanda.
Ödeyemiyor, temerrüde düşüyor borcu sonunda.
İcra, haciz filan derken adam hem çaptan düşüyor hem de işten!..
Çalışanlarını popomlamak için adam yollayıp tüm borçlarını sıfırlıyor arkadaşım, sonra da yavaş yavaş onların maaşlarından kesiyor faizsiz, sırf mutlu olsunlar diye.
“N’apıyorlar telefonları bozdurduktan sonra paraları” diye sordum?
Kısa yoldan zengin olacaklar, köşeyi dönecekler ya?
Gidip at yarışı oynuyorlarmış p.venkler!..
Bu dünyada nasıl “1 Mayıs İşçi Bayramı” varsa, “1 Haziran Patron Bayramı” da olmalı bence!
Sen kalk el kadar çocukken hayat nedir tanıma, yaban işlerinde çalış, didin, gece-gündüz nedir bilme, mesela Orhaneli’nin Karesi köyünden kara lastik ayakkabıyla çık, Karesi Tekstil’i kur, kendi alanında Türkiye’nin bir numarası ol, sonra birileri senin hakkında çıkıp meydanlarda “pis patron” diye bağırsın!..
Hasstirin oradan!
“Patron” dediğin adam farklılık yaratan, proje üreten, ekonomiye katkı sunan, hepimizi zengin eden insandır, en az işçilerimiz kadar onların da kıymetlerini bilip, korumak zorundayız.
Sermaye düşmanlığı yapan hayta takımına bir bakın hele, hiç biri hayatında bir baltaya sap olamamış, ömrünü sap olarak tamamlamaya mahkum çapsız sülüklerdir pek çoğu.
Patron takımının da bir kusuru var tabii, elleri sıkı, biraz cimri oluyorlar çoğu.
Sen kalk koskoca Karesi Tekstil’in sahibi Ramazan Bayduz ol, sonra da çocuğuna Çin malı dandik, elektrikli oyuncak araba al daha ucuz diye, hiç olacak iş mi?!.
Çorapları da yamatıyosundur şimdi sen evde hanıma!
İşte, onların da imtihanı parayla bu dünyada!..
Dünya kadar paran olsun ama harcayama!..
Kabız olmak gibi bir duygu olsa gerek bu para tutkusu, kakan acayip gelsin ama bir türlü yapamama hali!..
İnanın, gerçekte hepimiz onlardan daha zenginiz!
Çok şükür, rahat rahat para harcayabiliyoruz çünkü.
Hem, en iyi yat, arkadaşının olan yat değil midir sanki!
Her hafta “hayırlı cumalar” diye mesaj gönderenlerin yanı sıra her sene-i devriyesinde telefonumu öttürenlerin arasında “1 Mayısçılar” da var…
CHP Osmangazi İlçesi’nin şeysi kısmetsiz İsmet de (Karaca) mesaj göndermiş geçen gün “1 Mayıs geldi, yehhuu, hadi alanlara” filan diye!..
Len İsmet, dün ortakların Mustafa Şenyurt ve Recep Çohan’la filan beraberdiniz 1 Mayıs yürüyüşünde…
Dinciler nasıl “din” satıyorlarsa, siz de adına “Çağdaş Yaşam Marketleri” dediğiniz ticari kuruluşunuzla milletin duygusunu sömürüp, Atatürkçülük, laiklik, çağdaşlık filan satıyor, oradan beslenmiyor musunuz oğlum?!.
Madem “işçi, çalışan, emek, zart zurt” filan da İsmet, 1 Mayıs’ta Çağdaş Yaşam Marketlerinde çalışan işçilere niye tatil vermediniz bakiim?!.
He İsmet?
Üstelik bir de niye fazla mesai yazdınız?
Sabahları işe başlarlarken fazla konuşmasınlar diye, niye onların telefonlarını topluyor, iletişim özgürlüklerini engelliyorsunuz bakiim ha?
Yoksa sizin solculuğunuz da aynen Atatürkçülüğünüz gibi sahte mi?!.
Şu sıralar başkanlığını kim yürütüyor, inanın hiç bilmiyorum ama Murat Kuter yine mutlaka hala bişeysidir, Bursa Sanayici ve İşadamları Derneği (BUSİAD) bile daha solcu ve işçi dostu bunlara göre be!
Mesaj göndermişler, “Kayıt dışı istihdam sorununun ve iş kazalarının son bulduğu, iş sağlığı ve güvenliği bilincinin tabana yayıldığı, kadın istihdamının arttığı, çocuk işçi çalıştırmanın sona erdiği, haksızlıkların ve eşitsizliklerin olmadığı, insan onuruna yakışır bir iş hayatıyla barışın ve özgürlüğün hüküm sürdüğü aydınlık bir Türkiye hepimizin ortak dileğidir.
Söz konusu bu değerlerin eksiksiz bir şekilde hayat bulması ve emekçinin daha güzel yarınlara ulaşması temennisiyle 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü kutlarız. BUSİAD Yönetim Kurulu” diye.
Bu ifadeleri görselerdi Karl Marks ve dahi Lenin, utançlarından pancar gibi kızarırlardı inan olsun!
CHP’li müzmin milletvekili adayı, kaçak inşaatlarından topladığı kira gelirleriyle zenginleşmiş, estane, mestane, saçları koyu kestane Mustafa Şenyurt mu daha solcu yoksa, BUSİAD’ı yönetenler mi bilemedim, şaşırdım kaldım vallahi!..
