İlk kez Amerikan İstihbarat Örgütü’nün yurt dışı operasyonlarının anlatıldığı “Home Land” isimli dizi filmi izlerken daha iyi anlamıştım o korkunç kitle imha silahının insanlar üzerinde yarattığı büyük dehşeti.
Dizide bahsi geçip anlatılınca, o yıllarda artık günlük sıradan haber gibi algıladığımız 2013’teki büyük sarin gazı saldırılarını yeniden okuyup görüntülerini de izlemiş, Suriye’de yaşananlar karşısında bir kez daha şok olmuştum.
Doğrudan sinir sistemine etki ediyordu bu Sarin gazı.
Ulaştığı bölgelerdeki kasları felç ediyor, örneğin solunum sistemine vardıysa eğer, dakikalar içinde boğularak ölüyordu çoluk çocuk demeden o bölgedeki tüm insanlar.
Vücuda ciltten de geçebiliyordu, işte onun için de Suriye’deki son İdlib saldırısında zehirlenenlerin üzerine hortumlarla su sıkıyordu yardıma gelenler.
Vücuttaki tüm salgı bezlerinin aniden aşırı bir şekilde çalışmasına da neden oluyor, can çekişmekte olanların ağızlarından köpükler fışkırıyordu.
Bedene bir kez girmeye görsün, insanı öldürmemesi ya da beyin kanaması dahil kalıcı ağır hasarlar bırakmaması neredeyse imkansız gibiydi.
Zehirlenmenin hemen öncesinde ya da ilk semptomlar oluşmaya başladığında “Atropin” isimli bir maddenin kullanılması sonucu ancak hayatta kalabiliyorlardı Sarin gazına maruz bırakılanlar.
Atropinse dilimize İtalyancadan geçen “Bella Donna” yani “güzel kadın”, bizdeki haliyle de “Güzel Avrat Otundan” imal edilebiliyordu sadece.
Home Land dizisindeki Quinn isimli karakter de İslamcı teröristler tarafından Sarin gazına maruz bırakılıyor, ne var ki öncesinde kendisine Atropin verildiği için hayatta kalıyor ancak yaşamının sonraki bölümünü yarı felçli geçirmek zorunda kalıyordu.
Özellikle beşinci sezondaki bölümlerin hemen tamamında günümüz Ortadoğusu'nda yaşanan gerçekler var.
Gerçi bazı bölümleri internetten “telif hakkından” dolayı kaldırılmış ama Home Land’ın bir 6’ncı sezonu var ki, 11’inci bölümü daha önceki gün yayınlandı, tam da bu günleri anlatıyor bizlere, mesela ABD Başkanı Donald Trump’ı bir kadın olarak betimlemişler orada, Amerika’da aleyhine düzenlenen kampanya ve sokak gösterilerinin CIA’nın içindeki bir ekip tarafından organize ve finanse edildiğini görünce hiç şaşırmıyorsunuz doğrusu!
Geçmişte, Amerikan ve dünya kamuoyunu yönlendirebilmek için “yüzlerce kişinin öldüğünün” duyurulduğu bombalı saldırılara ilişkin videoların nasıl Hollywood usulü teknolojiler kullanılarak üretildiğini…
Kafa kesme olaylarına ait olduğu duyurulan videolardan en azından bazılarının, aynı yöntemlerle sahte biçimde imal edildiğini…
Feyk hesaplarla oluşturulmuş, dijital robotlar tarafından yönetilen milyonlarca sosyal medya hesabından Amerikan kamuoyunun nasıl kolayca yönlendirilebildiğini…
Hasılı, dünyayı yönetenlerin perde arkasından hangi dümenleri çevirdiklerini görüyor ve hayretler içinde kalıyorsunuz Home Land’i izlerken.
Ortadoğu biliyorsunuz çok sıcak gelişmelere gebe yeniden.
Amerika, İdlip’teki sivillere yönelik Sarin gazı saldırısının ardından en sonunda Suriye’deki o hava üssüne füze yağdırdı önceki gün.
Peki, neden 2013 yılındaki Şam’ın Doğu Guta bölgesinde yapılan ve bin 400’den fazla insanın korkunç bir şekilde can çekişerek öldüğü saldırıdan sonra da müdahale etmedi Amerika acaba?
