Hey gidi Bülent Arınç!
Hiç sevmediğim, sevemediğim, şu kadarcık dahi olumlu yanını, ülkeye hizmetini göremediğim bir politikacıydı kendisi.
Esasında, Manisa’dan sonra gönderildiği Bursa’da da partilileri arasında seveni hiç yoktu, hiç olmadı Bülent Arınç’ın.
O da nezaketinden dolayı, bir tek Yıldırım Belediye Başkanı İsmail Hakkı Edebali samimi bir şekilde itibar ederdi kendisine.
Diğerleri ya uzak dururlar ya da sahte tavırlarla geçiştirirlerdi buluşmaları.
AKP Bursa İl Başkanı Cemalettin Torun’u kendi adamı sanacak kadar da saf bir politikacıydı Bülent Arınç ayrıca!
Oysa Torun’un gerçekte neyi sevdiğini tüm Bursa biliyordu.
Şöyle bir düşünüyorum, “ne kadar kızsam da herkeste sevilecek bir yan bulabilen ben, Arınç’a karşı neden bu kadar uzak ve tepkiliyim” diye, işin içinden bir türlü çıkamıyorum doğrusu?
Acaba, Menemen isyancısı Derviş Mehmet’e karşı duyduğum öfke, daha doğrusu Bülent Arınç’ın Türkiye Cumhuriyeti’nden bir intikam neferi olarak yetiştirildiğine dair iddia ve şüpheler mi beni bu kadar irrite ediyor?
Menemen isyancısı Derviş Mehmet’in (Menemen-Sümbüller Köyü) ikinci eşinden torunu, babadan Girit Rum’u, anadan Mısırlı Arap olan kişi Bülent Arınç’tan başkası değildir çünkü.
Diyeceksiniz ki “Rum olsa, Arap olsa ne fark edecek; sonuçta hepimiz insan değil miyiz?”
Elbette öyle ama adı “Türkiye Cumhuriyeti” olan bu devletin uzun yıllardır gerçekte Türk olmayan başka unsurlar tarafından yönetilmesi, çoğu kez “hainlik” mertebesine dek ulaşan kumpaslara sahne olması benim bir türlü içme sinmiyor arkadaş!
Mesela alın size “Kozmik Oda” hadisesi…
Bülent Arınç’a suikast iddialarıyla başlamıştı her şey.
Birçok vatan evladı askerimizin yıllarca hayatı karartıldı.
Ondan daha da ötesi, 2009 yılında devletin en mahrem sırlarının bulunduğu Genelkurmay’a bağlı Seferberlik Tetkik Kurulu’na yani, savaş durumunda görev alacak gizli sivil unsurların kimliklerine ve önceden saklanmış gizli mühimmatların yerlerine dek tüm bilgilerin saklandığı alana girilerek tam 25 gün boyunca sözde arama yapılmış, hepimizin, yarınlarda çocuklarımız ve torunlarımızın yaşamı tehdit altına alınmıştı.
En saf insan bile anlardı bunun bir karşı istihbarat çalışması olduğunu ve bu işte Bülent Arınç’ın kullanıldığını o vakitler.
Arınç farkında değil miydi, durumu bilmiyor muydu sanıyorsunuz?
Şu ana kadar bir şey dedi mi konuya dair her hangi bir açıklama yaptı mı?
Oysa, aradan geçen tam 6 yılın sonunda Ankara Cumhuriyet Baş Savcılığı bu iddialar hakkında takipsizlik kararı verecek, bir anlamda operasyonu başlatan cemaatçi polislerin vatan hainlikleri de tescil edilmiş olacaktı.
Amerika’nın taşeronu olarak yaptıkları iş, Bülent Arınç’ı yancı olarak kullanmaktan başka bir şey değildi!
Savcılık incelemesi sonucu şüpheli albay Erkan Yılmaz B.’nin, ajandasındaki “Abdullah Gül” başlıklı notun, oğlunun hazırladığı kitap özeti olduğu belirlenmişti.
Albay ifadesinde, “Yazı bana ait değildir. 16 yaşındaki oğlum “Musa’nın Gülü ve Musa’nın Çocukları” kitabının özetini çıkarmıştır. Oğlumdan yazı örneği alınsın” demiş ve iddiası da doğru çıkmıştı.
