Yazarlar

CHP, Çanakkale’de şehitlerimizin aziz hatırasını kirletiyor!

post-img
İstanbul’da, Atatürk Hava Limanı dış hatlar “gidiş” katı tıklım tıklım dolu.   Check-in yapılan gişelerde ayrı kuyruk var, pasaport işlemlerinin yapıldığı bölümde ayrı.   Çalıştıkları ülkelere artık geri dönmeye hazırlanan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin vatandaşları ayrı dizilmişler ikişerli, üçerli gruplar halinde, İstanbul’u gezmek için yurdumuza gelmiş yabancı uyruklular ayrı.   Tüm bu manzarayı görünce “ülkemizin ne kadar hızlı büyüdüğünü ve önünün ne kadar açık olduğunu” anlıyor, o kadim kente yapılan üçüncü hava alanının gerekliliğini derhal idrak ediyorsunuz.   İstanbul gerek hava ulaşımındaki konumu, gerek uluslar arası finans merkezlerinin yakın ilgisi, gerekse taşıdığı tarihi ziynetleriyle önümüzdeki yüzyılın dünyada parlayan en önemli yıldızı olacak.   Misafirimizi yolcu ettikten sonra Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nden girdiğimiz o muhteşem kentten çıkmak için bu kez Yavuz Sultan Selim Köprüsü’ne doğru yöneliyoruz.   Dörder şeritli çift yönde yağ gibi akıp gidiyor on binlerce araç.   1968 model kara şanzıman bir BMC Austin kamyonla tam dört çocuk büyütüp okutmuş bir babanın evladı olarak aradaki gelişim ve değişimi en iyi görenlerden biri olduğumu düşünüyorum.   Yüksek tonajlı kamyonlar, TIR'lar, iş makineleri yoktu eskiden Türkiye’de, olsa bile çok azdı; sermayesi yoktu çünkü yurdum insanının, ikinci el eski teknoloji taşıtlarla yükler oradan oraya taşınmaya çalışılır, iki şeritli daracık yollarda insanlar hatalı sollamalardan ötürü telef olurlardı sürekli.   Bilenler hatırlarlar, şu Bursa-Karacabey yolunda bile bir vakitler her yaz onlarca otobüs ya da kamyon kafa  kafaya çarpışır, yüzlerce insanın ölüm haberleri ulaşırdı gazetelerin yazıişleri servislerine.   Şimdiyse yağ gibi akıp gidiyorsunuz çok şeritli birinci sınıf asfaltın üzerinde yurdun her yanında.   Mısır ve Hicaz fatihi Yavuz Sultan Selim’in adı verilen köprüyü büyük oranda kamyon ve TIR kaptanları tercih ediyor.   On binlerce uzun ve geniş aracın kimi Edirne üzerinden Avrupa’ya mal götürmek için seyir halinde otobanda, kimi de götürüp boşaltmış geri dönmekte.   “Su” nasıl olmazsa olmazıdır hayatın, sağlıklı işleyen bir lojistik sistemi, ürünlerin en hızlı şekilde yerine ulaşmasını sağlayan geniş ve rahat oto yollar da “ekonominin” olmazsa olmazıdır.   Can damarıdır lojistik iktisadi yapıların.   Gurur duydum ülkem adına ve şükrettim yine, eskinin 10 tonluk bir yükü bile zorlanarak taşıyan eski model vasıtaları gitmiş, en iyisinden, en güzelinden yerli plakalı sayısız TIR'lar kaplamış otobanları.   “Yolu” küçümseyenlerin akıllarına şaşarım, en hafif ifadeyle  “cahildir” çoğu ya da kötü niyetli.   Şu sıralar pek sesleri çıkmıyor, “yeteri miktarda araç geçmediğini iddia ederek devletin yüklenici firmaya bizim cebimizden para ödediğini” yayanlar sustular kaldılar şimdilerde.   