Yazarlar

Bursa’da AKP’li siyasetçilere yapılan saldırılar

post-img
Gürsu Belediye Başkanı Cüneyt Yıldız’ın, üstelik de partisinin destek olduğu biri tarafından tabancayla vurulduktan altı gün sonra yaşamını yitirmesine herkes gibi ben de çok üzüldüm. Ailesine başsağlığı, sevenlerine sabır diliyorum. Bir anlığına da olsa akıl ve ruh sağlığını kaybetmiş bir insanın içine düştüğü cinnet anında işlediği bir cinayet gibi görünüyor uzaktan bu durum. Ne yazık ki günümüzde Türkiye’de her gün en az 3 cinayet işleniyor. Esasında yüzyıllardır işlenen en yaygın suç da cinayet zaten. Devletler ve devlet benzeri yapılanmalar da çok insan öldürdüler tarih boyunca. Çok değil, bundan 500 yıl önce şifacı kadınlar Avrupa’da “büyücü” oldukları gerekçesiyle halkın önünde çatır çatır yakılıyorlardı. Hitler rejiminde Yahudi, Çingene, zihinsel engelliler ve iktidar muhalifleri olmak üzere yaklaşık 6 milyon insan öldürüldü. Zaten savaşlar da devletler tarafından meşrulaştırılmış, yabancı asker veya toplumlara uygulanan toplu cinayetlerden başka bir şey değil mi sanki? Günümüzde suç bilimi uzmanları suçluları çoğunlukla toplumun bir ürünü olarak görüyorlar. Yani, insan “suçlu” doğmuyor, daha sonra toplum ve aileden gelen olumsuz etkiler sonucu “suç işleyecek hale” dönüşüyor. Yetişmekte olan bir çocuğun fiziksel, sözel ya da duygusal şiddete veya cinsel istismara maruz kalması, aile içinde gerçekleşen şiddet sahnelerini izleyerek büyümesi, ileride başka insanlarla yaşayacağı sorunları çözmek için yine şiddeti kullanması sonucunu doğurabiliyor. Bilinç, empati yeteneği ve ahlak doğuştan gelen özellikler değil, sonradan öğrenilen davranış biçimleridir uzmanlara göre de. Her türlü şiddet ve cinsel istismar sonucu oluşan dürtüler beyine olduğu gibi kaydediliyor. Tüm bunlara duygusal ihmal ve eksik güven duygusu da eklenince işte alın size potansiyel bir suçlu adayı! Şiddete başvuranlar genellikle zayıf ya da başarısız insanların arasından çıkıyor. Çünkü uyguladıkları bu tarz onlar için saygı görme ve ilgi çekmenin yegane yoludur! Kişisel yatkınlığın dışında kişinin stres ortamına karşı verdiği tepki ve koşullar da çok önemli elbette. Şiddet eğilimli suçlularda kavrama yoktur, korkutma vardır! İşte Gürsu Belediye başkanı Cüneyt Yıldız’ı tam 3 kez ziyaret ederek önce korkutmaya çalışıyor katili Fevzi Bekar. Astsubaylıkta mecbur hizmet dönemini bitirmiş, şark hizmetine de gitmek istemediği için artık ayrılmak istemektedir. Adı geçenler Cemil Çiçek ya da Bekir Bozdağ, AKP’li bu siyasetçileri devreye sokarak eski Gürsu Belediye Başkanı Orhan Özcü döneminde belediye spor kulübünün başına getirilir Fevzi Bekar. Yeni başkan Cüneyt Yıldız göreve gelince geliri kulübe tahsis edilen halı saha kiralarına ilişkin 250 bin liralık bölümün hiç tahsil edilmediğini, daha doğrusu bu paranın ortalıktan yok olduğunu tespit eder. Yapılan soruşturma sonucu Fevzi Bekar’a zimmet çıkar elbette. Bu sorunu çözmesi, olmayan parayı bir yerlerden bulup açığı kapatması için Başkan’a baskı yapmaya başlar. Son ziyaretinde Cüneyt Yıldız güvenlik elemanlarına “atın bunu dışarı” deyince silahını çeker ve önce başına nişan alarak Başkan’ı orada ağır yaralar. Yargıtay üyesini makamında, savcıyı odasında, başkanı belediyede öldürten, kendi unsurlarının yaşamlarını dahi koruyamayan bir devletimiz var ne yazık ki! Gerçi Cüneyt Yıldız’a yapılan saldırının mahiyeti çok farklı ama insan daha öncekileri anımsayınca “neden hep Bursa” diye sormaktan kendini alamıyor? Siz geçmişte ayaklarından vurulan bir Sabahattin Ali, Maummer Aksoy, Çetin Emeç, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Kemal Türkler, Necip Hablemitoğlu, Doğan Öz, Cavit Orhan Tütengil, Abdi İpekçi, Gün Sazak, Nihat Erim, Turan Dursun, Musa Anter ya da Ahmet Taner Kışlalı gördünüz mü hiç? Türkiye’de işlenen siyasi cinayetler hep direkt öldürme kastıyla gerçekleştirilmiş ve onlarca kıymetli siyaset ve düşünce insanımız yaşamını bu şekilde kaybetmiştir. Bursa’da 2 siyasetçi ki, onlar da AKP’lidir, sadece ayaklarından vurulmuştur! Ne demektir jargonda ayaktan vurmak? “Ayağını denk al, verdiğin sözü yani taahhüdünü yerine getir yoksa, ikincisi buraya değil, direkt kafana gelir!..” Merhum Bursa Büyükşehir Belediye eski Başkanı Hikmet Şahin’in en büyük şanssızlığı, ayaklarına ateş edilen silahın Glock marka olmasıydı. Mermi çekirdeğinin namludan ilk çıkışta diğerlerine nazaran çok daha hızlı hareket ettiği Glock’lar hedefi hiç affetmiyor. İnsanın bacaklarında bulunan ana kan damarları diğer silah markalarından tam üzerlerine gelen mermileri yana doğru kayıp esneyerek savuştururken, Glock’un o hızlı ve parçalayıcı etkisi karşısında çaresiz kalıyorlar. Yani talihsiz bir şekilde kan kaybından gitti Hikmet Şahin, eğer Faruk Çelik gibi başka bir namludan çıkan çekirdek saplansaydı ayaklarına bu gün yine Faruk Çelik gibi sağ olacak ve üç gün sonra kalkıp yürümeye başlayacaktı. Asıl sorulması gereken sorular bu gün de hala ortada öylece duruyor: Bu saldırılar neden gerçekleşti? Sonrasında neler oldu? Ve neden hep Bursa?!.  

Diğer Haberler