Yazarlar

Bursa’da ikinci bir Nesrin Baytok vakası yaşandı!

post-img
Gazetecilik mesleğinde söyle bir anlayış vardır: “Hiç kimsenin özel hayatı kimseyi ilgilendirmez. Ancak kişi topluma mal olmuş bir insansa, siyaset ya da kamuda bir göreve talip ya da o görevi yürütmekte olan biriyse istisnadır!..” Mesela Devlet Bahçeli’nin bir sevgilisi olduğu çıksa ortaya bu çok önemli bir haberdir. Kamer Genç’in artık çiçek sulayamadığı konusu bile magazinsel de olsa haber değeri taşır. Kişi cumhurbaşkanı, bakan, başbakan, milletvekili, il, ilçe başkanı, kurul üyesi ya da delegeyse eğer, özel hayatına çok önem verecek veya yediği haltı ziyadesiyle gizleyecek arkadaş! Mesela bir Deniz Baykal gibi kameralar önünde saf saf gezinmeyecek öyle don gömlek vaziyette. Koskoca genel başkan, Nesrin’le birlikte yatak yorgan düzeltmeyecek öyle bir yandan da sevgilisinden azar işiterek! Tövbe ya rabbim, şeytan da konuşturuyor işte. Kadın da bir şeye benzese bari! Tıpkı Rahşan Ecevit’in biraz daha genç hali mübarek! İnsan Deniz Baykal’da eskiden beri bir “Ecevit takıntısı mı var acaba” diye düşünmeden edemiyor doğrusu meselenin bilinç altı kurcalandığında! Hem biliyor musunuz, Baykal’ı CHP Genel Başkanlığından istifa etme durumunda bırakan aslında Nesrin Baytok’la aralarındaki ilişki değildi. Çıkıp “bu durum sadece eşimi, beni ve Nesrin hanımı ilgilendirir” diyebilirdi Baykal. Partisi baraj altında da kalsa geçmişte olduğu gibi, umurunda bile olmaz, balık hafızalı Türk toplumunun bu durumu kanıksayıp, unutmasını bekleyebilirdi pekala. Baykal’ı götüren asıl şey neydi biliyor musunuz? Nesrin Baytok’u üstüne bir de CHP’den milletvekili yapmasıydı! Sen bir insanla hem birlikte olacaksın, hem de bulunduğun siyasi konumdan ötürü ona menfaat, fayda sağlayacaksın! İşte bu durum toplumsal vicdanın kanayıp, siyasi ahlakın dibe vurduğu noktadır. Milletvekili olabilecek, üstelik de buna hakkı bulunan başka birinden bu şansını çalıp, yatakta birlikte olduğu kişiye vermektir Deniz Baykal’ın yaptığı ve bu nedenle affedilir yanı hiç yoktur! Bursa’da da benzer bir hadise yaşandı geçenlerde. CHP’nin delege seçimleri sırasında yaşandı sözünü ettiğim olay. Şu sıra ilçe delegelerini belirliyor Cumhuriyet Halk Partisi. Bu delegeler daha sonra ilçe başkan ve yöneticilerini seçecekler. CHP’nin tüzük ve yönetmeliklerinde hiç böyle bir kavram ve görev tanımı yok ama son zamanlarda moda oldu, partinin Nilüfer İlçesi’nin, Çamlıca Mahalle Temsilcisi Melike Soydan isimli bir hanım. Yine bu hanım kendi kafasına göre 30 kadar üyeyi bir yerde toplayarak güya bir önseçim yapıyor ve  “Ben” diyor “tahtaya şimdiye kadar mahallemizde en çok çalışan, sandık başında görev yapan isimleri yazacağım. Sizlerden de oy vererek bu kişilerin haklarını teslim etmenizi rica edeceğim.” Ve başlıyor Melike Soydan yine kendi kafasına göre bu kişileri yazmaya. On kadar isim yazdıktan sonra durup şunları söylüyor içeridekilere doğru dönerek: “Evet, bu son yazacağım kişinin partide hiçbir emeği ve çalışması yoktur ama sizlerden kendi adıma bir torpil rica ediyorum. Kendisi benim nişanlım olur da!..” Evet, Yazar Yüksel Baysal’ın CHP’de iğne ucu kadar çalışması ve emeği gerçekten de yoktur. Eski ÖDP’lidir zaten kendisi. CHP’yle uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktur bu insanın. Belki bir şey kapabilirim düşüncesiyle araya torpiller koyup, bulduğu sponsorlarla partililere yemekler ısmarlayarak son genel seçim öncesi