Yazarlar

Büyük Birlik Partisi Nilüfer İlçe Başkanı'ndan mektup var

post-img
Geçen gün Uludağ'da tatil yapan bir okurum aradı. Arkadaşının eli kesilmiş. Bölgenin bakanlığa bağlı tek sağlık ocağına götürmüşler. "Dikiş atamayız, Bursa'ya gideceksiniz" demiş oradaki görevli! Aynı anda bir kırık vakası gelmiş. "Alçıya alamayız, siz de Bursa'ya gideceksiniz" yanıtı verilmiş onlara da! Uludağ gibi bir kayak merkezinde kırık çıkık tedavisi yapacak bir uzman doktor bulundurmuyor, iki dikiş atabilecek sağlık personeli barındırmıyorsan eğer, ne iş yaparsın orada sen kardeşim? Muska mı yazarsın yoksa, Tebbet mi okursun gelen hastalara? Hayret bi şey ya! Büyük Birlik Partisi Nilüfer İlçe Başkanı Mustafa Aydın... İyi, gayretli insandır; severim kendisini. O da dertli sağlık sisteminden. Bu gün de onun derdini paylaşalım. Bir mektup yollamış Mustafa Aydın. Haydi gelin, birlikte okuyalım: "Ne olacak bu Hastahanelerin durumu? Gecenin saat 21.30'u... Yüksek ateşle Mudanya devlet Hastanesine gidiyoruz. Kayıt yapıldıktan sonra Çocuğun ateşi ölçülüyor ve 40 derece. Sabırla bekliyoruz. Saat 22.30'da sıra ancak geliyor. Muayene edilip bir kaşık şurup verildikten sonra ateş 38 dereceye düşüyor. Neticede doktor bey, "ben uzman değilim, hasta Bronşit olmuş, ilaç yazamam, acilen bir uzmana gösterin" deyince Bursa'daki mecburi istikamet olan (tabiri caiz ise) "Afganistan'daki bir hastaneyi andıran" Dörtçelik Çocuk Hastanesine gidiyoruz. Gecenin saat 23.00 Kayıt fişi alıyoruz. Sıra Numaramız 1076 (Binyetmişaltı) ya sabır deyip bekliyoruz. Ve latife olsun diye söylemedim. Afganistan’ı görmedim ancak televizyonlarda gördüğüm oradaki manzaradan hiç farkı olmayan bir ortam. Ağlaşan çocuklar, sandalyelerde uyuklayıp sırasını bekleyenler, volta atanlar ve en kötüsü de kusan çocuklar. Ve o kusmukları temizleyecek temizlikçi… Haber veriyoruz "burası temizlensin" diye, derhal "hemen temizleyelim" diyor. Görevli kişi maskesini takıp odadan dışarı çıkıyor ve temizlik arabasının motorunu açıp o kusmuğu bütün o koridorda gezdiriyor! Ve yerler hem kaygan hem de leş gibi oluyor. Bu arada saat gecenin 01.00'i, yani yeni bir güne "merhaba" diyoruz. Bütün bu rezillikler yaşanırken  hiç utanıp sıkılmadan televizyon ekranından Başbakanın, Sağlık Bakanı'nın veciz sözleri paylaşılıyor. "Sağlıkta devrim yaptık, kapasiteyi şu kadar artırdık…."  Şaka gibi, aslında kâbus gibi. Resmen "sizi hem hasta kuyruğunda altı saat bekletiyoruz, hem de sizinle alay ediyoruz" der gibi! Ve beklenen an geldi saat gecenin 03.10'unu gösterince sıra bize geliyor. Derdimizi anlatıyoruz, Mudanya Devlet Hastanesi'nden Bronşit teşhisiyle geldiğimiz söylüyoruz. Sağ olsun doktor gecenin o saatinde 1076'ncı (Bin yetmiş altı) hastasını muayene ediyor, tahlil istiyor. Tahlil sonucunda Bronşit olmadığını söyleyip ateş düşürücü ile öksürüp şurubu reçetesini verip bizi evimize yolluyor. Eve varış gecenin 04.00'ü yani, 21.30 da çıkmışız ertesi gün saat 04.00'te sabah ezanına yakın zamanda evimize ancak dönebiliyoruz. Bu arada acilde 2 Pratisyen doktor çalışıyor, gerektiği durumlarda odasında bekleyen uzman doktora yönlendiriyorlar. Şimdi insanın aklına diline bir sürü şey geliyor. Ey bu ülkeyi, bu şehri yönetenler, Allah'tan hiç korkmaz, kuldan da hiç utanmaz mısınız? İki doktora 12 saatte 2.000 (iki bin) hasta muayene ettirilir mi? O acile, çok değil 5 doktor veremiyor musunuz? Hem ismi üstünde "acil" olan yere niye uzman doktor verilmez? Hani sağlıkta devrim yapmıştınız? Bu halka çektirdikleriniz bir gün sizi de bulur unutmayın…"

Diğer Haberler