CHP Osmangazi ilçe Başkanı Recep Çohan’ın bazı noktalara kendince açıklık getirmek için geçen hafta sonu gazetemizde gerçekleşen görüşmenin ardından sağda solda benim için “tekzip yayınlayacak” demesi üzerine…
Ve yanında getirdiği partili, o tecrübesiz genç avukatın “Cumhuriyet Halk Partisi Osmangazi İlçe Başkanı Mimar Recep Çohan adına Av. Umut Mısır” diyerek imzaladığı metni okuduktan sonra kaleme alınması hasıl oldu bu yazının.
“Tekzibin” sözlükteki karşılığı “yalanlama” demektir.
Arapça bir kelimedir.
Hukuk jargonunda, bir kimsenin onur ve haysiyetine dokunan veya kendisiyle ilgili gerçeğe aykırı yayın yapılması durumunda bu kişiye tanınan bir haktır.
Bu hak önceden yapılan yayının yalanlanması veya düzeltilmesi şeklinde kullanılır.
Oysa benim yazdıklarımda yalan ya da yanlış olan bir şey yoktu.
Recep Çohan’ın bizzat gelerek yaptığı açıklamalara “düzeltme” ya da var olan bilgileri “zenginleştirme” olarak bakabilirdim ama bu “tekzip” yani “yalanlama” lafı üzerine gerçeklerin çarpıcılığı üzerinden yol almak gerekti bir kez daha.
Şöyle başlamış genç avukat Umut Mısır, Çohan’ın vekili olarak kaleme alıp yanında getirdiği “tekzip”(!) metnine:
“Mehmet Al Yılmaz’ın, Yeni Marmara Gazetesi ve İnternet sitesinde 14.10.2015 tarihinde yer alan köşe yazısı gerçek olmayan beyanlar ve iddialar içermekte olup…
…Söz konusu köşe yazısında iddia edildiği gibi, vekil edenin başkanı olduğu ilçe teşkilatı veya şahsı adına Hüseyin Özdilek’ten herhangi miktarda para alınmadığı gibi, partimiz adına bu konuda gönderilmiş veya kararı alınmış her hangi bir bedel yoktur…
…Bu hususları tarafınıza bildirerek, söz konusu köşe yazısı hakkında bu tekzip metninin yayınlanmasını, aksi takdirde cezai yollara başvuracağımızı şahsınıza ve gazetenize bildiririz”!..
Ah be yavrum Mısır!
Sen bunları yazacağına git de Yalova yolundakinin k.çını ısır!
Flash Televizyonunun sahibi Ömer Göktuğ’un bir lafı vardır hiç unutmam, “acemi şeyden şey bile korkmuş” der Ömer abi her zaman!
Ne kadar da doğru.
Bir diğer acemi siyasetçi CHP Osmangazi İlçe Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Haşim Paker’in, Hüseyin Özdilek’ten 10 bin lira para aldıktan sonra sevinç içinde hep birlikte çektirdikleri o fotoğrafı üzerine bir de tüy dikerek Facebook’ta yayınlamasıyla başladı her şey!
Bir tek kendisi akıllı, millet saf ya bir de altına yazmış Ahmet Haşim “İşadamı Sayın Hüseyin Özdilek’in yanına seçim çalışması yapmak için gittik” diye!
Len oğlum Ahmet, Özdilek’in yanına seçim değil, seçime beş parasız giren CHP’nin “geçim” çalışması için gittiğinizi daha o saniyede anladım; anladım ama bunu sorduğumda niye doğruyu söylemedin, niye gerçeğe aykırı beyanda bulundun, yakıştı mı sana, bunu hiç düşündün mü acaba?
Geliyoruz İlçe Başkanı Recep Çohan’a…
Çohan da randevulaşmak için yaptığımız görüşme sırasında telefonda “Hüseyin Özdilek’ten asla para almadıklarını” söyleyince “bir dakika başkan” dedim, “Hüseyin bey bile verdiğini doğruluyor, sizse kalkmış inkar ediyorsunuz, yapmayın bunu, çok ayıp oluyor artık!..”
Önce afalladı Recep Çohan.
Ardından da ağzındaki Baklayı çıkardı:
“Canım ben müdürünün ismini nereden bilebilirdim ki!..”
Çaktınız mı mevzuyu?
Makbuzu bizzat Hüseyin Özdilek değil, müdürü imzalamış!
Ve CHP’liler de oraya taammüden yani bilerek ve isteyerek yanlarına makbuz koçanını da alıp gitmişler, bize de ardından “kedim yedi ayağı” yapıyorlar gördüğünüz gibi!
“Sen de çaktın mı Mısır? Hadi şimdi git, yazdığın o tekzip metnini katlayarak güzelce bir ısır!..”
Hatta “hem ben, hem ilçe başkanım hem de ilçe yöneticim bilerek gerçeklere aykırı beyanda bulunduk. Bu durum siyasi ahlaka da uygun değildir. Çok yanlış yaptık. Bizim arzu ettiğimiz demokraside bunu yapan insanlar koltuklarında bir saniye bile kalamayacaklar” diye otur, bir de özür yazısı yaz.
Sen kimin yanında staj yaptın bakim, böyle mi öğrettiler sana avukatlık mesleğini?
Otur, sıfır!