milletvekili adayı olmuş ancak, listenin 38’nci sırasında kendisine zor yer bulabilmiştir. Yaklaşık 10 yıldır Melike Soydan’la nişanlı Yüksel Baysal. Bu durum bendeniz de dahil olmak üzere hiç kimseyi ilgilendirmez. Fakat gelin görün ki enteresan bir şekilde soy isimleri bile sadece tek harf farkıyla neredeyse aynı olan bu kişilerin yani,  Deniz Baykal ve Yüksel Baysal’ın  kaderleri de bir şekilde örtüşüyor Bursa’da. Nişanlısı Melike Soydan’ın üyelere telkini sonucu yapılan önseçimde hiç hak etmediği halde, üstelik de başkalarının hakkı yenerek “ilişki durumundan”  ötürü Yüksel Baysal listeye giriyor. Toplam üye sayısı 235 olan Çamlıca Mahallesi’nde zaten ön seçime katılan kişi sayısı 33, asıl seçimlere gelen üye mevcudu da sadece 41 kişidir ve 13 delege çıkacaktır oradan. Eğer ortada bir yanlış varsa biri de bini de aynıdır. Deniz Baykal’ın, Nesrin Baytok’u milletvekili yapması nasıl yanlış ve kabul edilemez bir durumsa, Melike Soydan’ın da kütüğünü daha dün değiştirip yanına aldığı uzatmalı nişanlısı Yüksel Baysal’ı  mahallesinden CHP delegesi yaptırması da aynı derecede kusurlu bir harekettir. Bir de hiç sıkılmadan geçenlerde “ne kadar demokratik bir şekilde delege seçildiğini” yazmış bu insan Kutlucangillerin gazetesinde. Allah akıl fikir versin, hiç kimseyi bu hallere düşürmesin doğrusu. Bir şey daha yaşanıyor Çamlıca Mahallesi’nde yapılan sözde ön seçim sonrasında. Yılların partilisi Mesut Sertel, Melike Soydan’ın bu tavrı karşısında sinirleniyor ve söylenmeye başlıyor. “Yaptığı şeyin çok ayıp ve kabul edilemez olduğunu, partiye daha dün gelip, hiç bir katkısı olmayan insanların kendi müdahalesiyle delege listesine yazılmalarının sağlandığını” söylüyor yüksek sesle salondan çıkarken. Bu durum üzerine sinirlenen YB (Yüksel Baysal) isimli kişi yüksek sesle herkesin içinde “onun bunun çocuğu” diye bağırarak Mesut Sertel’e arkadan saldırmaya kalkışıyor! YB’yi zor alıyorlar daha sonra Mesut Sertel’in elinden. Daha doğrusu Melike Soydan aradan çekip çıkarıyor ve içeri kaçırıyor nişanlısını. CHP Bursa Örgütü’nde ikinci bir Nesrin Baytok vakası daha yaşanıyor gördüğünüz gibi. Tek farkı burada esas oğlanın erkek değil, bir kadın olması. Nesrin’i, Deniz Baykal milletvekili yaparken, Baysal’ı nişanlısı Melike Soydan delege yapıyor CHP’de.   NOT: Geçen hafta “CHP’de sifonlar çekildi” başlıklı yazımın adından Hasan Keleşoğlu aradı. Yazıda sözü edilen Emel Duman’ın, olaydan kısa bir süre önce yanına amcasının oğlunu da alarak Osmangazi İlçe Başkanı Recep Çohan tarafından bir odaya sokulduğunu, orada taraf değiştirmesi için kendisine uzun süre baskı uygulandığını anlattı. Keleşoğlu’nun söylediğine göre bunda başarılı olamayan Recep Çohan bu kez de başka bir ilçeden üye olan Emel Duman’ı, Osmangazi parti binasından çıkmaya davet edince başlıyor aralarındaki gerginlik ve iş tatsız olayların yaşanmasına doğru sürüp gidiyor. Diğer taraftan Keleşoğlu kendisinin yaşanan olayların ardından Leman Bar’a gidenlerden biri olmadığını, oradan doğruca evine gittiğini de anlattı. Biz de kendisine o bölümün yakın geçmişte de sıklıkla tekrarlanan Leman akşamlarına atıfta bulunmak için yazıya bir kurgu olarak eklendiğini, renk vermesi için süslendiğini, asıl meselenin ilçede çıkan kavga olduğunu söyledik. Hasan Keleşoğlu’nun yanıt ve açıklama hakkına duyduğumuz saygı gereği konuştuklarımızı sizlerle de buradan kısaca paylaşmış olduk. Kendisine teşekkür ediyorum.    

Diğer Haberler