Yazarlar

Başımız sağolsun

post-img
Geçen yaz tatil dönüşü Afyon’a doğru yaklaşırken hepsi bir örnek arka arkaya üç adet  Mercedes marka ultra lüks araç geçti yanımızdan. Artık hangi kasaysa bilemem, içinde takım elbiseli ve kravatlı makam şoförleri, ön koltuklarında korumalarıyla, arka camları karartılmış bu arabaların  Türkiye’ye az sayıda sokulduğu her hallerinden belliydi. Ancak ve ancak holding patronlarının filan satın alıp kullanabileceği segmentte otomobillerdi bunlar. Üçü birden büyük bir ihtişamla süzülüp gitti önümüzden. İçindekilerin kimler olduğunu az sonra konakladığımız İkbal tesislerine vardığımızda öğrenebilecektim. Belli ki SHP’nin devr-i iktidarında zengin edilen müteahhitlerdendi bunlar. Yine belli ki, beraberlerindeki eşleriyle birlikte tatilden dönüyorlardı onlar da. Yanlarında kim vardı biliyor musunuz? Bu memlekette CHP’ye en büyük kötülükleri eden SHP Eski Genel Başkanı Murat Karayalçın! Ancak, Karayalçın’ın SHP’siyle, Erdal İnönü’nün SHP’si karıştırılmasın sakın, isim benzerliği haricinde hiç alakaları bile yoktur bu iki partinin birbirleriyle. Çünkü, SHP-CHP birleşmesinin ardından Deniz Baykal’a karşı yarışı gene kaybedince 2011’de Murat Karayalçın ve şürekâsı partiden istifa ederek çekip gitmişler ve işte sözünü ettiğim o çakma SHP’yi kurmuşlardır tekrar. Bu şekilde ihanet ve hainlik etmişlerdir CHP’ye. Ardından yıllar yılı sürekli olarak CHP’yi eleştirmişler, en az AKP’liler kadar ağır bir şekilde yüklenmişlerdir bu partiye. Yine yıllarca Bursa’da Karayalçın’ın SHP’sinin İl başkanlığını yapan şimdinin CHP Bursa İl Başkanı Şadi Özdemir’in onlarca beyanatı vardır arşivlerde “neden CHP’ye oy verilmemesi gerektiğine” dair! Bu takım, geçen süre boyunca tüm ülkede CHP’nin kapısından içeri bile girmedi. Girmedikleri gibi, oy da vermedi hiç biri. Mesela yine geçmişte yıllarca Karayalçın’ın SHP’sinin Mudanya ilçe başkanlığını yürüten şimdinin Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz eminim ki CHP’ye ilk ve tek oyunu kendisi aday yapıldığı zaman vermiştir! Daha sonra Kemal Kılıçdaroğlu’nun gelişiyle birlikte üşüştü tekrar hepsi. Kooperatifçi, müteahhit sever, çakma solcu Karayalçın’ın kurduğu SHP tutmamış, ellerinde kurumuştu. Gün CHP’yi ele geçirme günüydü artık. Kendine tutunacak yandaş arayan Kılıçdaroğlu, Murat Karayalçın’ı kendine danışman yaptı ve genel merkezde iki sekreterle birlikte bir de oda verdi. İki kez CHP, bir kez de kendi partisi tarafından Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı yapıldı Murat Karayalçın. Hiç sevilmemesine, halkta hiç karşılığı olmamasına rağmen “eski genel başkandır” denilip sürekli aday gösterildi. Yıllardan beridir Melih Gökçek’in orada saltanat sürmesinin birinci nedeni de bu Karayalçın’dır aslında. Önceki gün CHP’nin 35’nci kurultayında divan başkanı yapılan Murat Karayalçın’ın o kara suratını görünce içim karardı yine. Fransızların verdiği Légion d'honneur ödülünün de sahibi olan bu çakma solcu, kooperatifçi, müteahhit dostu adam ve yandaşları Kılıçdaroğlu’nun ve dahi CHP’nin etrafını sarmışlardı artık ve giriştikleri hareket aslında Atatürkçülerden  CHP’yi temizleme operasyonundan başka bir şey değildi. Muhaliflerin aday olabilmek için 128 delegenin imzasını bile alamadıkları bir parti demokratik, seçime tek başına girmeyi içine sindirebilen bir adam da  demokrat olabilir mi hiç? Kılıçdaroğlu eğer kalıbının adamı ve yürekli bir kişi olsaydı ilk önce gidip kendisi basardı Umut Oran’ın, Mustafa Balbay’ın dilekçelerine imzayı. Bir siyasi partinin kurultay delegelerinden 250’si gidip görevlerini yerine getiriyor ve sandıktan tümünün oyu “geçersiz” çıkıyorsa, orada çok ciddi bir sorun var demektir! Yapılan bu 35’nci kurultayda Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı değil, resmen “CHP Genel Müdürlüğü” tescil edilmiştir, işte o kadar! İki senede bir Ankara’ya götürülerek yıldızlı otellerde bedava konaklatılıp, ardından da oy kullandırıldıktan sonra sürüler halinde geri getirilmeyi yaşamının en anlamlı olayı olarak gören, işin öncesinde delege seçilebilmek için her türlü alavere dalavereye başvuran CHP’lilere ne demeli peki? En güzel tespiti Yılmaz Özdil yaptı yazısında. Her harfine katılarak paylaşıyorum: “Ve… Yedi defa kaybetmiş biri hâlâ “rakipsiz” genel başkan seçiliyorsa, bunu sadece gerizekalılıkla tarif etmek yeterli değildir. En başta CIA kontrolündeki İpekyolu Enstitüsü’nü, Sorosçu Tesev’i, elçiliklerden beslenen basın finolarımızı, Akp yandaşı-tetikçi gazetecileri ekrana çıkarıp namuslu gazetecilere iftira atan Halk Tv’yi, İpekyolu Enstitüsü’nün raporundan filan haberi olmayan, şelaleye sürüklenen kütük misali, akıntıya kapılan CHP kadrolarını tebrik etmek gerekir.” Ve geliyoruz bu delegeler tarafından onaylanarak kabul edilen “Yeni Ce ha Pe’nin” kurultay bildirgesindeki “etnik kimliklere eşit yurttaşlık vaadi ile yerel özerklik konusundaki çekincelerin kaldırılması” kararına! Tırnak içindeki bölümü tekrar okur musunuz? Başka söze gerek var mı? Şimdi söyleyin bakalım “kim bölücü, kim ayrıştırıcı, kim hain?” Kızardık, mızardık ama adam meğerse Türkiye siyasetindeki son Mohikan’mış! Ulusalcı cephenin “şah”ı Deniz Baykal, Nesrin Baytok isimli bir “fil” kullanılarak mat edildikten sonra Cumhuriyet’in son kalesi, Cumhuriyet Halk Partisi de düşmüş meğerse. Ve biz o gün bu gündür gerçekte bin yıl önce öldüğü halde asası ancak kurtlar tarafından kemirildikten sonra yere düşen Hazreti Süleyman misali çoktan kuruyup gitmiş bir cesede bakarak konuşup duruyormuşuz saf saf! Başımız sağ olsun dostlar. Sizler sağ olun.

Diğer Haberler