Yazarlar

Bu Yurtkuran ne dolaşıyor ortalıklarda yine?

post-img
Nasıl bu kadar lobisi güçlü bir şirketse artık, tüm Amerika Birleşik Devletleri başkanları, tüm Türkiye Cumhuriyeti başbakanlarını arayarak “sorunlarının giderilmesi” hususunda ricacı oldular. Cargill’den bahsediyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Anayasası, yasaları ve hatta bağımsızlığı hiçe sayılarak, arka arkaya yapılan plan değişiklikleriyle bu firmanın İznik Gölü’nün dibine yaptığı o kaçak fabrika binası meşrulaştırıldı. Alınan yargı kararları dikkate alınıp uygulanmadı. Bunun üzerine “bizim devlete, adalete karşı güven duygumuz incinmiştir, mahkeme kararlarını uygulamadıkları için kendilerinden davacıyız” diyen Ali Arabacı, Yahya Şimşek, Şenay Özeray, Cevdet Altun ve Cumhur Özcan gibi isimler, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Bayındırlık Bakanı Zeki Ergezen, dönemin Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Hikmet Şahin, Dönemin Bursa Valisi Oğuz Kaan Köksal ve Gemlik Belediye Başkanı Mehmet Turgut hakkında manevi tazminat davası açtılar. Yerel mahkemeler hep reddettiler bu taleplerini. Yargıtay’sa her seferinde “olur mu öyle şey, mahkeme kararını uygulamayan kamu görevlisi kesinlikle suçludur” dedi ve Bursa’da verilen kararları hep bozdu. Tam 4 kez aynı kararı verdi buradaki mahkemeler. Bursa 1’nci Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimi Nizamettin Keleş dördüncü bozmadan sonra hukukta hiç rastlanmayan biçimde “eylemli olarak direniyorum” dedi! Böyle saçma sapan şey ne görülmüş, ne de duyulmuştu! Yargıtay yine reddetti. Dosya Türkiye’deki en üst yargı merci olan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na da gitti. Orası da oy çokluğuyla Bursa’nın kararını bozdu. Nizamettin Keleş bu sefer de davacılara “beni Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na şikayet etmişsiniz, davadan çekiliyorum” dedi. Nizamettin Keleş’i Adalet Komisyonu Başkanı yaptılar. Adalet duygusu incinenlere karşı büyük bir mücadele veren Nizamettin Keleş’in ironik bir şekilde Adalet Komisyonuna başkan yapılması Türk adaletine has bir uygulamaydı! Keleş’in yerine gelen yargıçsa, davayı tümden reddetti! Bu yeni hakimi de ödüllendirip Yargıtay üyesi yaptılar. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bir üye Bursa mahkemesinden gelen kararı doğru bulup lehinde oy kullanmıştı. Bilin bakalım onu ne yaptılar? Ne bereketli davaymış ki… Nazım Kaynak da Yargıtay Başkanı oldu! Tam 10 sene önce adalet duygusu incinen Bursalıların açtığı davanın geçen gün yeni duruşması vardı. Kendisini istikbalde büyük makamların beklediği yeni yargıç “annem hastalandı, bir kutu Opon, öptüm sizi tonton” diyerek duruşmaya katılmadı! Hakim beyin sırasıyla sonraki celselerde “akşam evde elektrikler kesikti çalışamadım, hanımla fena kavga ettik bu gün çok asabiyim, feci halde dişim ağrıyor” gibi gerekçelerle yenisi atanana dek davayı en az birkaç yıl daha süründürmesi bekleniyor. ………………. Geçen gün Bursa’da bir toplantı yapıldı. Akademik Odalar Birliği, Tabipler Odası salonunda gerçekleşti bu birliktelik. Yaklaşık 15 kişinin katıldığı etknlikte Çetin Tor, Kayıhan Pala, Tahir Baştaymaz, Günay Önayman, Ali Küçüksarı, Can Ertan, Yahya Şimşek ve ritim sazda Uludağ Üniversitesi Eski Rektörü Mustafa Yurtkuranius (Yurtkuran) gibi isimler vardı. Cumhuriyet Halk Partisi’nin seçimden aldığı netice ve bundan sonra nasıl bir yol izlenmesi gerektiğine dair görüşlerini paylaştılar salondakiler. Toplantı ve içeriğinin basına sızdırılmaması yönünde karar alındığı için katılımcılardan bir kişi hariç tümüne saygı duymamdan ötürü konuşmaların ayrıntılı içeriğini buradan aktarmıyor, sadece bu birlikteliği duyurmakla yetiniyorum. Daha sonra bir manifesto hazırlayarak geniş bir öneri dizisi sunacak zaten bu grup. Bir kişi hariç, hepsi delikanlı çocuklar, çalışmalarını p.