Körfez ulaşımını 3 dakikaya indiren Osmangazi Köprüsü ve Bursa otobanı da vızır vızır işlemekte.   Tüm bunları görmemek, aksini söylemek sadece nankörlük olur.   Yağ gibi kayıp gidiyor araçlar.   İktidar partisi yol yaptı, köprüler yaptı, tüneller yaptı…   Ee kısmet, ana muhalefetin başarısız ama bir o kadar da muhteris genel müdürü ve şürekasının gerçekleştirebildikleri tek şeyse o yollarda yürümek oldu!   Aslında doğru dürüst yürümediğini, İstanbul’a doğru olan seyahatini çoklukla kendisi ve avanesi için kiralanan  lüks karavanlarda geçirdiğini yazmıştım yürüyüş sırasında bu sütunlarda.   Geçen gün Hürriyet Gazetesi’nde o karavanlardan birinin içinde çekilmiş atletli bir fotoğrafı yayınlanınca Kılıçdaroğlu’nun, hem benim verdiğim haber doğrulandı, hem de kıyamet koptu siyaset kulislerinde.   Ayıptır ayıp!   Gerekirse çıplak da poz verirsin ama olması gereken yerde örneğin, üzerinde mayonla Atatürk gibi deniz kenarında!   Çıkılmaz milletin karşısına öyle donla fanilayla.   Bugüne dek girdiği tam 8 seçimi birden kaybeden bu çakma Gandi Kılıçdaroğlu’ndan siyasetçi olmayacağı, ondan Türk halkına bir fayda gelmeyeceği, o makama bir  “kontrollü darbe”sonucu bir projeyle getirildiği, Sorosçuların onunla birlikte CHP’yi tamamen ele geçirdiği artık gün gibi aşikar zaten de...   Ben iyi niyetli ve saf partililerin bunu hâlâ niye göremediklerini anlayamıyorum bir türlü?   Şimdi de gitmiş, aynen bir buçuk ay önce kendisine yaptırılan “kontrollü-karavanlı yürüyüş”gibi Çanakkale, en şiddetli çatışmaların yaşandığı Kocatepe’de iki büyük çadır kurdurup yine “kontrollü adalet kurultayı” düzenlemeye girişmiş.   Kimileri oraya kamp çadırları kurup geceleri konaklayacak, yakın çevre illerden ulaşacak pek çok insan da günü birlik gidip gelecek.   Ulan binlerce insanın toplanacağı böyle bir etkinlik için orası mı seçilir be!   Binlerce şehidin kanı, eti, kemiği var o bölgenin her karışında.   Tam 3 gün boyunca portatif hela mı yeter o kadar insana?   Ağaç ya da çalı diplerine, aziz şehitlerimizin üzerine işetip, patır patır s.çıracak Kemal Kılıçdaroğlu CHP’lileri bu kez de!   Kendi kaldığı karavanın pis su deposu da mecburen her akşam o topraklara bırakılacak!   Kızı zaten her gün bir tam depo dolduracak tonaj ve kapasiteye sahip!   Keza, portatif helalarınkiler de oralara boşaltılacak.   Üzerinde atletiyle lüks karavanında tekrar yiyeceği patlıcan musakkayla, bulgur pilavı da akşamları yarı hazmedilmiş olarak karışacak Kocatepe’nin aziz topraklarına!   Vatan için dökülen kanların üzerini, politika için dökülen ter, idrar ve dışkılar kaplayacak!     Leş gibi olacak, leş gibi kokacak ortalık.   Yazıktır, bu etkinlik için orayı seçmek daha en baştan kafasızlıktır!   Bunu bile düşünemeyenlerden, milletin manevi değerlerini dikkate alıp umursamayanlardan bu millete hayır mı  gelir?   Dahası bu millet güvenip de bunları iktidara getirir mi hele hele bu saatten sonra?   Yüz üstünden sıfır ihtimal bence.

Diğer Haberler