Şimdi bir kere önce baştan şunu söyleyeyim ki, değil damadı Berat Albayrak’ı, kızı Sümeyye’yi bile başbakan yapsa Recep Tayyip Erdoğan, bu millet AKP’ye yine oy verir, yine de oy verir arkadaş, hiç kendi kendinize bağırıp durmayın boşu boşuna!
Hem Berat’ı yapsa belki daha da iyi olur, çünkü arada bir evde haşlayıp kızarak, olası yeni bir krizin gazını da almış olur böylece.
Bu ülkedeki en önemli bakanlık “enerjiyle” ilgili olanıdır; muhalefetin hiç sesi soluğu çıkmış mıydı damat o koltuğa oturtulduktan sonra?
Ah muhalefet, vah muhalefet!
Boyu uzundur, yakışır alaya, bu kafayla, bu kafalarla yönetilmeye devam edilirse eğer, biraz zor varır sılaya!
Hatırlayın?
Tayyip Erdoğan’dan sonra Ahmet Davutoğlu getirilmişti Başbakanlık koltuğuna?
Adam bir şeker konuşmalar yapıyor, ağzından adeta bal damlıyordu.
İlk iki hafta gerilim yaratan bir tek laf duymadık ağzından.
Hele Erdoğan’ın uzun yıllar süren çemkirmelerinden sonra n’oluyoruz sandık!
“Polarizasyon” nedir bilir misinz?
“Polarizasyon, dalganın hareket yönüne dik gelen düzlemdeki salınımların yönünü tanımlayan, yansıyan dalgaların bir özelliğidir.”
Anlamadınız mı?
Ben de anlamadım zaten!
O fizikteki polarizasyonun tanımı.
Siyaset biliminde “polarizasyon” kutuplaşma, kutuplaştırmadır.
Ağızlardan bal, şeker damlayarak siyaset yapılmaz!
Recep Tayyip Erdoğan, politika danışmanlarından daha en baştan beri aldığı taktiklerle bu işi son derece bilimsel ve hakkını vererek yapıyor, doğrusu bu.
Beğenin ya da beğenmeyin, işte onun içindir ki bu güne dek attığı her adımda başarılı oldu adam.
Bu memlekette “profesör” şapkasının altında çok dandik adamlar yaşar!
Bir makama geldikleri vakit de sanırlar ki küçük dağları kendileri yaratmış!
Cumhurbaşkanı zaten ona görev verirken “emanetçi” istemiyorum demişmiş; “güçlü Cumhurbaşkanı, güçlü Başbakan” formülünü benimsemişmiş!
Olur mu hiç öyle şey?!.
Kendisine düşen görevin sadece bir “emanetçilik” olduğunu hiç anlayamadı Ahmet Davutoğlu.
Genel Başkanlık görevine geldikten 15 gün sonra “n’apıyosun sen” dedi Erdoğan, “bu memlekette öyle terbiyeli bayram çocuğu edasıyla siyaset yapılmaz! Benim tüm emeklerimi mahfedeceksin. Önce derhal şu ağzını değiştir ve polarizasyona başla!..”
İşte ondan sonradır ki, Davutoğlu da çemkirmeye başladı muhalefete karşı.
İkinci kriz, AKP Genel Kuruludan sonra Köşk’e götürdüğü Merkez Karar ve Yönetim Kurulu listesini Erdoğan’ın oracıkta yırtıp çöpe atmasıyla çıktı.
Kıpkırmızıydı Ahmet Davutoğlu’nun yüzü!
Onun yazdığı isimleri çöpe atan Erdoğan partinin üst yönetimini kendisi belirlemiş, 4-5 kişilik yeri de boş bırakarak Davutoğlu’na, “onları da sen yaz” demişti.
“Yok efendim” diye yanıt verdi Davutoğlu, “madem öyle, hepsini siz yazın!..”
Üçüncü kriz milletvekili listelerinde çıktı.
Her birini tek tek Recep Tayyip Erdoğan belirledi.
Seçim yapılmış ancak AKP tek başına iktidara gelecek gücü yakalayamamıştı.
O şartlarda mecburen koalisyon hükümeti kurulması gerekiyordu.
HDP’liler şımarmaya başladılar.
Kurulacak olası bir hükümet PKK yancısı Kürtçülerin elinde oyuncak olacaktı.
Bunu halk ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan görüyor ancak Davutoğlu Ahmet ve yanındakiler bir türlü göremiyordu.
Koalisyon görüşmelerinde bulunmak için MHP’ye gidilmişti.
Derken, Faruk Çelik dışarı çıkıp “biraz sonra hayırlı haberler” alacaksınız dedi.
Bu söz tüm televizyon ekranlarına yansımıştı.
Derhal Davutoğlu Ahmet’i arattı Erdoğan, “ne yapıyorsunuz siz orada” dedi?
“İşte efendim, malum 4 bakanın yargılanması şartıyla MHP’liler bizimle koalisyon hükümeti kurmayı kabul ediyorlar” diye yanıt verdi Ahmet Davutoğlu.
“Derhal bozun ve ayrılın oradan” talimatını verdi Erdoğan!
Ve onun öngörüsüyle yeniden seçime gidildi.
Yıllardır kifayetsiz muhterisler tarafından idare edilen muhalefet partileri ciddi biçimde kan kaybederlerken AKP yüzde 49 buçuk oy alarak yine tek başına iktidara geldi.
Hala bu oyu kendisinin aldığını, aldırdığını sanan Davutoğlu Ahmet kendisini gerçekten “Başbakan” sanarak hüküm sürmeye başladı.
Bilemedi ki horozu çok olan köyün sabahı geç olur!
Sonra günün birinde kendi elcağızıyla yazdığı Merkez Karar ve Yönetim Kurulu üyelerine “İl başkanlarına görevden el çektirme yetkisinin Genel Başkandan alınarak, kurula verilmesi için” imza toplamaları talimatını verdi Erdoğan.
Demek ki kulağına örgütte kendi iradesi dışında bir şeyler yapılacağı bilgisi ulaşmıştı!
Bunu öğrenen Davutoğlu, Erdoğan’ı arayarak “neden böyle bir şey yaptığını” sordu?
“Arkadaşlar öyle uygun görmüşler” diye yanıt verdi Erdoğan.
İşte o zaman Davutoğlu da “benim niye haberim yok, ben refikiniz değil miyim” diye sordu?!.
İşte bu “refik” lafı ilkin o görüşme sırasında çıktı ağzından.
Ardından bir araya geldiler ve ipleri kopardılar.
Fakat işin enteresan yanı, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer Başbakan Bülent Ecevit’in önüne Anayasa kitapçığı fırlattığı vakit fırlayan döviz fiyatları sonucu geçmişte Türkiye ekonomisi neredeyse batma noktasına gelmiş ancak, Recep Tayyip Erdoğan bu gün değil minnacık bir kitabı, koskoca Başbakan’ı fırlatıp attığı halde döviz kurunda sadece 14 kuruşluk bir artışla vaziyet kurtarılabilmişti!
Her kim ne derse desin Recep Tayyip Erdoğan bu ülkede tek adamdır ve muhalefet partilerini yönetenler değiştirilip, o kafalar değişmedikçe de daha çok uzun yıllar bu durum böyle kalmaya devam edecektir.