Bu ülkede yaşayan her 4 seçmenden 1’i her ne olursa olsun oyunu CHP’ye veriyor ya da verme eğilimi taşıyor.
Neden biliyor musunuz?
“Atatürk’ün partisi” diye, “laikliğin, çağdaş Türkiye’nin güvencesi” diye.
Oysa Kemal Kılıçdaroğlu ve takımının bu partiyi getirdikleri nokta hiç de öyle değildir.
Ülkede dinciler din satarak palazlanırken bu gün CHP’yi yönetenler de “Atatürk’ü” bir geçim ve de seçim kapısı haline getirmişlerdir.
Bakın Halk TV’ye, oradan pazarlanmaya çalışılan Atatürk’lü fincanlardan tutun da kalemlere, tişörtlere dek yığınla emtiayı görünce içiniz kalkar!
Esasında bu partinin görüntüsü haricinde, özünde Atatürk’le de hiç bir ilgisi kalmamıştır.
Bunun en büyük delillerinden biri ömrü Mustafa Kemal’e sövmekle geçmiş Mehmet Bekaroğlu’nun, Kemal Kılıçdaroğlu tarafından alınıp önce milletvekili, ardından da CHP Genel Başkan Yardımcısı yapılmasıdır.
Bekaroğlu’nun son seçimde tekrar aday gösterilip Meclis’e yine sokulmasıysa tam anlamıyla bir faciadır.
Mehmet Bekaroğlu geçen gün içinde zaten eğreti durduğu CHP’yi iğneleyip asli görevini fazlasıyla yerine getirmiş.
Güneydoğu’da ellerini yabancı devletlerin tuttuğu hain maşalar yeni bir kalkışma içinde, her gün asker ya da polislerimizi kahpece şehit ediyorlar.
Bunu yaparken ya tuzaklanmış mayınlar ya da uzun menzilli suikast silahları kullanıyorlar.
Ne demiş bekar oğlan bu gelişmeye dair Meclis’te düzenlediği basın toplantısında biliyor musunuz?
Aynen şunları:
"Türkiye 35 yıldan beri terörle mücadele ediyor ancak bunun bir de insan hakları boyutu bulunuyor, terörle mücadelede ciddi insan hakları ihlalleri oluyor, sosyal demokrat bir partinin, vicdanlı bir insanın, insan hakları savunucusunun buna tepki göstermesi gerekir. Böyle savaş olmaz, bir devlet böyle davranmaz, hukuk içinde davranmak durumunda. Bunları söylediğimizde Cumhurbaşkanı, 'ya bizden ya teröristlerdensiniz' diyor. Buradan kimse bir yere gidemez."
Bekar’a bak sen!
Sözde insan hakkı ihlalleri için kendi partisini bir şey yapıp, söylememekle suçluyor!
Bir insanın bu dönemde bunları söyleyebilmesi için yüreğinde şu kadarcık ülke sevgisi olmaması lazım!
Rus uçakları kalkıp geliyor, Suriye’de kentlerin içinde terörist barındığı düşünülen binaları nokta atışlarıyla bombalayıp gidiyor…
Amerikan uçakları kalkıp geliyor Irak’ta, sivil asker demeden 1 buçuk milyon insanı dünyanın gözü önünde katlediyor, bu heriflerin gıkı çıkmıyor da bu gün kalkıp şu kadarcık utanıp sıkılmadan “Türkiye’de insan hakkı ihlallerinden” bahsedebiliyorlar!
Bendenizse AKP Hükümeti’nin bu konuda gereksiz yere çok hassas davranmasından şikayetçiyim!
Bu hassasiyetten ötürü her gün yetişmiş çok kıymetli vatan evlatlarını şehit verdik, hala da veriyoruz.
Sanıyor musunuz siz 100 kişi şehit olduğunda sadece 100 kişi ölüyor?
