Yazarlar

Adam Gibi Kadınlar

post-img
Aslında geçen Cuma Bursa’da buluşmayı planlamıştık. Balıklı Bahçe’nin bahçesinde bir şeftali ağacının altına kurulup, arslan ayranı eşliğinde nefis balık mezelerinin eşsiz lezzetlerini duyumsayacak, Udi Metin Hoca’nın mızrabından çıkan nağmelerin tınısıyla meşk edip, hasret giderecektik. Halide (Türkoğlu Yukay) İstanbul’dan, Metin (Taş) (Erol Taş’la herhangi bir akrabalığı yoktur!) Ankara’dan gelecek, Cengiz hocayla (Oba), bendeniz de ev sahipliği yapacaktık. Tüm zamanların gelmiş geçmiş en iyi haber spikeri olan Halide’yi ve tiyatro öğretmeni Cengiz Oba’yı (Ayıptır söylemesi, bendenizin de diksiyon ve beden dili hocasıdır) zaten dünya tanır da…     [caption id="attachment_81118" align="aligncenter" width="400"] Halide Türkoğlu Yukay[/caption]     [caption id="attachment_81119" align="aligncenter" width="400"] Sırtı dönük olan Cengiz Oba, diğerleri de öğrencileri.[/caption]     Metin Taş’ı da sanıyorum aranızdan bazıları tanıyordur!     [caption id="attachment_81121" align="aligncenter" width="400"] Yaşı ilerlediğinde tanıyamayanlar gençliğinden tanırlar belki![/caption]       Uludağ Üniversitesi’nden okul arkadaşımızdır Metin Taş. Maliye profesörüdür.       [caption id="attachment_81122" align="aligncenter" width="400"] Soldan sağa Metin Taş, Tayfun Çavuşoğlu, Kemal Göz, Namık Göz, Çetin Sabırlı[/caption]     Bursa kıymetini bilemedi, Ankara’ya gitti. Cem Yılmaz, Metin’in sahip olduğu espri anlayış ve kalitesinin içinde bocalayıp, beş dakika içinde hakkın rahmetine kavuşup gider.           Kendisi, hem kurtuluş savaşına lojistik destek vermesi, hem de Rıfat Ilgaz gibi bir güzel insanı (Ecevit de oralıdır) yetiştirmesinden dolayı, fahri hemşerisi olmaktan gurur duyduğum Kastamonuludur(Cide) aynı zamanda.   [caption id="attachment_81124" align="aligncenter" width="400"] Cide-Sarıyazma Festivali[/caption]     (Tabii, bize Kastamonu’yu tanıtan Olay Televizyonu Haber Dairesi Müdürü Esat Kaplan ve Kastamonulular Dernek Başkanı sevgili İsmail Tiftik’i de buradan selamlamak isterim.) Bir dönem As TV’de programlar yaptı Metin Taş. Uzun yıllar Bursa Hakimiyet Gazetesi’nde de yazdı. Yetmedi, teli olan her aletten müzik yapabilen Taş, geçen yıllar içerisinde Ud deryasının içine daldı ve udi olup çıktı.           İşte, az sonra bahsedeceğim Metin Taş, bu Metin Taş. Günü, haftalar önce kararlaştırmıştık. Randevuya 2 gün kala telefon etti: “Mehmet Ali, biz bu randevuyu erteleyelim abi!” -Hayırdır, noldu? “Ya şu Gezi Parkı olayları filan bi netleşsin.” -Ne alakası var bizim bu gavuşmalarımızın Gezi Parkı’yla ya? “Ya bizim çocuklar…” -Hayırdır, bi sorun mu var?.. “Ya bunlar akşamları eyleme kaçıyolar!.. Şimdi ben Ankara’da olmazsam, anneleri bunların hakkından gelemez! Burada polis çok şiddetli davranıyor!.. Başlarına bir şey gelecek diye korkuyorum!..” Olay budur! Güler misin ağlar mısın! Demek ki, en az sokaktakiler kadar anne-babalarının silah zoruyla(!) evde kilit altında tutmaya çalıştığı bir o kadar daha genç var ki, evde oturan yüzde 50’yi bunlar oluşturuyor demek! Bizim Metin de babalık iç güdüsüyle çocuklarını odalarına kilitleyen kitle arasındaymış meğer. Buna rağmen gene de zaman zaman kaçıyolarmış ama! Ee armut dibine düşecek, başka nereye düşecek tabii.   