Bir dönem Bursa politikasının etkili isimlerinden eski Ülkücü Avukat Cem Cankılıç sayfasına yazmış:
“Alçak, bunak bir ihtiyarın emriyle halkın üstüne ateş açan, meclise bomba atan delirmiş cinnet halinde bir güruhla birlikte hareket etmeye devam edecek misiniz?
Müritlerine intihar emri veren, sapık tarikat liderleri gibi okul basan, çocuklara ateş eden piskopatlar gibi şakirtlerine halka ateş emri veren bu sapık piskopat bunağın arkasından hala gitmeye devam edecek misiniz?..”
Tabii, kullandığı tanım ve ifadeler elbette kendini bağlar ama duygu salınımı aynen bu şekilde tezahür etmiş Cem Cankılıç’ın.
Şimdi geçiyoruz başka bir avukata, geçmişte meselelere Cem Cankılıç gibi bakmış yine eski Ülkücülerden Avukat Ali Seydi Çakırel’e…
Çakırel eli kalem tutan hemşerilerimizden biridir.
O da aşka gelmiş ve döşenivermiş Facebook sayfasından.
Şöyle çemkiriyor bazı AKP’li belediye başkanlarına:
“Ey… Ak Parti yöneticileri ve Belediye Başkanları…”
Ney?
“Ey!..”
“Ey… Ak Parti yöneticileri ve Belediye Başkanları…
Ne kadar haşhaşi varsa hepsi ile halen koyun koyuna uyuyorsunuz.
Devletin bütün kurumları bunlardan temizlenirken, sizler onlara kol kanaat geriyor birlikte meydanlarda, boy gösterip kol kola selfi çekiyorsunuz.
İçinizde halen gizleniyorlar.
Artık bıçak kemiğe dayandı, parti ve belediyelerinizi bu hainlerden temizleyin, yoksa onlarla birlikte olduğunuzu düşüneceğiz.
Artık bir daha aldatıldık deme şansınız kalmadı.”
Ali Seydi Çakırel’in söyledikleri doğru doğru olmasına ama bir usül hatası, ciddi bir öngörü sorunu mevcut kendisinde!
Hem Çakırel’in, hem de Cankılıç’ın, dahası geçmişte meseleye onlar gibi yaklaşmış olanların tümünün önce bir öz eleştiri yapmaları, günah çıkarmaları, ardından da af dilemeleri lazım!
Ergenekon ve Balyoz gibi vicdan kanatan yargılamalar sırasında binlerce masum insanın yaşamları karartılırken o rezaletin şakşakçılığını yapmıştı bir vakitler her ikisi de!..
Bu memleketin vatansever has evlatları, Fethullah Gülen’in savcı ve hakimleri tarafından zindanlarda çürütülürken “Atatürkçü subayları” terörist ilan edenler de işte bunlar ve bunlar gibi öngörü sorunu yaşayan insanlardı.
Amerikan emperyalizmine sembolik de olsa karşı çıkmak için 6’ncı filoya bağlı askerleri İstanbul Boğazı’ndan denize atan yurtsever gençlere karşı da benzer kafalar kullanılmıştı geçmişte.
Bakmayın siz şimdilerde “darbeciler sivillerin üzerine nasıl ateşe eder” diye bağırıp çağırdıklarına, hak aramak için grev yapan işçilerin üzerine kurşun sıkanlar da bunların arkadaşlarıydı geçmişte, kahvehane tarayanlar da, halkın üzerine bomba atanlar da, Ankara’da, Yenimahalle’de 7 TİP’li genci önce eterle bayıltıp ardından soğuk kanlı biçimde telle boğanlar da!
Onlara göre gerçekte has Amerikan uşağı olan o hakim ve savcılar birer kahraman, hapislere tıkılan subaylarımızsa teröristti yine kısa bir süre önce!
Ve dahi Mustafa Balbay, Ahmet Şık, Soner Yalçın gibi apar topar içeriye tıkılmış diğer insanlar da gazeteci filan değildi; onlar da teröristti.
Kafaları hala bir türlü basmıyor, basamıyordu!
Pek çoğunun ömrü oradan oraya savrulmakla geçti.
Bu nasıl bir öngörüsüzlük, nasıl bir körleşme haliydi böyle?!.
Ey Ali Seydi Çakırel…
Eyy sevgili Ali beyy…
Lafın daha da özü, Ali abi be…
Onca yıldır siyaset yapan, kalem oynatan biri olarak o vakit, Türkiye’nin tek seçeneğinin Amerika ve batı olmadığını, Asya’daki bazı devletlerle birlikte “Avrasya seçeneği” adı altında yeni bir birlik oluşturmanın ülkemizin geleceği adına çok daha iyi olacağını” düşünen Atatürkçü vatansever subayların yine Amerika tarafındanCemaatin hakim ve savcıları eliyle Balyoz’du, Ergenekon’du gibi çakma davalarla ve sahte deliller üretilerek tasfiye edildiklerini bir hukukçu olarak nasıl göremedin sen acaba Ali abi be?
Şimdi bak ne oluyor?
O yargılamaları yapan vicdansız cemaatçi vatan haini hakimler tutuklanıyor, onların ceza verdiği ancak üst mahkemelerin mahkumiyetlerini bozduğu çilekeş askerlerimiz ordudaki yeni görevlerine bir bir atanıyorlar!
Açıkçası bu durumda biraz sıkılman, yüzünün de azıcık kızarması gerekmiyor mu sence?!
O dönem Fethullahçıların kumpaslarını öve öve, Atatürkçüleriyse yere yere tırıs gider, demedik laf bırakmazdın.
Şimdi bakıyorum öylece dalmışın paça kasnak “haşhaşi, maşhaşi, paralel, maralel” diye!..
Bu gün onlarla selfie çektiren belediyeciler bile sen ve senin gibilerden daha samimiler bence!..
Dün ne idiyseler yine aynı noktada duruyorlar hiç olmazsa, bedellerini de kendileri ödeyecek.
Peki ya sen?
Öz eleştiri yaptın mı, daha dün söylediklerin, yazıp çizdiklerinle ilgili özür diledin mi kumpas davalarında yıllarca yargılanan çile çiçekleri komutanlarımızdan?
Ben hiçbir yerde görmedim doğrusu?
İşte onun için de sen konuşma, sus bari!
Yine farkında değilsin belli ama hem son derece ayıp, hem de günah oluyor artık, ona göre!..