Kaldığımız yerden devam ediyoruz:
“DEĞERLİ DOSTUM
Boşuna dememişler, “siyasetçi ve gazeteciyle hasım olacaksan bir kere değil, 40 kere düşün” diye!
Bu bölümde, yargılanmam sırasında uğradığım haksızlıkları paylaşmaya çalışacağım.
Özellikle savcı ve hakim kılığına girmiş, özel yetkiler verilmiş, hak, hukuk ve adaletten yoksun, özel yetkili mahkemelerde kümelenmiş bazı militanların kararlarının ne kadar haksız olduğu, bunların mesleklerinden ihraç edilmelerinden ve yargılanmaları sonucu cezaevlerine tıkılmalarından belli değil mi?
Bunların çoğu Fethullahçı Terör Örgütü üyesidir ve örgüte para temin etmek için her şeyi mübah gören gafillerdir.
Özellikle benim de yolumun düştüğü Beşiktaş Özel Yetkili Mahkemesi’nde verilen kararlar tam bir hukuk faciasıdır.
Ben de bunların bu zalimane işlemlerinde davamın siyasi ve bol akçeli olması nedeniyle nasibimi fazlasıyla aldım.
Size kısa şekilde bahsetmek istiyorum.
“Hikmet Şahin’i kasti aşarak öldürmek” iddiasıyla Eskişehir H Tipi Cezaevi’nde iddianamemi beklerken, Bursa Özel Yetkili Savcı Ferruh Gün tarafından gönderilen iddianameyi okuyunca , böyle bir metni hiçbir savcının arkasında bir güç olmadan yazmasının imkansız olduğunu düşündüm.
Beni büyük bir örgüt kurmakla suçlamış, iki adet de yağma olayını resmen uydurup, iki kişiden de ifade alarak dosyayı adeta süslemişti.
Oysa ben bu suçlardan dolayı ne Emniyet’te sorgulandım, ne savcı ne de mahkeme karşısına çıktım.
Ardından dosyayı, İstanbul Özel Yetkili Savcılığı’na yollayıp, Bursa’dan kaçırarak, gerçekleri gözlerden uzak tutmaya çalıştılar.
Peki amaç?
FETÖ’ye ileride bahsedeceğim büyük bir gelir elde etmek için yapılan planın ilk aşamasını hayata geçiriyorlardı da ondan!
(Bu arada Bursa Özel Yetkili Savcı Ferruh Gün, Fetö’yle rabıtası bulunduğu gerekçesiyle meslekten ihraç edildi, bildiğim kadarıyla yargılaması sürüyor. MAY)
“Celal Sönmez’in, Ankara’ya giderek beni en yetkili yerlere şikayet ettiğini” söylemiştim.
Ardından güya sözde imzasız bir ihbar mektubuyla hakkımda soruşturma başlatılmıştı.
Oysa, 2009 Şubat itibariyle bu mektuba istinaden soruşturma ve araştırma başlatan, 2009 Ağustos ayı sonunda “silahlı örgüt ve başka bir suç unsuruna rastlanmadığı” gerekçesiyle hakkımda takipsizlik kararı veren de Savcı Ferruh Gün’dür!
Peki sonra ne değişti de aynı savcı silahlı örgüt kurduğuma kanat getirdi?
Hepsini anlatacağım!
Ayrıca, İnegöl’de saldırıya uğradığım dosya da Hikmet Şahin Cinayeti’yle son derece bağlantılı olduğu için, onu da İstanbul Özel Yetkili Savcılığı’na gönderip, gözlerden ırak tuttular!
İnegöl’de bu dosyayı hazırlayan Mahmut Pekdemir isimli sözde hukukçu ve savcının C.A’yla beraber Adliye koridorunda samimiyetini görünce, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiğimiz şikayet dilekçeleri, İnegöl Savcısı Sedat Ertaşkın tarafından soruşturulmadan 2010/1400 soruşturma no, 2010/1801 no takipsizlik kararıyla dikkate bile alınmamıştır.
(Bu arada aynen Ferruh Gün gibi, Gerek Mahmut Pekdemir’in, gerekse Sedat Ertaşkın’ın Fetö bağlantısı ve 15 Temmuz darbe girişimini destekledikleri gerekçesiyle meslekten ihraç edildiklerini, aralarından bazılarının halen cezaevinde olduklarını, dönemin Bursa Cumhuriyet Başsavcısı Namık Yılmaz’ın da tutukluluk halinin devam ettiğini belirtelim. MAY)
Bu dilekçeler soruşturulsaydı C.A’nın benim vurulma olayındaki rolü açıkça görülecekti.
Mahmut Pekdemir ve Ferruh gün, bu sözde savcılar, örgütün azılı militanlarıdır!
İnegöl’de, Mahmut Pekdemir’in taraflı uygulamaları sonucu dostum Güray Efe’yi, silahlı bir saldırı sonucu kaybettim.