Şimdi… Bu gezi Parkı’nda patlayan olaylar nedeniyle Türkiye birbirine girmiş… Dünyadaki pek çok ülkenin gündeminin birinci sırasına oturmuş… Borsalar çalkalanmış… Millet sokaklarda… Gaz gövdeyi götürürken… Herhalde, TÜSİAD’ın Bursalı taze başkanı Muharrem Yılmaz bir iki laf eder diye düşünürsünüz değil mi? Boru değil, koskoca TÜSİAD bu? Her halde hükümete bir-iki öneride bulunur? Biz de bu düşüncelerle, Muharrem Yılmaz’ı ağırlayacak olan BUSİAD’ın geleneksel Çekirge toplantısını izlemek üzere soluğu Altınceylan’da alan gazetecilerin arasındaydık.       [caption id="attachment_81126" align="aligncenter" width="400"] Soldan sağa Celal Beysel, Muharrem Yılmaz, Oya Yöney Coşkunöz, Mehmet Arif Özer[/caption]     Bir saat kadar süreyle verilen bir yemek arasının ardından Yılmaz’ı takdim etmek üzere kürsüye önce Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin başkanı Oya Yöney Coşkunöz çıktı. Oya hanım “ikidir” benim gözümde “adam gibi kadın” kadın kategorisine oturmuş durumda.     [caption id="attachment_81127" align="aligncenter" width="400"] Oya Yöney Coşkunöz[/caption]       Zigzak yapmıyor, yalpalamıyor ve en önemlisi kimileri gibi korkup çekinmiyor. Aslına bakarsanız 31 Mayıs sabahı polislerin, Gezi Parkı’nda uyuyan çevrecilerin gözüne gözüne biber gazı sıkmaya başladığı günün gecesinde BUSİAD’ın, Crown Plaza’da bir toplantısı daha vardı. Rahmetli Doğan Ersöz adına düzenlenen yılın işadamları ödüllerinin verileceği toplantının onur konuğuysa Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’tı.       [caption id="attachment_81128" align="aligncenter" width="400"] Bülent Arınç, Faik Çelik, Oya Yöney Coşkunöz[/caption]       Bu gün pek çok kuruluş Arınç’ın katılacağı toplantılarda menüden alkollü içkileri kaldırırken, arslanlar gibi dileyenlere arslan sütünü sunmuştu Yöney başkanlığındaki BUSİAD, hiç ürküp çekinmeden. Hatta, yemek öncesi verilen kokteyl için Crown Plaza’nın hazırladığı son derece lezzetli iki meyve kokteylinden alkollü olanın yeşil, alkolsüz olanının da kırmızı seçilmesine takılıp, “ister misin demiştim” kendi kendime, “Arınç bu yeşil olana atlamasın yanlışlıkla”!..           Ödül töreninde babalar gibi de konuşmuştu Arınç’ın önünde Oya Hanım. Neler mi demişti? Mesela şunları: “Döviz artışının enflasyonun altında kalması, artan işçilik maliyetleri, zorunlu istihdam, çeşitli yönetmelikler ile maliyete doğrudan etki eden yaptırımlar, bizler için zorlayıcı unsurlar oldu. Bunların yanı sıra iç pazarı daraltan ve alım gücünü azaltan faktörler, haksız rekabete yol açan ürün ithalatı, yerli üreticiyi zor durumda bıraktı. Son 2 senedir büyüme hızının düşmesiyle bu sorunlar daha görünür oldu. Bu gün, dünyada iş yapma kolaylığı sıralamasında Türkiye 71’nci sırada gelmektedir!..” Nasıl ama? Geçen akşam