Daha önceki yazılarımdan birinde bahsetmiştim ama şimdi öyle bir an geldi ki, aklıma takıldı, rahmetli Erbakan’ın sağlığında milli görüşçülerin kafalarına çaktığı “cihat çivisi”, “haftalık toplantı çivisi” ve “Milli Gazete'yi düzenli biçimde okuma” çivileri gibi oraya öylece saplanıp kaldı Perinçek’in o sözleri.!
Bundan yıllar önce Kültürpark’taki, Akarsu Restoran'da İşçi Partisi’nin daveti üzerine bir yemek yiyoruz.
Yuvarlak masada sol yanımda Genel Başkan Doğu Perinçek oturuyor; karşı taraftaysa Bursa İl Başkanı Nadir Erol, eşi Sevim hanım, Hüseyin Zeytin filan.
“Ortadoğu” konusu o yıllarda da gündemde.
O vakit Saddam henüz sağ ve ülkesinin başında.
Suriye’deyse iç savaş henüz başlamamış.
Perinçek “bazı istihbarat subayları ve paşalarla birlikte her iki ülkenin yetkililerine gidip, görüşmeler yaptıklarını” anlatınca kafam tavana vurmuş, “sizin ne işiniz var öyle bir heyette” diye sormuştum büyük bir şaşkınlık içinde.
Öyle ya?
Sen kalk Dev Genç’i kur, sonra o akımdan ayrılarak ulusalcı sosyalistlik çizgisinde bir siyasi parti yarat, yıllarca yönet, ardından adını değiştir “Atatürkçülük” noktasına çevir rotayı, devamında Türkiye’de ele gelen, dişe dokunan çok önemli milli bir faaliyeti yürüt, Avrupa’da Türkiye’ye karşı pek çok ülkede oluşturulan “Ermeni soykırımını inkar etmenin kişiye ceza verilmesine neden olacağına” dair kanunu mahkemede iptal ettir, büyük bir iş başar, en büyük milliyetçi sen ol!..
“Biz” demişti Perinçek, “Geleceğin iktidar partisiyiz. Devletimiz bizden ne zaman yardım ya da katkı istese koşa koşa gider, gereğini derhal yaparız!..”
Tamam, yap da…
Orada görüşülen konu “Irak ve Suriye’nin, Türkiye’yle birleşmesi!
Bir de bu inanmış liderlerin hali bir başka oluyor canım, rahmetli Erbakan da sağlığında otobüsün üstünden şöyle meydana bir bakar, o yıllarda ortada bin kişi yoktur halbuki, “Hey maşallah, hey maşallah” der, “bugün gene on binler toplanmış milli görüşün etrafında, yakında yüz binler toplanacak Cenab-ı Allah’ın izniyle bu alanda inşallah”!..
-Amiin!
İnanmıyor, etraflarındaki insanları da inandırıyorlar aynı zamanda, eskinin İşçi Partilileri resmen üreyerek çoğalıyorlar günümüzde ama sorun, Doğu Perinçek’e bir ilah gibi taparlar çoluk çocuk hâlâ!
Bundan neredeyse 20 yıl kadar öncesi…
Amerika Irak’a henüz çökmemiş, Suriye’de iç savaş başlatmamış.
Amerika’nın derin devleti eliyle İkiz Kulelere gerçekleştirdiği saldırının ardından, Londra Metrosuna bomba attırıp, İstanbul’da HSCB Bank’la, İngiliz Konsolosluğu'nu da patlatmasıyla, İngilizleri de ikna ederek Ortadoğu’da yeni bir paylaşıma hazırlandığını çok iyi bilen Ortadoğulu siyasetçiler, kendi sonlarının geleceğinin farkında!
Diyorlar ki Suriye ve Irak’ı yönetenler gayri resmi olarak oraya gönderilen Türk heyetine, “kendi içimizde özerk olalım, aynı Osmanlı gibi bir federe devlet kurup, Türkiye’ye bağlanalım!..”
Amaç, Amerika’nın oluşturduğu şu anki tablodan güç birliği yaparak kurtulmak.
Şaka gibi değil mi?!.
Perinçek orada, gidin sorun, aynen bunları anlattı işte!
Peki, Türk derin devleti ne diyor, ne yanıt veriyor bu çağrıya?
“Oralarda yaşayan Kürt nüfusun bizdekilerle birleştiğinde büyük bir kitle oluşturacağını, bu durumda seçimlerde Türkiye’nin yönetimi üzerinde Kürtlerin çok daha fazla söz sahibi olacağını, Türkiye’nin demografik yapısı değişeceğinden dolayı devlet yapısının da farklılaşacağını” filan!
Türkiye’nin o dönemki egemenlerinin “yerlerinden olma” kaygısı vardı sizin anlayacağınız.
Ağırlıklı olarak askeri şahsiyetlerdi bunlar, şimdi hepsi yer ile yeksan oldu.
Şimdi gelin, önce bir duruma bakalım.
Onca uğraşa, harcanan onca paraya, yitirilen onca cana rağmen Amerika, Afganistan’dan sonra Suriye ve Irak bataklığında son çırpınışlarını yaşıyor artık.
Irak’ta afedersiniz, g.tü boklu bir hükümet kuruldu, o bile Amerika’ya kafa tutuyor, Türkiye’yle ortak tatbikat filan düzenliyor şimdilerde!
Suriye’de çıkardığı iç savaş Türkiye’ye ve Rusya’ya yaradı.
Öncelikle bu krizden kendilerine fırsat çıkarmayı başaran Türkiye, Rusya ve İran’ın birleşerek güç birliği yapmalarına neden oldu Amerika’nın bu kirli oyunu.
