Yazarlar

Devlet Bahçeli nereye koşuyor?

post-img
Öncesinde üzerinde, 2’nci Meşrutiyet’e karşı girişilen 31 Mart gerici ayaklanmasının planlandığı “Topçu Kışlası” bulunan Taksim Gezi Parkı’na, Ayasofya’yı yeniden camiye çevirmek isteyip de buna gücü buna yetmeyenler tarafından yeni bir “kışla” inşa edilmek istenilince bu kez sivil gençlerden oluşan “Harekât Ordusu” çadırlarını kurarak direnişe geçmişti o sıralar. Bir sabaha karşı İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin “Vandalları” çadırları yakıp, çocukları da dışarıya atınca tüm ülke ayağa kalktı ve AKP Hükümeti’ne karşı protesto eylemleri başladı. Ardından dostluğun, barışın, kardeşliğin, paylaşmanın en güzel örneklerinin yaşandığı Taksim Gezi Parkı yeniden çadır cenneti oldu birdenbire. Kendi hallerinde bıraksanız hiç kimseye ilişmeden 1000 yıl yaşayıp giderlerdi aynı şekilde! Sabahları herkes mis gibi çay ve kek kokularıyla uyanıyor, akşamdan pişirdikleri zeytinyağlı dolmaları, patatesli börekleri paket edip getiren aydınlık yüzlü tonton teyzelerle iki ters bir yüz örgüler eşliğinde saatlerce sohbetler ediliyordu. Yalan değil, yabancı ülkelerden de destek geliyordu oradaki gençlere! Mesela Almanya, İngiltere, Avustralya, Azerbaycan gibi ülkelerin yanı sıra Meksika’dan da bir destek gelmişti! Artık orada çalışıp yaşayan bir Türk müdür yoksa oranın bir vatandaşı mı bilinmez, Taksim civarında evlere paket servisi yapan bir kebapçının İnternet sitesine girerek 500 adet lahmacun sipariş etmişti, kredi kartıyla da parasını ödeyerek. Paketin gideceği adresi de şöyle belirtmişti: Taksim Gezi Parkı!.. O sıralar Recep Tayyip Erdoğan sinirinden köpürüyor, milletin gözüne gözüne sıktırdığı gaz bombaları bir yana demedik laf bırakmıyordu Gezi eylemcileri için. Tabii, “Milyonları evde zor tutuyoruz” diyen Erdoğan’ın, “milyonlardan” kastettiği asıl şeyin ne olduğu bilinmiyordu henüz o vakit! Peki, kendisini “muhalefet partisi genel başkanı sanan Devlet Bahçeli” ne diyordu bu duruma acaba? “Gezi eylemlerinin dış mihrakların bir oyunu olduğunu, bu yüzden bu olaylara MHP olarak destek verip, katılmayacaklarını”!.. Katılsalardı şaşılırdı zaten! AKP ne zaman sıkışsa Hızır gibi yetişen Devlet Bahçeli’den başka ne beklenebilirdi ki?!. Devlet Bahçeli bunu hep ama hep  yapıyordu çünkü. Toplumda “şike yasası” olarak bilinen kanundaki değişiklik Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından veto edilince başlayan “AKP’nin tepesinde çatlak mı var” tartışmasına “AKP’den sınırlı sorumlu Bahçeli’nin” yorumu şöyle  olmuştu: “Ülkenin sorunlarının arttığı bu dönemde, tek başına iktidar olmuş bir partinin kaosa girmesi o partiden çok Türkiye’ye zarar verir!..” Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilebilmesi için de AKP’ye el uzatmıştı MHP. O dönem 340 milletvekili bulunan AKP 367 yeter sayısına MHP sayesinde ulaşmış, “aslan milliyetçi Devlet Bahçeli’den” bir kıyak daha görmüştü böylece! Peki ya “türban” meselesi? Şimdilerde kendisine Atatürk posteri gösterilince küplere binen Tayyip Erdoğan o sıralar, “Velev ki bir siyasi simge olarak takıldığını düşünün. Simgelere yasak getirebilir misiniz” şeklinde bağırıyordu henüz. Buna da MHP’den destek gelmiş, “sadece üniversitelerde yetmez, devlet dairelerinde de serbest bırakılsın” açıklaması yapmıştı Devlet Bahçeli. Sadece o mu? Bu konunun ileride yine ayak bağı olmasını engellemek için yargının yetkilerini, yürütme lehine kısıtlama önerisinde de bulunmuştu Devlet Bahçeli! Öte yandan AKP’nin kapatılması sürecinde bu partiye yine göz süzen Bahçeli, “Parti kapatmalara karşıyız ancak, terör ve şiddet odaklı partiler bunun dışında tutulmalıdır” diyerek, desteğinin AKP’den yana olduğunu, DTP’ninse bu anlayışın dışında tutulduğunu açık açık belirterek ne kadar demokrat ve de milliyetçi olduğunu bir kez daha yazdırmıştı tarih sayfalarına! Bahçeli yönetimindeki MHP’nin foyasının iyice dökülüp, pırıltısının yok olmasına neden olan en komik hadiseyse Wikileaks belgelerinin açıklanmasının ardından yaşandı. Tayyip Erdoğan’ın yurt dışındaki hesaplarına kadar pek çok gizli belge açıklanmıştı o sıra. Bilmem kendisiyle ilgili bir şeyler de çıkar korkusundan, bilmem kendisine biçilen dona uygun olması bakımından “AKP ne kadar yanlışa düşse de ve ihanete uzanan hatalar yapsa da biz bunları milletimizden başka hiç kimseyle konuşmayız!.. Türkiye’nin siyasal yapısını yeniden düzenleyecek bir yaklaşım, İnternet sayfasıyla Türkiye’ye zehir saçıyorsa, sevsen de sevmesen de İnternet’i değil, bu milletin iradesiyle kurulmuş AKP’yi tutmak bir vatan görevi olur” demişti bu kez de Devlet Bahçeli! Bunları söyleyen, AKP’ye sıkıştığı her an payandalık yapan MHP peki ya şimdi hangi gerekçelerle bu milletten oy istiyor anlayamıyorum doğrusu? MHP’nin yapabileceği her şeyi Tayyip Erdoğan ve arkadaşları zaten gayet güzel yapıyorlarken üstelik? Alparslan Türkeş’e karşı kongre kaybettikten sonra MHP’nin girdiği yeni yolu “Allah, Tanrı’yı yendi” diyerek açıklayan Nihal Atsız’ı hiç de haksız çıkarmadı kıblelerini Tanrı Dağı’ndan, Mekke’ye çeviren yeni MHP’liler! Baksanıza, ellerinde doğru belli bir “Dombıra” vardı, onu da Recep Tayyip Erdoğan aldı! Yapılabilecek her şeyin en güzelini o yapıyor zaten, MHP’ye ne hacet?    

Diğer Haberler