Diğer yandan soruşturmanın önemli delillerinden biri olan ve Arınç’ın evinin krokisi olduğu öne sürülen kağıttaki çizimlerin, bir bilgisayar tamircisinin adresine ait olduğu saptanmıştı.
Recep Tayyip Erdoğan tarafından artık tasfiye edilen Bülent Arınç bu günlerde “AKP'nin önceden biz diyenlerin partisi olduğunu ancak, şimdi "ben" partisi olduğunu” filan söyleyip duruyor ama geçmiş olsun, raf ömrü çoktan bitti gitti.
Bundan böyle dikkate alınacak bir adam değildir Arınç Artık.
Bursa’da dikkatle izlenmeye devam edilmesi gereken başka biri var zaten.
O da Faruk Çelik’ten başkası değil.
Kulağımıza Faruk Çelik’in, İl Başkanı Cemalettin Torun’un ortağı Bursa Milletvekili Zekeriya Birkan ve Torun’un ufak tefek işlerini pas ettiği Milletvekili Avukat Emine Yavuz Gözgeç’i yeni aday listesinde çıtır çıtır yemeye hazırlandığına dair bilgiler geliyor.
Peki, kendisi ne yapar Faruk Çelik?
Bir kere Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun ardından Bursa’da 2’nci sırayı asla kabul etmez.
Bu arada Çelik’in adaylık başvurusunu son dakikada Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun aramasından sonra yaptığını da duyurmuş olalım.
İnanalım mı bilmiyorum ama işittiğimize göre Davutoğlu’na önce “artık vekillik düşünmüyorum” demiş Faruk Çelik?
“Olmaz öyle şey” diye karşılamış bu durumu Başbakan, ardından da “dosyaları birlikte verelim, nereden istiyorsan oradan aday ol” teklifinde bulunmuş.
Ama ben yine de diyorum ki, “Burtvin kökenli bu politikacımız henüz adaylık başvurusunda bulunmadığını adamları vasıtasıyla mutlaka Davutoğlu’na duyurmuştur işin öncesinde!..”
AKP Bursa’da HDP ve MHP’ye gitmek üzere 2 milletvekili kaybetti.
Listenin dokuz ve onuncu sıralarına eli yüzü düzgün Erzurumlu ve Kürt kökenli 2 aday arıyorlar; bu tanımlara uyan meraklılarına duyurulur.
Diğer yandan ulusal basında AKP’nin merkez yönetim kurulu listesinin şekillenmesinde bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın belirleyici olduğu yazılıp çizildi ama şimdi size aktaracağım bir kaç kulis bilgisi hiçbir yerde yayınlanmadı.
Davutoğlu hazırladığı listeyi Perşembe günü saraya götürüyor.
Bir numara, “bunlar olmaz” diyor.
“O zaman görevi iade edeyim” yanıtını veriyor Davutoğlu.
Erdoğan, “Binali Yıldırım da aday olarak çıkmak istiyor! Bu durumda eskiler onu desteklerler. Önce git, arkadaşlarınla istişare edip öyle karar ver” diyor buna karşılık olarak.
Davutoğlu arkadaşlarıyla konuşup da “sen şimdi istifa edersen yarın borsa çöker, dolar fırlar. Ekonomi batar, ortalık toz duman olur. Bu bir memleket meselesi. Sakın görevi bırakma” yanıtını alınca tekrar saraya gidiyor.
Erdoğan, “listeye 3-5 isim de sen ver” deyince “yok efendim” diyor, “ben hiç isim vermeyeyim”!
Ve kongre öncesinde AKP’nin Merkez Yönetim Kurulu listesi böylece tamamen Tayyip Erdoğan’ın belirlediği isimlerden oluşuyor.
Ahmet Davutoğlu’nun daha önce böyle birkaç “istifa girişiminin” olduğunu biliyoruz.
Ancak bu son seferki, “şimdilik ‘evet’ diyorum ama beni bundan böyle artık yok say” mesajından başka bir şey değil kanımca; bundan sonra çıkacak ilk krizde Davutoğlu’nu yok bilin!