da Muharrem Yılmaz’ı kürsüye davet etmeden önce kısa bir sunum yapan Oya Yöney Coşkunöz ayrıca  dedi ki, “Ekonomi ve iş dünyasıyla ilgili görüşlerinin yanı sıra sanırım kendisinin son günlerde yaşanan olaylarla ilgili de değerlendirmeleri olacaktır, biz BUSİAD olarak tüm demokaratik hak ve eylemleri savunuyor ve destekliyoruz.” Ve Muharrem Yılmaz çıktı kürsüye…           Daha önce hazırlanıp eline verilen, üstelik de hiç kimsenin hiçbir şey anlamadığı metni okuyup, eski Bursa Belediye Başkanlarından Erdem Saker’le, Ekrem Barışık’ın oturdukları masalarda güzellik uykusuna dalmalarına, keza Erdoğan Bilenser’in de bu arada iki dakikalık da olsa  CHP’den yeniden adaylık rüyası görmesine neden olan Yılmaz sanırım özetle şunu demek istedi: “Malezya, Çin, İran, Mısır, bana inanmıyosan gel de kıçımı ısır!..”   (Bu arada, bu konuşmayı Profesör Ali Ceylan hocam hazırlasa daha güzel yazardı!)   Ve sayfalar tükenince, konuşma da bitti… Geldik sorulara… Basri Tüfekçioğlu çıkıp, basını es geçerek önce BUSİAD üyeleri soracak dedi; ardından da bir üyeye iki soru sordurup, “Artık hiç soru almıyoruz. Muharrem beyin acık işi var daha evine gitcek!” ayağıyla gelecek soruları engelleme teşebbüsüne giriştiği saniye bendeniz daha önceden hazırlanmış soru kağıtlarını alarak kendimi sahneye atıp, Muharrem Yılmaz’ın yanına vardım. “Hoş geldiniz Muharrem bey" dedim; “Hoş bulduk” dedi. “Basın mensupları olarak yanıtlamanızı rica etsem, şu benim sorum, şu alttaki de Zülfikar beyin sorusu”. Tüfekçioğlu  gene attı kendini ortaya: “Artık soru almıyoz dediydik!” Dediydin de, inek terli artık biraz süt vercek!   Muharrem Yılmaz’ı zırt diye kaçıracakları içimize doğmuş olmalı ki, gazetemizin yazarlarından Zülfikar Yüksel’le beraber, sorularımızı BUSİAD’ın masalarımıza bıraktığı notluklara yazıp, hazır etmiştik. Ee biraz da tecrübe konuştu burada tabii! Efendim, malum KOÇ Grubu, TÜSİAD’ın baş kurucularından. Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanlığından sonra Başbakan olunca Rahmi Koç çıkıp açık açık, “Kendisinin İsviçre bankalarında 1 milyar dolar parası varmış, sorun bakalım nereden buldu” demişti ya hani?         O vakit pek sesi soluğu çıkmamıştı Erdoğan’ın. Daha sonra bu iddia Wikileaks belgelerinde de bu kez rakam 8 milyar dolara yükseldi şeklinde çıkınca Erdoğan, bu kez “Bir Allah kuruşu bulun, hepsini size vereceğim” diye yanıtlamış, Allah’ın tedavüle kaçak dolar soktuğunu tespit edemeyen muhalefetse bu Allah kuruşlarına bir türlü sahip olamamıştı! Baştan beri Koç Grubu’yla bir derdi var Başbakan’ın. Ve Gezi Parkı olaylarının ardından daha yeni Koç’u tehdit etti!..         Biz şu soruyu ilettik Muharrem Bey’e: ”Başbakanın TÜSİAD’ın kurucularını (Mesela Koç ve Doğan) hedef alması konusunda diyecek bir şeyiniz var mı?” Gelen yanıt: “Direkt hedef alındığıyla ilgili sizinle net bir mutabakatım yok. Ama alırsak yazık olur. Alırsak, birbirimizden ayrışırsak yazık olur. Türkiye’ye yazık etmiş oluruz. Bu soruyu, bu söylemi yok sayarak cevaplandırayım”   Muharrem bey ya hiç gazete okumuyor, ya sadece yandaş basını takip ediyor ya da tüm bu olaylar yaşandığı sırada SÜTAŞ’ı İsraillilere satmaya çalışmakla meşguldü!   