Yazarlar

CHP’nin Bursa’daki halleri

post-img
Cumhuriyet Halk Partisi’nin “çiçeği burnunda” taze İl başkanı Hüseyin Akkuş göreve geldiğinden bu yana toplam iki basın açıklaması yaptı. Hani partinin eski genel başkan yardımcısı, Bursa Eski Milletvekili Sena Kaleli “Biz Atatürk’ün bekçisi değiliz” filan gibi bir şeyler gevelemişti ya geçmişte? Bu yeni CHP’liler “Atatürk’ün neyi olduklarına” bir karar verseler iyi olacak artık?!. Ha! Bu arada… “Cumhuriyeti biz kurduk, demokrasiyi biz getirdik” diye afra tafra da yapıyor ya bazen aralarından birileri? Genel olarak “Cumhurun kendi kendisini seçip idare etmesi” anlamına gelen “Cumhuriyet” yönetiminde tam 23 yıl boyunca ülkede niye sadece tek parti bulunduğunu da izah edemiyorlar bir türlü diğer taraftan? İsmet İnönü’nün diktasında ancak 1946 yılında yapılabildi ilk çok partili seçimler. CHP o kadar demokratik, o kadar Cumhuriyet yanlısıydı ki, halka herkesin görebileceği şekilde “açık oy” kullandırıldı ancak, bunların sayımı “gizli tasnif” yöntemine göre herkesten saklanarak kapalı kapılar altında yapıldı o dönemde! Tahmin edebileceğiniz gibi CHP kazandı 1946 seçimlerini yine! Gelelim kadın haklarına… 1923’te yapılan ilk seçimde kanuna eklenen madde şöyleydi: “18 yaşını tamamlayan her erkek fert seçmek hakkına sahiptir.” “Erkek” yerine sadece “Fert” denseydi kadınlar da seçme ve seçilme hakkına sahip olabileceklerdi. Adet yerini bulsun hükmünde yapılan 1923, 1927, 1931 seçimlerinin seçmenleri sadece erkeklerdi ve 1934 yılının sonuna kadar da kadının adı yoktu Türkiye’de. Diyeceksiniz ki “Osmanlı’da pek mi vardı sanki”? İyi de burada açılan yeni dükkanın adı “Cumhuriyet”, “Meşruti monarşi” değil ki!.. “Gizli oy, açık sayım” yöntemiyse Türkiye seçim tarihine 1950’de girdi. Çok değil, on yıl sonra da darağaçlarında son buldu ülkede demokratik haklarını kullanarak iktidara gelenlerin yaşamları. Buna gerekçe olarak toplumun en az yarısına belletilen yalanların arasında “Adnan Menderes’in Marshall yardımlarını kabul ederek ülkeyi Amerika’ya sattığı” kandırmacası da vardı; oysa gerçek tam tersiydi, İngiltere ve Amerika’nın baskısından bunalan Menderes yüzünü Sovyetler Birliği’ne dönmüş, bunun bedelini de ne yazık ki canıyla ödemişti. Toplam 23 yıl sürek tek partili dönemde sözde “devrimleri”(!) yerleştirebilmek için halka büyük eziyet ve işkenceler yapıldı,  CHP’yi yönetenler eften püften nedenlerle hiç acımadan pek çok sayıda insanın canına kıydılar. Ülkeyi İsmet İnönü’nün yönettiği, Atatürk’ün de kendisini tamamen rakı sofralarına vurduğu son sekiz yılı tam bir felaket ve yüz karasıdır Cumhuriyet tarihi bakımından. Ülke güllük gülistanlık gösterildi Mustafa Kemal’e, her şeyin yolunda olduğu anlatıldı; diğer taraftaysa halk CHP zulmü altında inim inim inliyordu. Sadece o mu? Devleti hortumlayıp, kamu arazilerini kapatan CHP’nin önde gelenleri zenginleştikçe zenginleşiyor, küplerini doldurdukça dolduruyorlardı tek parti döneminde. Şaşırıyorsunuz değil mi? Bu gün hala gidin Yenişehir Ovası’na, Biçen ailesine ait tam 20 bin dönümlük tapulu arazi görürsünüz orada… Dönemin CHP Bursa İl Başkanı Rıza Biçen’in, “bataklık arazileri kurutma” kanununa göre bir kuruş para ödemeden el koyduğu, bu günse değeri trilyonlarla ölçülemeyen paha biçilmez arazilerdir bunlar. Çok zenginleşti dönemin egemenleri. En zenginleriyse Mustafa Kemal Atatürk’tü. İlk İsmail Cem yazdı Atatürk’ün mal varlığını. Sahip olduğu fabrika, çiftlik ve arazilerin ucu bucağı yoktu. Zarar eden bazılarını sağlığında devlete sattı, geriye kalanlarsa o öldükten sonra sessizce devlet tarafından hazineye kaydediliverdi. Kurtuluş savaşı sırasındaki Mustafa Kemal’i çok severim ancak dediğim gibi, özellikle yaşamının son sekiz yılındaki Atatürk pek sevimsiz gelir bana. Nitekim şöyle yazacaktı Sabahattin Ali kendisini Sinop Zindanına gönderen şiirinde: “Cümlesi belî der enelhak dese, hâlâ taparlar mı koca terese? ismet girmedi mi hâlâ kodese? Kel Ali'nin boynu vurulmuş mudur? koca teres kafayı bir çekince, İskender’e bile dudak bükünce, hicabından yerler yarılmış mıdır?” “CHP Bursa İl Başkanı Hüseyin Akkuş göreve geldiğinden bu yana sadece iki açıklama yaptı” demiştim yazının başında. Bunlardan ilki “Atatürk’ün askeri değil, O’nun yoldaşıyız” şeklindeydi! Eski solcu, yeni çikolatacı Hüseyin Akkuş kendisini Diego’nun duvar resimlerindeki sol yumruğunu havada tutan bir proleterin yerine koyuyordu besbelli! Sonra ikinci açıklaması geldi Akkuş’un: “Recep Altepe’yi ininden çıkaracağız!..” Vışş! Bu siyaset düzeyi son derecede düşük söylemin perde arkasındaysa, Rusya’da Ekim devriminin ardından katledilen Çar II. Nikolay ve ailesinin kurşuna dizilmesi sahnesi canlandı benim gözümde! Akkuş’a göre “Bursa’yı yiyip tüketen eski belediye başkanı Recep Altepe de ininden çıkarılacak ve o dakikada Bolşevikler tarafından gerekli cezaya çarptırılacak”!.. Bu adam kendisini hala Tophane Endüstri Meslek Lisesi Metal İşleri Bölümünde okuyan “Kurtuluş’çu” junior Hüseyin Akkuş” sanıyor! Pek yakında “kuşlamaya” da çıkar bu, bu kafayla! Hatta onu da bırakın… İl binasının duvarlarına pek yakında kireçle soft hale getirilmiş toz boya ve fırçayla “Bıji yek Gulan” (Yaşasın 1 Mayıs) ya da “Kürdahare azadi” (Kürtlere özgürlük) filan gibi sloganlar yazarsa geceleri hiç şaşırmayın!.. Ülkede bu günlerde de ana muhalefete kimler önderlik ediyor görüyorsunuz değil mi? Bu CHP mi oy alacak halktan, bu CHP mi gelecek iktidara? Güldürmeyin adamı!

Diğer Haberler