Şu anda Bursaspor’un başında duran kişi Recep Bölükbaşı.
Vallahi açık söyleyeyim, şu ana kadar yazdıklarım ve öğrendiklerimle değil “bölükbaşı”, askerde “onbaşı” bile yapmam ben bu arkadaşı!
Hatta bırakın onu, daha da ileri gideyim, kapıdan içeri dahi sokmam!
Ne ballı börekmiş bu Bursaspor arkadaş, yıllardan beri kemire kemire bitiremediler şu canım kulübü.
1 Mayıs tarihli “Bursaspor’u düşürdükleri şu duruma bak” ve 3 Mayıs tarihli “Para nerelerde yenir, nasıl yenir, indiragandi ne şekilde yapılır” başlıklı eski yazılarıma da şöyle bir göz atmalarını isterim henüz okumamış olan takipçilerimden.
“Recep Bölükbaşı ve yönetiminin Bursaspor’un Nilüfer Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan hazine değerinde ve 13 bin metrekare büyüklüğündeki iki arsa ve fabrikasını üstelik de Genel Kurul’un onayı alınmadan yönetim kurulu kararıyla sattığını, bu paraların da şimdi ortalıktan toz olduğunu” anlatmıştım “Bursaspor’u düşürdükleri şu duruma bak” başlıklı yazımda.
Bursaspor çok kötü yönetiliyor beyler, çok kötü ve hoyratça üstelik!
Kulübün küme düştüğü sıralarda dahi hiç kimse Bursaspor’un iğnesini bile satmaya cesaret edemezken bu arkadaşlar sanki gelirken ceplerinde getirmişler gibi elde olanları da çatır çatır satmaya başladılar.
Biraz sonra içeride olanlarla ilgili size yeni ve farklı bilgiler vereceğim.
Bazı genel kurul üyesi ve taraftarlar sanıyorlar ki takımın şu anki başarısının nedeni Recep Bölükbaşı ve arkadaşlarıdır.
Zerre kadar alakası yok.
Kötü yönetimin üzerindeki olanca baskı ve ağırlığına karşı Bursaspor’un bu dönem tek ve en büyük şansı, Şenol Güneş’in başında olmasıdır.
Biraz sonra paylaşacağım bilgileri sizler de okuduğunuzda, anahtarlar tekrar şimdiki ekibe bırakılırsa eğer, kısa süre sonra dizini dövenlerin sayısının çok daha fazla olacağını göreceksiniz.
Şampiyon olmuş koskoca bir kulübün başkanı, telefon faturasından imtina edip derneğe ait cep telefonunu kullanır mı?
Peki ya deplasmandaki maçlara giderken kulübün kasasından cebine 3-5 bin lira harcırah alır mı?
Hadi aldı diyelim…
Normal, standart, beş yıldızlı bir odada konaklamak yerine süit dairelerde kalır mı gittiği otellerde arkadaş?
Yoksa içeride kısrak mı koşturuyor habire bu Recep Bölükbaşı Bursaspor’un zaten olmayan paralarıyla?
İnsanın hani şöyle orta halli, mütevazı bir arabası olmaz mı?
Olsa bile kullanmıyor hazreti Bölükbaşı başkanımız!
Peki ne yapıyor?
Kendine İstanbul’daki İntercity Firması’ndan lüks makam aracı kiralatıyor.
Yağı, tuzu, benzini, şoförü Bursaspor’un kasasından, oh, kıyak iş valla!
Kiralatıyor ama peki parasını ödeyebiliyor mu?
Ne gezer!
Başkan’ın saltanat aracının kira bedelleri bile ödenemediği için bu firma Bursaspor’u icraya veriyor! (22’nci İcra Dairesi, 2014/22481)
Ve bu borçtan dolayı dosya bedeli, faiz ve avukatlık masrafıyla birlikte ödenen rakamlar şöyledir:
09-01-2015 tarihinde 100 bin lira.
16-01-2015 tarihinde 53 bin 544 lira.
16-01-2015 tarihindeyse 11 bin 273 lira 47 kuruş.
Bursaspor’a şu kadarcık olsun acınmadığını, gelen paraların yağma Hasan’ın böreği misali nasıl hoyratça savrulduğunu az sonra daha iyi görecek ve bu yönetim devam ettiği sürece kısa bir zaman zarfında ortada Bursaspor diye bir kulübün kalmayacağını anlayacaksınız.
Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İbrahim Burkay’ın oraya kayınpederini danışman yapması gibi bir ara da kardeşi Hayrettin Bölükbaşı’nı “tesis sorumlusu” olarak işe alıyor Recep Bölükbaşı ama daha sonra basının bu konuya göstereceği tepkiden çekinerek geri adım atıyor.
Kulübün o sıra henüz parası ve ödeme imkanı yok ve Holme de dahil diğer futbolculara henüz ödemeler başlamamışken, üstelik de bankadan gidip kredi kullanmak suretiyle Holme’nin menajerine ödenmesi gereken 100 bin Euro artı KDV’yi bir yönetici neden ateş yetiştirir gibi hemen peşin verir, ben bunu hiç anlayamadım doğrusu?
Nedir Bölükbaşı’nın bu menajer sevgisi yani?
Şimdi bakın…
Denizbank’tan sadece yıllık yüzde 13 faizle ve üstelik de masrafsız olarak kredi kullandırmışlar kulübe.
Adamlar sonra gidiyorlar, Aktifbank’tan yüzde 18 faiz ve masrafını kabul ederek aldıkları krediyle, Denizbank’taki yüzde 13’lük krediyi kapatıyorlar; peki bunu aklınız alıyor mu?!.
Aradaki farklar kime gidiyor, nereye gidiyor, nasıl gidiyor?
Belli ki Aktifbank’ı da çok daha fazla seviyor Recep Bölükbaşı ve arkadaşları!
Denizbank’ıysa hiç sevmiyorlar, kurumsal bir banka çünkü!
Şimdi bakın, burayı da iyi okuyun!
Bakambu’nun geldiği yer olan Clup Sochaux Montbeliard’a 1 milyon 800 bin Euroluk bonservis ödemesi yapılacak…
Sözleşmeye göre bu para 600’er bin Euro halinde 3 taksitte 01-09-2014, 01-02-2015 ve önümüzdeki Haziran ayında yani 30-06-2015 tarihlerinde olmak üzere ödenebilecekken tamamı işin daha en başında tek seferde veriliyor!
Dikkat edin, kulübün kasası tam takır kuru bakır yine o sırada, Bölükbaşı ve ekibiyse zaten baştan beri sinek sekizli.
Bu para tek sefer yerine üç taksitte ödenebilecekken, üstelik de yine kredi kullanılarak neden daha en başta veriliyor?
Bu işten kimlerin ne çıkarı var?
UEFA’nın Avrupa liglerine katılabilmesi için ekonomik durumunu takip altında tuttuğu Bursaspor işte böyle hoyratça yönetiliyor gördüğünüz gibi.
Diğer taraftan Recep Bölükbaşı, Aydın Karabulut’la sözleşme yaptı. Bu futbolcu Bursaspor’da hiç oynamadığı halde menajerine parasının tamamı çekler oracıkta doğranarak yapıldı, buna dersiniz?
Nedir Recep Bölükbaşı’ndaki bu kadar büyük “menajer sevgisi” de bir dediklerini hiç ikiletmiyor, bildikleri bir şeylerden mi çekiniyor acaba dersiniz?
Bankalara astronomik faizler ödenirken, vadesi gelmeyenler de dahil olmak üzere Volkan Şen’in parasının tamamının ödenmiş olmasını kim açıklayacak bana?
Yoksa o paranın tamamı Volkan’a gitmedi mi dersiniz?
Ya bir kulüp müdürü futbolcularla birlikte maç sonlarında prim alır mı arkadaş?
Genel Müdür İsmail Özdemir’e bu imtiyazı sağlamış Recep Bölükbaşı, neden acaba?
Kör gözüm parmağına, eski müdür Çip Osman bile yapmadı sizin bu yaptığınızı, göz göre göre artık her şey, hiç şu kadarcık sıkılma da kalmadı insanlarda!
Hangi birini anlatayım size?
Personel maaşlarının üç aydır zamanında ödenemediğini mi?
Yeşil Bursa takımıyla hiç kimsenin ilgilenmediğini, futbolcularına ödeme yapılmadığını, bu takıma Spor Toto’dan gelen paraların sürekli birinci lig takımına aktarıldığını mı yazayım?
Mesela 31-10-2014 tarihinde yukarıda sözünü ettiğim Aktifbank’tan bir yazı gelir kulübe. Oradan alınan kredilerdeki masraf ve faizler önceden hesaplandığı halde ilave olarak yaklaşık 140 bin lira ekstra komisyon talep etmektedir bu banka! Sonuçta ödenir elbette ama hiç kimse neden ödendiğini bilmeyecek, bu konu da diğerleri gibi küçük bir sır olarak kalacaktır aralarında.