Aynı anda 100 ana, 100 baba, en az 100 amca, 100 hala, 100 dayı, 100 çocuk, 100 arkadaş can veriyor Kannas marka suikast silahlarından çıkan satılmış, hain kurşunlarla.
En fazla 1 metrelik yanılma payıyla hedefi buluyor artık bombalar.
Ben yetkili olsam polisi, Mehmetçiği asla o binaların yakınına sokmam!
Basarım uçaktan tepelerine bombayı!
Üzerlerine de yazarım:
“Al sana insan hakkı!..”
Haini, uğursuzu bu kadar bol bir ülke, bunlara bu kadar müsamahayla yaklaşan başka da bir devlet olamaz!
Atatürk sağ olsaydı bu adamı partisine aldığı için en başta Kemal Kılıçdaroğlu’nu kovalar, Mehmet Bekaroğlu’nu da tekme tokat geldiği yere gönderirdi inan olsun!
Siyasal İslamcı gelenekten gelip yıllarca biat kültürüyle yaşayacaksın, ondan sonra da CHP’de “insan hakları savunucusu” kesileceksin; hadi ordan, hadi ordan!
Sizi gidi ne idüğü belirsizler sizi!
Dediğim gibi, CHP’nin içinde “Truva atı” çok!
Geçen dönem, Sencer Ayata’nın prenslerinden olan Aykan Erdemir için söylenmişti, “aslında Fethullah Gülen cemaatinin partiye soktuğu adamlardan biridir” diye.
Hatta Kemal Kılıçdaroğlu’nu Amerika’da Gülen’le görüştürdüğüne dair de iddialar atılmıştı ortaya.
Şimdi söyleyeceklerim sizi çok daha fazla şaşırtabilir!
“Araştır bakalım” dedi telefondaki ses, “CHP’li Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu hangi okullarda okumuş?..”
-Nasıl yani?
“Dahası, Fethullah Gülen cemaatinin himayesinde mi büyümüş?..”
-Oha!..
“Hatırlarsın, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin istikbaline inanıp güvenemeyen sözde solcu Nurhayat, sırf Amerikan vatandaşı olabilsin diye çocuğunu doğurmadan 3 ay önce oraya gidip yerleşmişti. Ne eşi Yusuf’un öyle bir birikimi vardı, ne de bu süre boyunca Amerika’da otelde kalıp, sonra da operasyon ve bakım için Nurhayat’ın o kadar çok parası! Amerika’da nerede, kimlerin yanında kalmış onu da hele bir açıklasın bakalım?!.”
Doğru.
Nurhayat Altaca başarılı ve bol para kazanan bir avukat olmamıştı hiçbir vakit.
Bürosunu açık tutacak kadar bile para kazanamayan pek çok avukatın yaptığı gibi o da hakimlik sınavlarına girmiş ancak, seçiciler tarafından hukuk bilgisi yetersiz bulunarak bu talebi kabul görmemişti.
Öte yandan, Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun cemaat okullarında eğitim gördüğünü iddia eden telefondaki kişiyle görüşmeyi sonlandırdıktan sonra kendisinin özgeçmişine baktım hemen.
TBMM’ye verdiği de dahil tümü şöyle başlıyordu:
“10.11.1978 tarihinde Tunceli’nin Pertek ilçesinde doğdu. Babasının adı Hasan Hüseyin, annesinin adı Çiçek’tir. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi…”
Eee?
İlkokul nire, orta mektep nire, lise nire?
Pertek’te doğduğu için mi hukuk fakültesine aldılar onu?!.
Neyse, açıklasın öğreneceğiz bakalım iddialar doğru mu yanlış mı diye?
Ancak, telefondaki kişinin işaret ettiği bir fotoğraf var ki, hayli dikkate değer.
“Bak bakalım” dedi, “Sahibi Gülen’e yakınlığıyla bilinen Bursa’daki Halıca mağazasının açılış töreninde hazır bulunan tek milletvekili kim?..”
Aaa!