Ama bildiğim bir şey var, bu Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İbrahim Burkay kesinlikle bir şeyler çeviriyor bu aralar yine!..
Len İbrahim…
Geçen yıl gittin Tekstil Organize Sanayi Bölgesindeki 100 dönüm arsanı Politeks’in sahibi Mustafa abiye kakaladın!
O sıralar 60-70 dolar arasındaydı oradaki sanayi arsalarının metre kare fiyatları yani, bir 6-7 milyon dolar kadar indirmiş olman gerekir bu işten cebe.
Şimdi, o parayı n’aptığını henüz bilmiyoruz.
İnşallah, kendi üstüne ya da birilerinin adına bu satışın sonrasında hemen yan tarafta açılacağını duyurduğun TEKNOSAB yani, Teknoloji Sanayi Bölgesi’nden ucuza arsa kapatmadın!
Sen dahil, inşallah hiçbir yönetim kurulu üyesinin orada tek metre kare bile arsası çıkmaz İbrahim!
Yoksa, Bursa’daki 40 bin sanayi ve ticaret erbabı tek tek hepinizi öper, ona göre; ben de çıkışta kolonya tutarım vallahi!
Takipteyim İbrahim!
Orada teknoloji ağırlıklı şirketler faaliyet göstermeli zaten, senin gibi çarşaf, nevresim, güneşlik gibi ürünleri imal edenler değil!
Hoş, bunları da kendin yapmıyor, daha ucuza mal ediyor diye Ramço’dan (Ramazan Bayduz’dan) alıp satıyorsun ama görmiyim bak oralarda seni!
Ramazan Bayduz makam aracı olarak, oğlana aldığı Çin malı elektrikli otomobili kullanıyormuş işe gidip gelirken doğru mu len İbrahim?
Bu arada Ramazan’a da mavi boncuk atıyormuşsun diye duydum, “TEKNOSAB’tan sana da yer vercem” filan diye!..
Adaşın Padişah İbrahim havuzdaki balıklara altın atardı yisinler diye, sen de iş adamlarına boncuk mu atıyosun len İbrahim?
Sırıtma, yine öyle sırıtıp durma bak fena yaparım ona göre!
Kayınpederini çalıştırıyor musun hala BTSO’da?
Kendi şirketinde çalıştırsana, niye oradan maaş ödetiyorsun İbrahim; hiç utanmıyor musun?
Odayı söğüşleyip, paraları kayınpederinin cebine aktarmak hoşuna mı gidiyor; patronların, patronluğun yüz karası İbrahim?
Söğüşçü İbrahim; şu koca Bursa’da bi sen kaldın söğüşçü olarak, bir de Alan Rafet!..
Hadi onun sevimli bir yanı var, sende o da yok sırıtık İbrahim!
Duydum ki Barakfakih’teki yerini de satışa çıkarmışsın…
Gelecek parayla yine bir yerlerden arsa mı alacaksın yoksa İbrahim?
Yoksa…
Yoksa…
Bir yerlere “fıymayı” mı düşünüyorsun İbrahim?
Hele hele bu saatten sonra adamı fıydırmazlar ona göre İbrahim.
“Bursa Vergi Daireleri Başkanı Nuri abi (Karakaş)…
Selam eder, ton ton yanaklarından “şap” diye öperim.
Zarif, asil ve güzel sekreter hanıma da hassaten selamlar.
Mesela sen kayınpederini vergi memuru olarak oraya işe alır mısın abi?
Yani bir hakimin kayınpederini yanına mübaşir olarak aldırması gibi bir şey bu!
Hiç kimse yapmaz bunu…
Üç kuruş para için ele güne rezil olmayı göze aldığına göre devlete vergisini de tam olarak ödemiyordur bence bu adam!
Açıkçası ben şüpheleniyorum!
Tüyü bitmemiş yetimin hakkı var…
Bi baktır be abi, Tekstil Organize Sanayi Bölgesi’ndeki sattığı arsayı kaç para göstermiş acaba bu İbrahim Burkay?
Altı milyon doların altındaysa eğer rakam, aradaki fark devletin anasının ak sütü gibi helalidir!
Bana da bi yemek ısmarlarsın Ciğersan’da elbette!..
Geçen hafta bizim gazetenin yazarı, ünlü düşünür, konuşur ve dahi söylenir Can Ertan götürmüştü, Çavuş Örme’nin sahibi arkadaşımız Metin Çavuş’u ziyaret etmek için yolumuz Tütün Çiftlik tarafına düşünce.
Karlıdağ Caddesi’nin üzerinde dükkan.
Şişte bir kuzu ciğeri yapıyorlar Nuri abi, uff yani!..
Kapalı Çarşı’nın oradaki “Namlı Ciğerci” yağda, Ciğersan’ın şişte ciğeriyse ızgarada bence dünya şampiyonu!
Restoran’ın yöneticisi Murat Tinç de sürekli okurumuz çıkmadı mı!
İşletmenin sahibi Mahmut Gürkan’la da birlikte oturup sohbet de ettik memleket halleri üzerine.
Can gene habire söylendi durdu!
Ciğerin yanında sundukları salata ve garnitürleri anlatmak içinse sayfalar yetmez.
Bir gün gideriz değil mi Nuri abi?
Orhan Efe’yi de alıp hep birlikte gideriz vallahi, ne güzel olur.
Hörmetler…”