Savcı Mahmut Pekdemir’in tüm bunların hesabını bir gün adalet önünde vereceğinden hiç şüphem yok.
İstanbul Özel Yetkili Mahkeme’de FETÖ mensuplarınca 4 yıl yargılandım.
Tiyatro gibi geçen yargılama sürecinde hiçbir talebimiz kabul edilmedi.
Sunduğumuz hiçbir delil değerlendirilmedi.
Avukat Cem Şeflek elinden gelenin fazlasını yaptı.
Ancak bu büyük örgütün karşısında sonuç almak imkansızdı.
Ayrıca mahkemeye Hikmet Şahin’in kızıyla katılan damadı Ertuğrul Hazer’in, son duruşmadan önce ortaya çıkan FETÖ’nün en acımasız savcılarından Sadrettin Sarıkaya’yla aralarında tebessümlü selamlaşmalar kurması, “adaletin” aynen su ve hava gibi insanlar için ne kadar önemli olduğunun kanıtıydı.
(Sadrettin Sarıkaya da meslekten atıldı sevgili okur. Tüm bu isimlerle ilgili haberlere İnternet üzerinden ulaşabilirsiniz. MAY)
Hikmet Şahin’in damadı Ertuğrul Hazer tutuklanmış olmasına rağmen FETÖ’den her damat gibi “sağlık sorunları nedeniyle” serbest bırakıldı.
(Hikmet Şahin’in kaç damadı var bilemiyorum ama… Eğer bir taneyse, Şahin döneminde yapımına onay verilen Kent Meydanı Alışveriş Merkezi’nde tapusu bu Ertuğrul Hazer üzerine kayıtlı dükkan ve işyerleri var mıdır? Varsa eğer, bunlar kaç tane ve ne zaman kaç paraya satın alınmıştır? Ödemelerin yapıldığına dair banka dekontları mevcut mudur? Ödemeler nereye yapılmıştır? Damat bu soruları yanıtlayabilir mi? Aynı soruları Milli Takım Teknik Direktör yardımcısı olarak çalıştığı iddia edilen diğer damada da soruyorum? Hatırlarsınız, bu projenin en büyük ortaklarından birisi de Celal Sönmez’di? Hüseyin Şimşek’in anılarını okumayı sürdürüyoruz… MAY)
İddia eden FETÖ’cü savcı, mahkeme heyetinin tamamı FETÖ’cü…
Bu durumda yeniden yargılanmam gerekmez mi?
Ayrıca bu örgütün Adalet mekanizmasının içine sızmış yüzlerce, binlerce mensubunun verdiği kararlardan mağdur olmuş aileleriyle birlikte milyonlarca insan varken, FETÖ mağdurları olarak yeni Yargı Reformu’nda Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın bu durumu değerlendirmesini özellikle rica ediyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden güzel bir haber geldi 2014 yılı sonbaharında bir Pazartesi günü, Özel Yetkili Mahkemeler “mevzuata aykırı ve hukuksuz uygulamalarından dolayı” kapatılmışlardı.
Bu habere çok sevinmiştik ancak, son dakikada eklenen bir maddeyle “ellerindeki mevcut davaları yıl sonuna kadar bitirmeleri için” süre veriliyordu!
“Hukuksuz” diye kapatılma kararı verilen mahkemeler, bizi yıl sonuna kadar yargılamaya devam edeceklerdi.
Bir kez daha anladım ki, Adalet hava, su kadar gerekli insanoğluna!
Sözde mahkeme kararını açıkladı; tam 4 senedir hiçbir şey yapmayan mahkeme iki ayda davayı sonuçlandırdı!
Bana müebbet hapis ve yağmadan ilave olarak 12 yıl, kardeşime yağmadan 12 yıl ceza verdi.
Kardeşim Hakan Şimşek, zerre kadar suçu olmadığı halde bu cezayı aldı; en çok buna üzüldüm…
Şimdi 8 ayı kaldı, çıkacak yakında inşallah.
Bu ceza beni maddi ve manevi olarak zorladı.
Amaçları da buydu zaten…
Beni olaydan sonra İstanbul’a arabasıyla bırakan Kemal Kalkan isimli bir tanıdığıma da 12 sene ceza verdiler.
Bu olayın yaşandığından bile haberi yoktu o an için.
Şimdi Gelelim Celal Sönmez’e kesilen cezaya ve ödetilen bedele!..
2011 yılının hemen başında Bursa’da özel yetkili savcılar tarafından bir çok işadamı gözaltına alındı.
Uydurma suçlar ve gerekçelerle FETÖ adeta şov yaptı!
Bursa Hakimiyet Gazetesi’nin baş sayfasında sözde eski Vali Şahabettin Harput, sözde Emniyet Müdürü Ali Osman Kahya’yla, Celal Sönmez’in birlikte çekilmiş son derece asıl suratlı bir resmi vardı.