En sağda çiçekli tişörtünü giyerek koşup gelmiş Nurhayat duruyor ayol!
Ve elbette başrollerde İbrahim Burkay!
CHP İl Eski Başkanı Zafer Yıldız’a bakmayın sakın, biraz saf yanı vardır onun, AKP’li belediye başkanlarına nazar boncuklu plaketler verdirir, nereye çağırılsa giderdi!
Vay anasını sayın seyirciler, neler oluyor memlekette dey mi?!.
Geçen gün bir basın toplantısı düzenleyen MHP Mudanya İlçe Başkanı Yüksel Kesen ve belediye meclis üyeleri Yaşar Ardıç, Fatih Şenöz ve İsmail Hakkı Karaaslan, CHP’li Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz’ı eleştirip, onun olmayan hizmetlerini dile getirdiler.
Hatırlayacaksınız, “paralar yabancıya gitmesin diye” milletvekili seçildikten sonra kardeşini ve eşinin bir akrabasını danışman yapan, bunu defalarca dile getirmeme rağmen şu kadarcık hicap duymadan aynı tavırda ısrar eden bu Nurhayat, Hayri Türkyılmaz seçilir seçilmez yanına koşmuş ve Mudanya Belediyesi’nin hukuk işlerini kapmıştı.
Aslında kendi de çalışmıyordu pek, yanına maaşla aldığı henüz yolun başında avukat bir kızcağızı koşturuyordu her işe.
Sonra milletvekili olunca güya orayı bıraktı ama işler bu sefer yanında çalıştırdığı aynı kız üzerinden yürütülmeye başlandı!
İşte geçen gün MHP’liler açıkladılar.
Ayda en fazla 5 bin lira para ödenerek avukat çalıştırabilecekken bu güne dek tam 300 bin lira para ödemiş Hayri, Nurhayat ve o kıza!
Noldu şimdi esnafın kiralarını arttırarak topladığın para?
Yusuf, Yusuf, Nurhayat’a gitti!
Bu mu solculuk, bu mu sosyal demokratlık, bu mu yetim hakkı yedirmemek?
MHP’lilerin “yetim hakkı yemeyeceklerini ifade ederek göreve gelenler, şişirilmiş hukuk danışmanlığı ve bilişim hizmetleri faturalarıyla yetimin ve Mudanyalının hakkını gasp etmektedir” demeleri CHP’yi yönetenler adına çok onur kırıcı ve yüz kızartıcıydı aslında, tabi kulak verip anlayana!
Mudanya Belediyesi’ne “bilişim hizmetlerini” veren de CHP Bursa İl Başkanı Şadi Özdemir’in firmasından başkası değildi!
Gerçi kendisi “o dönemde zarar eden Kamu İktisadi Teşebbüslerini (KİT) kara geçirmek için elimi taşın altına sokmuştum” diye açıklıyor durumu; hoş, geçmişte KİT’ler hep zarar ettiler zaten de…
Sizi bilmem ama benim partim iktidara gelse, aradan da 1000 yıl geçse, yine de aklıma gelmez SHP’nin hükümeti paylaştığı o dönemde devletin elinde bulunan bir KİT için partime gidip “beni Asilçelik Yönetim Kuruluna alın” demek, diyemem de zaten!..
CHP Bursa İl Başkanı Şadi Özdemir’in o dönemde de Asil Çelik yönetimine girdiğini, oradan hakkı huzur aldığını şimdilerde kaç kişi biliyor?!.
Atatürk sağ olsaydı n’apardı?
Döverdi bunların tümünü!
Sopayla kovalardı vallahi!
İşte, bu durumu bilip gören vatandaş da CHP’yi iktidara getirmiyor bir türlü.
CHP de kendisini hala Atatürk’ün partisi sanan insanların oylarıyla hiç hak etmeyen birilerini sürekli belediye başkanı ya da milletvekili yapma atölyesi olarak fokurdayıp duruyor kendi halinde.