Meslektaşım sevgili Ayşe (Aygör) geçen seçimde “Aman bee, hiç birine vermiycem oyumu, yani seçime de katılmıycam ” modundaydı da hiç unutmuyorum, bunu yapmaması ve sandığa gitmesi için epeyce dil dökmüştüm ona tonton anasının kardığı tarhanadan yaptığı çorbayı içip, bir yandan da o nefis turşularını yerken.
Ne yaptı bilmiyorum ama “I-ıhh vermiycem” kıvamında bırakmıştım onu en son giderken.
Bu kez yine sordum, “oyunu nereye vericen” diye?
“Ben emekliyim” dedi, “tabii ki CHP’ye vericem.”
-Peki neden?
“Yılda iki ikramiye teklifi çok cazip valla.”
-Seni menfaatçi seni!
“Ee heralde yani, ayrıca her seçmen menfaatçi olmalı!”
-O zaman makarnacılardan ne farkımız kalır bizim kız?
“Onlardan farkımız fikrimiz! Makarnaların ihtiyacı olan herkese eşit bir şekilde dağıtılmasında hiçbir sakınca yok bence.”
-Hımm!
“Sosyal devlet herkesin beslenme, barınma, sağlık ve eğitim gibi ihtiyaçlarını karşılamak zorunda. Üstelik de bu sosyal yardımları sosyal demokrat bir parti olan CHP’nin yapması gerekir zaten bence.”
Ayşe’ye “evet haklısın” dedim ama “kapitalist bir anlayışla yönetilen üstelik de hem borçlu, hem de sermayesi olmayan bir ülkede bunun mümkün olamayacağını” söyleyemedim.
Eşitlik, hoş o da ne kadar olabiliyor ya da ne kadar olabildiyse ancak ve ancak sosyalizmle idare edilen ülkelerde gerçekleşebilir.
Herkese eşit eğitim, eşit sağlık hizmeti, bedava elektrik, sıcak su, ısınma ve barınma şansının oralarda verildiğini ama bir garip değişik bir canlı türü olan insanoğlunun yine de Tipitip sakız, kot pantolon ya da naylon kadın çorabı için bedenlerini bile sunabildiklerini geçmişte görenlerden işittik yine oralarda!
Günlerden beri slogan solculuğu ve ya slogan gazeteciliği yapanların saçma salak “kaynak mı istiyorsunuz, alın size kaynak Ak Saray” diyen velvelelerini izleyip okuyoruz.
AKP’nin vatandaşa seçim rüşveti olarak verdikleri genellikle yerel kaynaklardan oluşturulmuş minik avantalar.
Öyle “ben her yıl her emekliye yaklaşık 3 bin lira daha fazla vereceğim” dersen eğer daha en baştan, göreve geldiğinde enflasyonu da hortlatır, bu ülkede yaşayan herkesin cebinden en az bir o kadar parayı eritmiş olursun!
Ekonomi de mi bilen yok oralarda?
Geçmişte büyük kitleleri harekete geçiren “toprak işleyenin, su kullananın” modelinden “biz daha fazla vereceğiz” moduna gelip dayandı CHP bu gün kendisini yönetenlerin sayesinde.
Kılıçdaroğlu, “haramilerin saltanatını yıkacağız” deyip duruyor.
İyi de;
Kim o haramiler?
Nasıl yıkacaksınız?
Neyle yıkacaksınız?
Ve en önemlisi yerine neyi, hangi sistemi koyacaksınız?
Örneğin Kılıçdaroğlu çıkıp da “filan holding haramidir, işçilerimizi sömürüyor veya Amerika bu gün bütün dünyanın baş haydududur” diyebiliyor mu vergi ya da doğuda bir toprak reformu paketi sunabiliyor mu millete?
“Şu vergileri kaldırıp, şu düzenlemeyi yapacağız” diyebiliyor mu?
Bırakın onu Bursa’ya geldiğinde ovayı kaçak inşaatlarıyla yağmalayan sermaye sahiplerinin isimlerini tek tek haykırıp, “bu haramilerin de saltanatlarını yıkacağız” diyebiliyor mu?
Şu en son dile getirdiğim Cavit Çağlar’ın, Çelikpalas Oteli’nin yanında yaptığı beton yığını otel için bu gün ortalığın bir birine girip, herkesin harekete geçmesi lazım.
Nerede insanlar?
Bir tane CHP’li var mı çıkıp açıklama yapan?
Buna karşın ne yapıyor Bursa’da CHP’liler, sadece bu şekildeki gayrımenkullerinden ayda 700 bin lira kira aldığı konuşulan ova talancılarından, kaçak inşaatçı birini alıyor seçilebilecek bir sıraya milletvekili olsun diye koyuyorlar!
Bunlarla böyle mi yıkılacak haramilerin saltanatı?
Türkiye gibi borcu çok, sermayesi yok ülkeleri yönetenler öyle bol keseden atıp da sağa sola para dağıtamazlar.
Ha bunu İngiltere, Almanya veya Fransa gibi ülkeler yapabilirler ancak.
Çünkü dünyanın diğer ülkelerinden bolca çalmışlar ya da çalmaktadırlar, işte onun için.
Yine CHP Bursa milletvekili aday listesinin 5’nci sırasındaki adayı Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun “çocuğum ora vatandaşı olsun” diye gidip doğumunu orada yaptığı dünyanın en büyük haydut ve hırsızı Amerika’da bile bu gün 25 milyona yakın, sokaklarda yatıp kalkan evsiz vardır, ne konuşuyorsunuz siz?!.
Üstelik ayrıca geçmişte Tansu Çiller’e “Amerikan vatandaşı” diye sövenler değil miydi bu günlerde Amerika’ya özenenler?
Özetle, CHP’nin kendisini şiddetle sorgulayıp özeleştiri yapması ve silkinip gerçekten yenilenerek en az 15-20 yıl sonrasına dönük bir sol siyaset projesiyle yeni bir yaşam kurması lazım kendisine.
Her dört yılda bir bazı insanların kendilerine kariyer planlaması yaptığı bir zemin haline geldi CHP.
Açıklanan projelerin özü bir “seçim vaadi” değil, tam tersine “AKP’den daha çok vereceğiz” demek suretiyle seçmene bir “rüşvet teklifidir” ki, söylemi bile çok çirkin.
Başarmak için bir yerden başlamak lazım.