Üstelik de hemen sonrasında dönemin ABD Başkanı Obama’nın “Suriye rejimine askeri müdahalede bulunacaklarını” açıklamış olmasına rağmen?
Öncelikle devreye hemen Rusya girmişti elbette.
Amerika da Moskova’nın bu girişimiyle Esad rejimi tarafından ülkedeki tüm kimyasal silahların ülkeden çıkarılması ve imha edilmesi karşılığında pilavdan dönmüştü görünüşte.
Fakat bu işin görünen yanıydı.
Suriye’ye müdahalede bulunmamalarının asıl nedeni Sarin saldırısını Esad rejiminin yapmamış olduğunu öğrenmeleriydi!
Dünya her an başlayabilecek bir operasyon için gözünü o bölgeye dikmişken Barack Obama, Beyaz Saray'ın gül bahçesinde yaptığı açıklamada “önce kongrenin onayını almam lazım” diyecek ve keskin bir “U” dönüşüne yönelecekti.
Rus istihbaratı olaydan kısa bir süre sonra olay yerinden aldığı numuneleri test edip, Britanya istihbaratına da verdi.
Porton Down üssündeki laboratuvarda yapılan incelemelerin sonucunda Amerikalılar gibi İngilizler de olay yerine atılan Sarin gazının Esad’ın envanterinden çıkmadığı kanaatine vardılar!
Yine, Amerikan Savunma Bakanlığı’nın İstihbarat Kurumu’na bağlı analistler Başkan için hazırladıkları beş sayfalık rapora Sünni muhaliflerin yani, “El Nusra’nın, Suriye içinde Sarin gazı üretilen bir hücresinin bulunduğunu” yazıyorlardı!
Peki, Suriye yapmadıysa bu işi kim gerçekleştirmişti?
Amerikalılar'ın aklındaki ilk şüpheli Türkiye’ydi!..
El Nusra’nın en büyük destekçisi Suudi Arabistan’ın ardından Türkiye’ydi çünkü!
Hem, o sıralar savaşı kazanma noktasına gelmiş Esad niye böyle bir salaklık yapıp da tüm dünyanın tepkisini çeksin ki?
Oyun kurucuların asıl amacı dünya devi Amerika’yı tam anlamıyla Suriye’deki savaşın içine sokmaktı!
Esad rejiminin arkasında Rusya, Çin ve İran var…
Karşısındaysa aralarında Türkiye’nin de bulunduğu, Amerika’nın son roketli saldırısını “olumlu karşıladıklarını” açıklayan diğerleri!..
Bugüne dek Suriye’deki iç savaşta en az yarım milyon insan hayatını kaybetti.
Beş milyondan fazla Suriyeli komşu ülkelere sığındı.
Bir o kadarı kendi ülkesi içinde evinden barkından oldu.
Bugüne dek onca katliam yapılırken, sadece 100 kişinin öldüğü bir gaz saldırısı sonucu mu ateşlendi sanıyorsunuz Amerikan gemilerinden o füzeler?
Saldırıyı Esad rejiminin yaptığı ihtimaline zerre kadar inanmıyorum.
Rus Savunma Bakanlığı’nın açıkladığı gibi, “Esad’ın uçaklarından atılan bombaların muhaliflere yani, El Nusra’ya ait bir kimyasal bir silah deposuna düşüp, Sarin gazının bu şekilde yayıldığı” iddiası da çok inandırıcı gelmiyor bana.
Çünkü bize yani halklara asıl gerçekleri mümkünü yok açıklamıyorlar ülkeleri yöneten bu herifler.
Ancak, ortaya çıkardığı sonuçtan da görüldüğü gibi asıl amaç Amerikan ordusunu oraya çekebilmek.
Peki, Türkiye’nin de istediği gibi Amerika, Suriye’ye gelip, ülkede iyice kökleşmiş olan Rusya’yla, dahası ardındaki Çin ve İran’la büyük bir mücadeleyi göze alabilecek mi?
Eh! Bi yerden başlamak lazım.
ABD de şimdilik bunu yaptı zaten!
11 Eylül’de başlayan 3’ncü Dünya Savaşı tüm hızıyla sürüyor.
Tanrı ülkemizi ve devletimizi korusun!