Recep Çohan “seçime beş parasız girdiklerini, bu durumu telefi edebilmek için de para toplamak üzere bir bağış komisyonu oluşturduklarını ancak, bu ekibin Hüseyin Özdilek’e gittiğinden haberi olmadığını” anlattı gazete binasında gerçekleşen ziyareti sırasında.
Sordum:
“Peki bilseydiniz onay verir miydiniz?”
-Ona gitmemelerini tavsiye ederdim!
Zaten biz de tam olarak bunu demek istemiştik konuya dair önceki yazılarımızda!
İşte zaten siyasette, siyasi partilerdeki sıkıntı da burada.
Partinin ekonomik yükünü az sayıda insan ya da bazı işadamları üstleniyor ve sonuçta da doğal olarak onlara gebe kalınıyor.
Göreve geldiğinden bu yana her ay cebinden 7 ile 10 bin lira arasında para çıkıyormuş Çohan’ın!
Buna can mı dayanır!
Onca inkarın ardından söylediği şu lafına da çok güldüm:
“Zaten siz bu Özdilek olayını yazdıktan sonra artık kimseden para mara istemeyin dedim arkadaşlara!..”
Ben de dedim ki:
“Hüseyin emmiden para almak yerine, Nuray Hanım’dan (eşi) isteseydiniz bir 10 kağıt çıkarıp atardı ortaya hiç ikiletmeden vallahi!..”
Geçen seçim genel merkezden sadece 15 bin lira gelmiş, sadece eşi Nuray Çohan bin lira, diğer milletvekili adayı İnan Keser de 500 lira para vermiş.
Başka da bir Allah’ın kulu çıkarıp yardım etmemiş CHP Osmangazi Yönetimi’ne.
“Bari yönetim kurulu üyeleri versinler her ay çıkarıp 100-200 lira” dedim ama yüz ifadesinden anladım Çohan’ın, belli ki hepsi sinek sekizli!..
Yeniden milletvekili seçilecekler bile yerlerinden emin oldukları için bir kuruş dahi katkıda bulunmuyorlarmış.
Ne kadar ayıp bir şey.
Koskoca ana muhalefet partisinin Bursa’nın merkez ilçesindeki haline bakın!
Resmen rezillik!
Lale Karabıyık, Orhan Sarıbal, Ceyhun İrgil, Nurhayat Kayışoğlu ve Erkan Aydın, ne kadar ayıp bir şey, hiç olmazsa seçim döneminde maaşlarınızı verseniz ya parti örgütlerine de merde namerde muhtaç kalıp, birilerinden gidip para istemeseler?
Kulağıma geldi, Hüseyin Özdilek benim için “zaten 30 seneden beri takık bana” demiş.
Doğru, fil hafızalıyımdır, iyiyi de unutmam kötüyü de…
O zamanlar da eski Sümerbank mağazasının karşısındaki yerde Osmangazi Belediyesi’ne ait bir hisseyi almıştı yine böyle tartışmalı bir şekilde.
Yalova yolundaki belediye arsasının Özdilek’e satılması için encümene yetki verilmesinin oylandığı meclis toplantısında “CHP Grubu olarak “ret” oyu verdiklerini, AKP’li belediye yönetimlerinin Cavit Çağlar’ın plazası, Kırcılar’ın oteli gibi yerlerde adrese teslim işler yaptığını” anlattı Recep Çohan.
CHP grubunun ret oyu verdiğini biliyorum zaten.
Ben de ona şunu anlatmaya çalıştım:
“Hemen hemen tüm belediyelerde AKP’nin meclis üyelerinin sayıları muhalefetten daha fazla. Yani diledikleri kararları diledikleri şekilde kendileri rahatça geçirebiliyorlar. İşte onun için de muhalefet görevini tam anlamıyla yerine getirebilmek için indir eli, kaldır eli yapmak asla yeterli değil. Her türlü mecrayı deneyip zorlamak gerek. Yanlış olduğunu düşündüğünüz işleri yargıya taşıyıp, iptal ettirmek gibi mesela?”
Recep Çohan’ın yanıtı şöyle oldu:
“Ee şimdi, Cavit Çağlar’da, Kırcılar’da bunu yapmadık!”
Ee bir yerden başlamak lazım sevgili Başkan!..
Kamuya ait belediye arsasının Özdilek’e satışının yapıldığı encümen evrağının kendilerine ulaşmasını bekliyor Çohan.
Durun bakalım, hele bir izleyip görelim, aslı astarı varsa “gerekirse mahkemeye de veririm” dedi.
Orası 1 buçuk emsal ticaret alanı.
Yarın bu gün Büyükşehir Belediyesi tarafından da üstüne kaymak olarak bu rakam arttırılabilir!
Aynen Korupark’ta, Torunlar’a yapıldığı gibi Yalova yolunda da Hüseyin emminin milyarlarına milyarlar katmak için işleyebilir çarklar.
Göründüğü gibi sadece ülkenin değil, Bursa’nın da sağlam bir muhalefet ayağı eksikliği var.
Bu öyle bir tekzip yazısı filan olmadı.
Artık kusura bakmasınlar, tekzibi tekzip eden bir yazı oldu ama artık n’apalım?
Bir dahaki sefere gene beklerim inşallah!
Mısır?
Mısır?
Isırdın mı Mısır?