Alın size kongrede sorulacak bir soru daha:
Türkiye Futbol Federasyonu, olumsuz davranış ve tavırları nedeniyle Recep Bölükbaşına 45 gün hak mahrumiyeti, 30 bin lira da para cezası verir ve bu parayı da kulübe gelen ilk meblağdan keserek tahsil eder.
Ancak sözünü ettiğim ceza Bursaspor’a değil, bizzat Recep Bölükbaşı’na aittir.
Borcunu aynı gün kulübe geri ödemiş midir Bölükbaşı, daha doğrusu şimdiye dek acaba ödemiş midir?
Mesut Mestan genel kurul delegeleri arasında bir anket yaptırdı ve seçilemeyeceğini görerek bu kez adaylıktan çekildi.
Ortada iş yapabilecek, eli yüzü düzgün bir tek Timur Noyan ve ekibi kaldı bu durumda.
Bursaspor’u gerçekten seven, kulübe gönül vermiş insanların fazla beğenmeseler bile gidip Timur Noyan’ın listesini desteklemeleri gerekiyor.
Aynı zamanda verdiğim bu bilgilerin oy kullanacak tüm genel kurul üyeleriyle de paylaşılması, o gün katılımın mutlaka en yüksek düzeye çıkarılması gerekiyor.
En başta belirttiğim gibi, “takımın durumuna bakıp insanlar Recep Bölükbaşı’nı başarılı sanıyorlar” çünkü!
Oysa hiç alakası bile yok, durum tam tersi hatta içler acısı.
Vermeye değil, almaya gelenler yerleşmiş oralara.
Recep Bölükbaşı ve kendisi gibi sinek sekizli olan ekibiyse bankaların artık kredi de vermemesi üzerine çareyi Bursaspor’a ait Minareli Çavuş’taki biri 12 bin metrekare, diğeri de 1000 metrekare olan iki adet fabrika binasını sessiz sedasız satmakta buldu!
Yıllardır Bursa Büyükşehir Belediyesi ve Bursalıların sağladığı gayrı menkul ve kaynaklarla ayakta duran Bursaspor’un mülklerini satmaya ikinci kümeye düştüğü zaman bile hiç kimse cesaret edememişken, yağma Hasan’ın böreği misali bu satış camiada resmen deprem etkisi yaratmış durumda.
Altın yumurtlayan tavuk misali kira gelirleri her ay akıp duran o fabrikaları satmak kadar akılsızca bir iş olamaz.
Belki 10 yıl sonra 100 milyon edecek o gayrı menkuller, sen nereden biliyorsun, kime sordun?
Sen Bursaspor’un mallarını, sanki babanın malıymış gibi kalkıp nasıl satarsın?
Eğer deseydin ki genel kurul gündeminde açık açık “ben o fabrikaları satacağım” diye, sana kimse oy ve yetki verir miydi?!.
Seçerler miydi seni?
Recep Bölükbaşı ve yönetimine seslenerek “siz 40 senelik fabrikaları genel kuruldan onay almadan nasıl satarsınız? Yaptığınız iş suçtur, bunun hesabı mutlaka görülür. Kulübün 80 milyona yakın yıllık geliri, 120 milyon da borcu var. Nereye gitti, nereye gidiyor bu paralar. Bu güne kadar Bursaspor’a hanginiz, kaç para verdiniz” diye soruyor?
“Şimdiki Başkan Recep Bölükbaşı’nın kulübün arabasını makam aracı gibi kullandığını, kendi cep telefonu yerine yine kulübün telefonunu kullanarak faturayı bize ödettiğini” öğrenince “yok artık dedim, koca Bursaspor’u yönetmek kimlere kalmış böyle?!.”
“Üstüne bir de koca bir kulübü yöneten adamın çıkarıp kendi cebinden ödemek yerine deplasmana giderken yine kulübün kasasından 3-5 bin lira harcırahlar aldığı, bu paralarla oralarda sazlı cümbüşlü yemeklerin yenildiği” bilgisi ulaşınca tokat gibi, midemin ortasına koca bir taş gelip oturdu; hala da orada öylece duruyor çünkü, her ne kadar “futboldan anlamam” dedimse de yaşadığım kenti temsil ettiği için ben de bir Bursaspor kongre üyesiyim ve dolayısıyla Bölükbaşı ve tayfasının kulübü düşürdüğü durumdan ben de mesulüm.