Yazarlar

Acıyı bal eylediler

post-img
Yakın geçmişe ışık tutan yazarlarımızdan Soner Yalçın, “Beyaz Müslümanların Büyük Sırrı-Efendi 2” isimli kitabında gelişmelerin perdearkasını ayrıntılarıyla anlatır, aslında 2’nci Mahmut döneminde yapılan Alevi-Bektaşi katliamının gerçek nedeninin bize anlatılanlar olmadığını vurgulayarak. Nakşibendilik gibi Bektaşilik de ilk Türk tasavvuf hareketi olan Yesevilik’ten doğuyor. Ancak Nakşibendiler zamanla Türklüklerini unutup Hint, İran ve Suudi etkisine giriyorlar. Önce Orta Asya’da Yeseviliği Sünni öğreti içinde eriterek yok ediyorlar, ardından da tam 400 yıl boyunca Anadolu’da Alevi-Bektaşi avına çıkıyorlar. Ama şu hiçbir zaman unutulmasın, meselenin özünde hep “ekonomik çıkar” ve “iktidar gücünü elde tutma kaygısı” var elbette. Yeniçerilerin toptan yok edilip yerine yeni bir ordu kurulmasının nedeni de aynıdır zaten. Meselenin özünde Osmanlı pazarına kimin hakim olacağı, Darphanenin kimin yönetiminde kalacağı soruları vardır. O dönemde Yahudilerin işbirliği yaptığı gruplar Yeniçeriler ve Bektaşilerken, Hristiyan yani Rum ve Ermenilerse güçlerini Devletin yüksek kademelerinde görev alan yandaşlarından alıyorlardı. Kaybeden sadece Yeniçeriler değil, Yahudiler ve özellikle Yahudi sarraflar da oldu. Sadece Sultanahmet civarında 3 bin Yeniçeri öldü o gün. Yaklaşık 10 binini At Meydanı’ndaki kışlalarda sıkıştırıp önce top mermileriyle  sonra da binaları ateşe vererek yok ettiler. Yakalananlar hemen asıldı. Kaçarak ormanlara sığınanlarsa içinde bulundukları koruluklar ateşe verilerek yok edildi. “Karanlık” kafaların yalanları o sırada da işliyordu. Halk desteğini yanlarına almak için “Yeniçerilerin Kuran-ı Kerim’i parçaladıkları” dedikodusunu yaydılar dört bir yana. Sultan 2’nci Mahmut’un kurduğu yeni ordunun adı “Asakir-i Mansure-i Muhammediye” yani, “Allah’ın izniyle muzaffer olacak Muhammed’in ordusu” anlamını taşıyordu; sanki Yeniçeriler Şeytan’ın ordusuymuş gibi! Bu dinsel aldatmacalar bahane gösterilerek yeni yeni doğmakta olan Türk(Yeniçeri-Bektaşi) sermayesi etkisizleştirildi. Meydan yine vergi ödemeyen ulema ve paşalar gibi ayan sınıfına kaldı. Nakşibendiler sadece Alevi-Bektaşileri  yok etmeye çalışmakla kalmadı ya iktidarı ele geçirmeyi ya da ortak olmayı hedeflediler hep. Bu durum sadece Osmanlı’da değil, Cumhuriyet döneminde de böyle oldu. Yine Soner Yalçın’ın vurguladığı gibi, Gümüşhanevi Dergahı’nın Turgut Özal, Abdullah Gül, Necmettin Erbakan, Recep Tayyip Erdoğan gibi Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, onlarca bakan ve bürokrat yetiştirmiş olması tesadüf müdür sizce? “Her güç kendi karşıtını yaratır” gerçeğinde olduğu gibi Cumhuriyet döneminin “laiklik” politikası sonucu önce rahat bir nefes aldı Alevi-Bektaşiler. Fakat devamında Dersim, Kahraman Maraş, Çorum, Gazi Mahallesi ve Sivas gibi katliamların mağduru yine hep onlar oldular. Son günlerde Gezi Parkı olaylarıyla başlan AKP karşıtı protesto eylemlerinde yaşamını kaybedenlerin hep Alevi gençler olduğu konuşuluyor; yazılıp çiziliyor. Brahmanlar olacak değil ya elbette Aleviler olacak en ön saflarda, yüz yıllardır “bu kafadan” ötürü çok “can”ları yandı çünkü, acıyı hep bal eylediler. Çektikleri onca büyük acılara rağmen iyi ki varlar, iyi ki dimdik ayaktalar, onlar olmasa demokrasinin ‘d’sinden bile söz etmek mümkün olmazdı bu memlekette, Cumhuriyet’i sırtlarında taşıyan ana direğimizdir onlar bizim, iyi ki sağlar. Başları sağolsun, başımız sağolsun, varsın Başbakan taziyede bulunmasın, yaşamlarında çektikleri en büyük acı -ki, o da ne kadar doğruysa- baş örtüsü  olanlar, “evlat kaybetmenin acısından” ne anlarlar?!.  

Diğer Haberler