Bu resmin neyi ifade ettiği bir-iki hafta sonra belli oldu.
Fethullahçı Terör Örgütü’nün mensupları Hikmet Şahin olayının gerçek yüzünü zaten biliyorlardı.
Sizin yazdığınız yazıdaki bilgiler ve benim ifadelerim onların işini daha da kolaylaştırdı!
Dönemin Yıldırım Belediye Başkanı Özgen Keskin’in FETÖ’ye hibe ettiği 280 dönümlük arazi üzerine kurulacak Orhangazi Üniversitesi’nin yapım işi ve iç dekorasyonu Celal Sönmez’e kitlendi!
(Bursa’da pek çok iş adamından o üniversite için “himmet” adı altında milyonlarca lira para toplanmasına rağmen eğer Hüseyin Şimşek’in iddiası doğruysa, mangırlar acaba nereye gitti? MAY)
Celal, Fethullah Terör Örgütü’ne üniversiteyi anahtar teslimi yaptı.
Sözde mütevelli heyeti başkanı da Şahabettin Harput oldu.
15 Temmuz darbe girişiminden 1-2 hafta sonra Celal Sönmez ve çocukları gözaltına alındılar.
Ardından ifadeleri alınıp, serbest bırakıldılar.
Yine 1-2 hafta sonra Celal Sönmez, karısı, çocukları ve yanlarında dönemin bakanları, Bursa Hakimiyet’in baş sayfasında ailenin tüm mensuplarının imzaları alınmak suretiyle Acemler civarında yapılacak bir hastaneler kompleksi için 5 senede ödenmek kaydıyla, 50 milyon liralık taahhütte bulundular.
Celal Sönmez yine suratı açık bir şekilde poz veriyordu!
(Sönmez’den alınan ayni ve nakdi bağışlara ilaveten, Ali Karasu’dan satın alıp, yurt yapılması maksadıyla FETÖ’ye bağışlatılan binayı da unutmamak lazım… MAY)
Celal Sönmez maddi ve manevi pek çok bedel ödedi.
Bu olaylar dizisinde Hikmet Şahin canından oldu.
İnegöl’deki Gürcü hegemonyası büyük ölçüde deşifre oldu; sizin payınız büyük.
Karanlıklarda koşanların düşmesi kaçınılmazdır.
Bu maratonu Şahin ve Sönmez’le beraber koştuk desem, yanlış olmaz sanırım.
Son olarak benim hayatımda dönüm noktası olan bir kazayı anlatmak istiyorum:
1995 yılında, firar ettiğim dönemde hayatımın kadınını bir trafik kazasında kaybettim.
Arabayı kardeşim kullanıyordu; henüz 7 yaşındaki kızımın annesi onu gövdesiyle koruyarak adeta yastık oluyor ancak, kendisi hayatını kaybediyordu.
Kızım o kazadan sonra bir daha ne annesinden ne de kazadan bahsetti; o küçük kalbiyle bana küstü…
Onun, annesinden ayrılmasına benim sebep olduğumu düşünmesi muhakkak…
Sonra 20 yaşına gelip de evlendiği vakte gelinceye kadar kalbini bana hiç açmadı.
O’nu annem yetiştirdi en güzel şekilde…
Şimdi en iyi arkadaşım kızım; üvey kızım Eda da evli ve mutlu…”
İşte böyle sevgili okur…
Eski bir kabadayının, bir kader mahkumunun samimi ve dürüst olduğunu söylediği, seslenişini okudunuz.
Bu yazı dizisini kaleme alırken amacım asla suçu ve suçluyu övmek değil.
Hüseyin Şimşek hiçbir zaman suçunu inkar etmiyor zaten…
“Bana ve sevdiklerime yapılanları hazmedemedim ben de intikamımı aldım” diyor.
Cezasını çekmekten yakınmıyor; itiraz ettiği tek konu yapılan yargılamaların adalet ölçüsünün çok ötesinde olması.
Ve demir parmaklıkların ardından hakkını arıyor.
Amacım hem bir dönemin gerçeklerine ışık tutmak, hem de Ergenekon, balyoz gibi yargılamalarda sonradan görüldüğü gibi, Fetö terör örgütüne üye yargı mensupları eliyle hukuku ve adaleti dizayn etme çabalarının sonucu olarak, haksız yere hapis yatan binlerce mahkumun sesi olmak.
Gazeteci aynı zamanda bir vakanüvistir.
Yaşadığı dönemin olaylarını, gerçeklerini kaleme alır.
Hiç kimseden korkmadan çekinmeden!
Buraya kadar okuduğunuz için hepinize teşekkür ediyorum.
Elbette hiç korkmadan, kimseden çekinmeden paylaşmanızı da diliyorum…