Yazarlar

Bir Müslüman niye çalar?

post-img
Geçtiğimiz günlerde Başbakan’ın “İmam Hatipliden hırsız olmaz” şeklindeki sözleri üzerine kaleme aldığımız yazının sonunda biz de sizlere sormuştuk, “İmam Hatipliden hırsız çıkar mı çıkmaz mı” diye? Kamu düzenini sağlamak amacıyla “çalmayı” yasak eden diğer tüm dinler gibi İslamiyet de mensuplarına bu eylemi yasaklar elbette ama Müslümanlıkta bazı mezheplerin “haram” edilen bazı işlemlere karşı bağışıklık geliştirdiğini ve bunları bazı durumlarda serbest bıraktıklarını görürüz! Özellikle Suudi Arapların inandığı mezhebi benimsemiş ve İslamiyet’i de siyasallaştırmış ülkemizdeki bazı İmam Hatiplilerin bırakın sadece “çalmayı”, Müslümanlar arasında belirleyici en büyük günahlardan sayılan en az “domuz eti yemekle” eşdeğer düzeyde bir “haramı”,  “faizcilik” yani “tefecilik” eylemini güle oynaya yerine getirdiklerini görürüz mesela yıllardır! Faiz haram mıdır? Oo elbette haramdır ve büyük günahtır! Artık dünya bankalarındaki kasaların da almadığı Arap sermayesine para kazandırabilmek için bizim gibi ülkeler için uydurulan “kar payı” düzenbazlığını bu millete özellikle “İmam Hatipliler” kanalıyla yıllardır yutturup duran banka ya da finans kuruluşları niye ortalama faizin üzerinde kar payı  dağıtmadıklarını bir kez olsun mantıklı bir şekilde açıklayamamışlardır mesela?   ………….   Ama daha da ötesi vardır ki en vahimi bu durumdur. Bu zihniyet tüm dünyayı “Dar’ul İslam ve Dar’ul Harb” olarak ikiye ayırır.   “İslam yurdu’ anlamına gelen “Dar’ul İslam” bölgesi “İslam kanunlarının yani şeriatın bire bir uygulandığı, İslam Hukuku’na göre hüküm verilen devletleri” kapsamaktadır.   “Savaş yurdu” anlamına gelen “Dar’ul harb” yani “şeriata” göre hüküm verilmeyen devletlerse içinde yaşayanların tamamı Müslüman da olsa, aksi gerçekleşene dek savaşın sürdüğü ve pek çok şeyin mübah sayıldığı bölgeleri ifade eder.   Burada İslam fıkhına girecek değilim ama mesela:   Ebu Hanife’yle, İmam Muhammed’e göre gayrı Müslimlerin ülkesinde (Dar’ul harp ortamında) bulunan bir Müslüman, o ülkenin vatandaşıyla faizli işlem yapabilir. O şahıs isterse sonradan Müslüman olmuş ve henüz İslam ülkesine yani, Dar’ul harbe” göçmemiş olsun!   İslamiyet’te pek çok mezhep mensubu yukarıdaki görüşün dayandırıldığı hadisi sahih kabul etmediği için buna inanmaz ama Türkiye’de çoğunluğu oluşturan mezhebin temsilcileri öyle buyurdukları için bir şekilde tıkır tıkır işleyip gider sistem.   Tüm mesele şu sevgili okurlar, İmam Hatiplerde okutulup da kafalarına siyasal İslam yani “şeriat” fikri sokulan herkes bu ülkeyi yani Türkiye’yi, “Dar’ul harb” yani, “savaş bölgesi” olarak görmüş ve bu nedenle de bazı günahları işlemekte bir dakika bile tereddüt etmemiştir!   Onlar için tam anlamıyla “İslam” yani, “Şeriat” kuralları işleyinceye kadar her yöntemle savaş ve mücadele edilecek bir ülkedir Türkiye ve faiz almak, yalan söylemek, Müslümanlara ait de olsa mal mülke, paraya el koymak caiz kabul edilmektedir.   Çalmanın kılıfı da Arapça okunacak her duruma uygun bir “hadisle” konuverilir önünüze, ne olduğunu bilip anlamanıza imkan verilmeden!   …………..   Bu gün Türkiye’de oysa aynı zamanda kendi devleti olmasına rağmen yıllardır uygulanan propaganda sonucu güneydoğudaki bazı Kürtler nasıl “TC’ye vergi vermem” deyip, vergi kaçırıyorlarsa, nasıl elektrik, su parası vermiyorlarsa…   Temeli “laik” anlayışa göre atılan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni “Dar’ul harb” yani savaş alanı olarak gören gizli ya da açık “şeriatçılar” da “bu kafir devletten vergi kaçırmanın, elektrik, su çalmanın helal olduğunu” söyleyip “hırsızlıklarının” meşru olduğunu anlatırlar etraflarındaki insanlara hem de on yıllardır!   Bu sebeple, “İmam Hatipliden hırsız olur mu olmaz mı” sorusu biraz eksik kalır.   AKP iktidarından önce geçmişte bu işler elektik, su, vergi düzeyinde kalırken şimdilerde ne değişti de “milyar dolarlar boyutuna” ulaştı; asıl merak edilmesi gereken budur kanımca?..  

Diğer Haberler