DURUMLA İLGİLİ BİR LİNK VEREYİM DE KENDİSİ OKUYUP, BİLGİLENSİN!   Yeni nesil pek bilmez. TÜSİAD aynı zamanda Evevit ve Demirel hükümetlerine gazetelerde tam sayfa ilanlar yayınlatıp, ince ayar çekmesiyle de ünlüdür. Zülfikar Bey de Hükümetin giriştiği bunca anti demokratik uygulamaya, bu kadar tehdite TÜSİAD artık tavsiye mektubu niteliğinde çeyrek saya da olsa bir ilancık verir herhalde diye düşünmüş olacak ki şunu sordu:   ”Demokrasi konusunda hükümete ricacı olmaktan öte geçmişte Ecevit ve Demirel’e olduğu gibi tavır koymayı düşünüyor musunuz?”   Gelen yanıt: “TÜSİAD’ın çizgisi hep aynı çizgi. Zaman zaman yoğurt yiyişinde farklılıklar olabilir, yöneticilerin, başkanların. Ben aranızdan yetiştirdiğiniz, bu tedrisattan gelen, toplumda uzlaşmanın çok değerli olduğuna, ilerlemek katetmek için uzlaşma gerektiğine, söylemlerin uzlaşma içeren bir çizgide olması gerektiğine inanan bir kardeşinizim. Bu üslubu elimden geldiğince, kırmızı çizgilerimizden de taviz vermeden devam ettirmeye çalışıyorum”   Zülfikar beyin soruşunun devamı daha şahaneydi:   “Ecevit ve Demirel’i boykot eden TÜSİAD, bu hükümeti de boykot etmeyi düşünüyor mu, ne zaman?”   Muharrem Yılmaz’ın yanıtı:   “Ben bu boykotların, Ecevit’i ve Demirel’i boykot etme konusundaki tarihi bilgiye çok hakim değilim. Dolayısıyla bunu da kabullenmekte sıkıntım var, böyle bir söylentiyi kabullenmekte sıkıntım var. Ama artık 50′li yaşları geçtim, boykotlar artık çok geride kaldı bizim lugatta. Ama hep birlikte güçlü bir şekilde ülkemizin geleceği, bu sevdiğimiz, canımız, her şeyimiz, varlığımızın güvencesi, varlığımıza anlam kazandıran ülke meselelerini çözmek için hep beraber kararlılıkla çalışırız, gayret ederiz.”   Yok böyle bir şey canım! Muharrem Bey diyor ki; “Ben bu boykotların, Ecevit’i ve Demirel’i boykot etme konusundaki tarihi bilgiye çok hakim değilim”!..   İnsan yine sormaktan kendisini alamıyor, Muharrem Yılmaz 1980 öncesinde tüm bunlar yaşanırken Kirmikir’de inek sağmaktan başını kaldıramıyor muydu acaba?       [caption id="attachment_81133" align="aligncenter" width="400"] İnek[/caption]       Muharrem beyi bir insan, bir işadamı olarak tanır ve severiz.   Gerçekten de SÜTAŞ’ı getirdiği nokta çok önemli. Fakat TÜSİAD Başkanı olarak kendisini pek sevmedik! Yazımızın başlığını “Adam gibi kadınlar” koyduk. Oya Yöney Coşkunöz’ün yanı sıra bir diğer adam gibi kadın da Ümit Boyner’di bizim gözümüzde.       [caption id="attachment_81134" align="aligncenter" width="400"] Ümit Boyner[/caption]     Başbakan’ın defalarca azarlamasına maruz kaldı ama yine de çizgisini hiç bozmadı, yağlamadı, yıkamadı. Olmamış, Yılmaz’ın TÜSİAD başkanlığı “adam gibi kadınlar” kadar olamamış. Üzüldüm. TÜSİAD adına da üzüldüm. Ve biliyor musunuz… Bizim el kadar BUSİAD, pek çok konuda TÜSİAD’ı sallar vallahi bu durumda! Bu kadar da tırsık olunmaz canım!   Yalan mı?

Diğer Haberler