2002’de iktidara gelirken Recep Tayyip Erdoğan’ı desteklediler bu doğru ancak, Erbakan hocanın sağlığında kafasına sıkı sıkı çaktığı “milli görüş çivisi” hâlâ yerindeydi ve Büyük Ortadoğu Projesi eş başkanı olarak bir gün elinden kayıverdi Amerika’nın!
15 Temmuz’da tamamen yok etmeyi hedeflediler Erdoğan’ı ancak, Türk halkı müsaade etmedi buna, canı pahasına korudu liderini.
Aranızdan kaç kişi bunun farkında bilmiyorum ama bugün ülkemizin sınırları fiili olarak zaten büyümüş durumda?!.
Amerika’nın çıkardığı iç savaştan yararlanarak düzenlediği “Fırat Kalkanı” harekatıyla Hatay’ın arka tarafındaki 3 vilayeti İŞİD’ten temizleyip, oralarda karakollarını da kurarak Türk hakimiyetine aldı Recep Tayyip Erdoğan!
Sözde “Özgür Suriye Ordusuna” teslim etti, hepsi hikaye, bizim artık oralar, bunu dünyada herkes biliyor.
Kimileri ülkeyi yine kahvehaneden yönetme gafletine düşerek söylenip duruyor, “bu Suriyelileri ülkeye almakla çok büyük hata etti Erdoğan” diye.
Tam tersi, AKP Hükümeti o kadar büyük ve güzel bir iş çıkardı ki, aynen bir şiir yazar gibi, bir ipek halı dokur gibi ilmek ilmek işliyor dış politikayı!
Bir kere memleketimize gelen Suriyeliler Sünni kökenli; oralarda Türk-Kürt-Arap geçmiyor, herkes “sünni misin yoksa Şia mı” diye bakıyor birbirine.
Ülkemizdekilerin hepsinin oralarda yeri yurdu var; yarın ortam sakinleştiğinde tamamına yakını geri dönecek ve Türkiye dostu birer insan olarak Ortadoğu’daki yerlerini alacaklar.
Belki de kendi aralarında bir devlet kurup referandum yapacaklar “Türkiye’ye katılmak için”!..
Ne gülüyorsunuz?
Atatürk yıllarca Fransızların elinde kalan Hatay’ı bu yolla geri almadı mı?
Yarınlarda Fırat Kalkanı Harekatıyla ele geçirdiğimiz Celabrus bölgesinde yaşayan insanların bir plebisit yaptıklarını düşünün?
Hiç uzak ihtimal değil bu.
“Daha önce yaşandı” diyorum yaşandı, daha dün, 1938’de Türkiye’nin en güçsüz olduğu dönemde yaşandı bir benzeri!
Kim bilir, belki de Irak Hükümeti bundan 20 yıl önceki fikrine geri döner ve geleceğe dair çareyi Türkiye’ye sığınmakta bulur!
Belki de hayata yeni başlarız
İçimizde küllenen kor alevlenir!
Gelelim şu Barzani meselesine…
Türkiye’nin, Celabrus bölgesini ele geçirip terör örgütlerinden temizlemesiyle Akdeniz’e açılabilme ihtimali “sıfıra” düştü.
Petrol borusu bizden geçiyor, vanayı kapadık mı orada yaşayan Kürtler aç!
Habur’dan günde 7 bin TIR gidiyormuş Irak’a, İsrail’le sınırı filan da yok, dağlardan eşeklerle mi taşıyacaklar bu kadar malzemeyi?!.
Bu arada, Barzani’nin yönettiği Kürtlerin hepsi Sünni yani, bizdekilerle öz akraba.
Diğer taraftan uluslar arası hukuka göre somut ve açık bir şekilde, Irak’ın toprak bütünlüğü bozulduğu takdirde Türkiye’nin meşru biçimde müdahale hakkı da var.
Ee niye yapıyor bunu Barzani?
Ankara’ya gitti geldi, gitti geldi, orada kapalı kapıların ardına girdi çıktı, girdi çıktı!
İster misiniz tüm bu yaşananların hepsi Amerika, İngiltere ve İsrail’e karşı danışıklı dövüş olsun!
İster misiniz Barzani, Türk yetkililerle yaptığı gizli bir anlaşma gereği ordumuzun oraya müdahale edebilmesi için çanak tutsun!
Ya da…
Evet, ya da…
İşte size başka bir komplo teorisi:
Bağımsız devletini kurduktan hemen sonra tam müdahale aşamasında “madem öyle, hep birlikte Türkiye’ye katılmak istiyoruz, alın bizi o zaman aguşunuza” deyiversin!
Oraları işgal eden, hiç acımadan milyonlarca cana kıyan, İsrail, Amerika ve İngiltere haydutlarından kurulu çeteye madik atmanın yegane yolu her şeyi oldu bittiye getirerek böyle bir plan yapmaktır işte!
Ben olsaydım tam da böyle kurgulardım her şeyi.
Türkiye’yle anlaşır, danışıklı dövüş yaparak Ortadoğu’daki taşları çeviriverirdim tersine!
Teori tabii bu, doğrudur, yanlıştır o başka!
Uzaktır, yakındır, o da başka elbette.
Ama herkesten farklı, sıra dışı bir açı göstermek istedim bugün size.
Doğu Perinçek geçen gün “Erdoğan’ın Vatan Partisi’nin rotasına girdiğini” söyledi yine durup dururken.
Tabii, “Vatan Partisi” dediği, kendisinden başka bir şey değil aslında!
Beşar Esad’la da arayı yeniden düzeltmesini, “bunun ülke yararına olacağını” tavsiye etti Perinçek aynı zamanda.
Dış politikada duygular değil, sadece karşılıklı çıkarlar vardır!
Ona göre yürür her şey.
İster misiniz önümüzdeki yaz gene Bodrum’da ailecek tatil yapsınlar?!.