ç etmeyelim, hevesleri kaçmasın. Aralarında saygı duymadığım tek kişi Uludağ Üniversitesi Eski Rektörü Mustafa Abbas Yurtkuran. Bursa Hakimiyet Gazetesi’nde yazarken işten çıkarılmama neden olan en önemli faktörlerden birisi de bu adamdı. Uludağ Üniversitesi’nde sultanlar gibi hüküm sürüyor, başkaları sürünürken kendi evlatlarına lojman tahsis ediyordu. Onun döneminde yaklaşık 722 öğretim üyesinin soy adı aynıydı biliyor musunuz?! Anadolu’dan gelen daha çalışkan, zeki ve becerikli pek çok gence kadro verilmiyor, oradaki profesörlerin çocukları, gelinleri ve dahi damatlarına akademik ünvanlar sunularak koca üniversite adeta bir klan gibi yönetiliyordu! Üniversitede doğru dürüst hiçbir bilimsel çalışma yoktu. Mustafa Yurtkuran yerel gazeteleri çuval çuval parayla besliyor, kendi lehine haberler yaptırıyordu. Kimi gazeteci ve yazarların eşlerini de rektörlükte işe alarak yanına çeken bu Yurtkuran hakkında sözünü ettiğim insanlar bu kadarcık utanıp sıkılmadan methiyeler düzüyor, onu yere göğe koyamıyorlardı! Ben bunun foyasını bir bir çıkardım ortaya. Her yanlışını, aslında göstermek istediği kişi olmadığını yazdım. Düşünebiliyor musunuz, üniversitede çalışanların maaşlarını dağıtması için bir bankayla anlaşıyor, bu kuruluşun ödediği faizi yine çalışanlara paylaştırmak yerine kendisine lüks makam aracı alıyordu. Aynı paralarla onu yeniden seçsinler diye kampustaki hocalara diz üstü bilgisayar da dağıttı Yurtkuran, her türlü taleplerine de “evet” dedi. Google amcaya “Yurtkuran bitkisi” yazdığınızda açılan sayfada halk arasında “Sığır Kuyruğu” olarak anılan aynı zamanda zehirli bir bitki türü çıkar. Az miktarda kullanırsanız balgam da söktürür o bitkinin yaprakları. Ve Mustafa Yurtkuran’ın o dönemde nasıl bir saltanat sürdüğü konusunda da fikir verir bahsettiğim bitkinin hikayesi. Na işte yüzyıllardır bilip durduğumuz sığır kuyruğunun adını sanki yeni bulunmuş gibi, Latinceye de uygun olsun diye, Uludağ Üniversitesi Fen Fakültesi’nin o dönemki yalaka yöneticileri  “Yurtkuranius” koydu biliyor musunuz? Şaka gibi! Yalakalığın bu kadarına da pes doğrusu! Sonra bir dahaki sefere kış kışladılar bunu. Ardından milletvekili olabilmek için sağda solda gezinmeye başladı. Deniz Baykal yüz vermeyince ben bunu Ankara’da ANAP genel merkezinde, Mesut Yılmaz’la görüşebilmek için bekleşirken gördüm. Hemşerisi, zamanın Bursa İl Başkanı Behzat Çevik’i alarak oraya gitmiş. Pusulası, rotası da belli değildir yani! “Atatürkçüyüm” diye geçinir, bence Atatürkçülükten geçinir! Sonrasında belli ki burnunu bazı derin yerlere de soktu. Ergenekon’dan aldılar, attılar bunu içeriye. Sonra Vatan Partisi’ne geçti, Perinçek’ten de bir cacık olmayacağını anlayınca da  şimdilerde yine CHP’lilerin arasında geziniyor. Ben doğruları yazdıkça hakkımda bir sürü ceza ve tazminat davası da açtı bu adam. Bu yöntemle yıldırır, yazmasını engellerim sandı. Oysa bilemedi ki herkes yılar, Mehmet Ali yılmaz! Avukatların kendi reklamlarını yapması yasaktır. Hatta haksız rekabet olmasın diye tabelalarını bile süslü püslü sipariş etmezler,  belki sınırı aşarız filan diye. Fakat sade bir vatandaşın bir avukatı övmesi, onun hakkında iyi şeyler söylemesi, üstelik de bunu asla kendisinin haberi bile olmadan yapması sanırım sadece beni bağlar. Yurtkuran’ın yaptığı tüm şikayetlerden takipsizlik kararı aldırdı, haksız tekzip kararlarını bir üst mahkemelerde bozdurarak çok büyük işler başardı, çok büyük ve meşakkatli tazminat davalarını tereyağından kıl çeker gibi kazandı Avukat Amaç Bursalı. Meslektaşım, ağabeyim, İbrahim Bursalı oğluyla ne kadar övünse yeridir.   Duruşu, aynı zamanda efendiliği ve terbiyesiyle de süper bir evlat yetiştirmiş.  

Diğer Haberler