Yazarlar

Bu ülkede polis niye sevilmez?

post-img
Geçenlerde kent merkezindeki pek çok billboard, üzerinde sadece iki kelime bulunan  afişlerle donatıldı İl emniyet müdürlüğü tarafından. Belli ki kendisini yaratıcı “metin yazarı” olarak yutturan teşkilattan birinin düşündüğü Zihni Sinirvari o cümlede aynen şu ifade vardı: “BURSA EMNİYETTE!..” “Oha!” dedim kendi kendime, “Tüm Bursa’yı mı tutukladılar bu kez acaba”?!. Algıyı görüyor musunuz? Adamlar Polis Bayramı nedeniyle şirin görünmeye çalışıyorlar, motosikletinin üzerinde bankta zorla esir edilmiş gençlere gitar çalan kasklı polis görüntüleri filan sunuyorlar topluma ama gelin görün ki, “Bursalıların kendileri sayesinde emniyet içerisinde olduklarına dair” yayınlanmış o sözcük vatandaşta bırakın güven duygusu yaratmayı, “Gene kimleri tutukladı bunlar acaba” algısı yaratıyor!   ……………..   Tesadüf o ya… Aynı gün Osmangazi Kaymakamlığı’nda işim var; odalardan birinde iki dirhem bir çekirdek bayramlık üniformalarını giyinmiş biri kadın, diğeri erkek iki polis memuruyla sohbet ediyoruz ayaküstü. Erkek olanı karanfil, kadın olanı bitter çikolata uzatıyor bayram münasebetiyle yazarınıza. Kadın olanı samimiyetle soruyor: “Vatandaş bizi niye sevmiyor hala gazeteci bey?!” “Sizi tenzih ederim ama” diyorum, “çok ezdiniz insanları, çok eziyet ettiniz.” Yüzü düşüyor aşağıya doğru. “Ama” diyor, “o eskidendi…” Unutulmuyor işte, kolay unutulmuyor hiçbir şey, ne eskisi ne de yenisi.   ……………..   Bursa İl Emniyet Müdürlüğü’nün o vakitler pencereleri demirlerle kapatılmamış olan beşinci katında Filistin askısına takılan, bedeninin her yerine elektrik verilen, ayakları iki misli şişene  dek falakaya yatırıldıktan sonra tuzlu zemin üzerinde yürümeye zorlanan, iki buz kalıbı arasında saatlerce çırılçıplak vaziyette tutulan, ayak baş parmağının etiyle tırnağı arasına sokulan toplu iğnelerin apse yapması sonucu Çin işkencesine maruz kalan, salıverildikten sonra ömrünü sakat geçiren, erkekliği elinden alınan, vajinasına, makatına kola şişeleri, joplar sokulan, kazara öldüğü vakit de “intihar etti” denilerek aynı binanın aynı katından aşağı atılan bir nesilden geliyoruz biz, neler anlatırsınız siz öyle!... Öyle kolay unutulur mu sanıyorsunuz her şey? Ziverbey, Sinop, Gölcük, Metris ya da Diyarbakır’da yapılan işkenceleri okuya okuya, işite işite geldik bu günlere ve işte buyurun bu günler:   ………………   Türk Tabipleri Birliği’nin yaptığı açıklamaya göre bu gün, yani daha dün 2013’ün 31 Mayıs ve 12 Haziran tarihleri arasında polisin tüm Türkiye’de uyguladığı tazyikli su, kısa mesafeli biber gazı atışı ve plastik mermiden dolayı 7 bin 478 kişi yaralandı, 91 kişi beyin travması geçirdi, 10 kişinin gözü çıktı ve bir kişinin de dalağı alındı. Mehmet Ayvalıtaş gösteriler sırasında, Abdullah Cömert’se aldığı darbeler sonucu feci şekilde öldürüldü. Ankara’da kafasından silahla vurularak öldürülen Ethem Sarısülük’ün katil zanlısı olan polis tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde İngilizce öğretmenliği okuyan 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz uğradığı saldırı sonucu beyin kanaması geçirerek yaşamını yitirdi. Henüz 14 yaşındaki Berkin Elvan yine polisin hedef alarak ateşlediği gaz kapsülünün başına isabet etmesinin ardından aylarca komada kaldı ve bu yaraya daha fazla direnemeyen körpe bedeni hayata daha fazla tutunamayarak öldü. Sadece 15 günde 150 bin gaz bombası atıldığı, 3 bin ton su sıkıldığı, hassas organlarda kalıcı hasarlar verebilen kimyasal maddeler kullanıldığı bilgisi basında da yer aldı. Polis protestolara katılmayan vatandaşların üzerine bile saldırdı o sıralarda. Bombalarını evlere, konutların içine de fırlattı; mahkeme kararı olmaksızın, korumakla yükümlü olduğu konutların güvenliğini yine kendisi ihlal etti. Ama daha da ötesi polisle birlikte hareket ederek ellerindeki çivili sopalarla göstericilere saldıran bazı sivillerin varlığıydı ki, bunların da teşkilattan olduğu bilgisi yayıldı sonradan. Kendilerine verilen yasa dışı emirleri uygularken bunalıma giren tam 7 polisin o sıra intihar ettiğini de anımsatalım bu arada. Gezi Parkı gösterilerinin sene-i devriyesinden korkanlar an itibarıyla tam 25 bin polisi 50 toma ve yüzlerce helikopter eşliğinde yine halka saldırtmak için bekletiyorlar. Belli ki çok tırsmış birileri.   ………………   Hasılı, meselenin geçmişi öyle, bu günü böyleyken “kendini sevdirmek için”  şeker dağıtıp karanfil koklatsan halka ne yazar, dağıtmasan Gönül yazar! Ne olsaydı gönül telimize dokunabilirdi, ne yaşansaydı içimize bir sıcaklık yayılabilirdi, azıcık da olsa ümitlenebilirdik biliyor musunuz? Eğer Anayasa ve yasalara göre demokratik haklarını kullanmak üzere sokağa çıkan 3 milyon insanın üzerine “Vurun” denilerek salınan polislerin arasından hiç olmazsa bir kısmı çıkıp da “Kanunsuz emri uygulamak suçtur, biz bunu uygulamıyoruz” diyerek, kasklarını çıkarıp otursalardı yere?!. “İşte bu” derdik! Çikolataya, çiçeğe gerek kalmadan alınlarından öperdik.

Diğer Haberler